Berkin İçin Açlık Grevi Günlüğü
15 Ocak 2016
Açlık grevimizin ikinci günü…
Sabah uyanıp temizliğimizi yapıyoruz.
Günlük gazetelerimizi okuduk. Bugün güneşli güzel bir gün ama ayın son güneşli günü… bundan sonra kar, yağmur eksik olmayacak… yoksul kışı sevmezmiş. Biz de yağmura kara karşı hazırlık yaptık…
Sabah polisin akrep aracı çevremizde dolaşıp bizi tahrik etmek istedi. Aldığımız karar gereği Akrebin hareketlerini dört bir yandan çektik ve izledik. Yerde bulunan ve gayet rahat üzerinden geçip gideceği bir ağaç sopayı “kaldırın” diye çılgınca talimatlar yağdırdı. Kimse talimatlarına uymayınca da gaz bombasını atıp hızla kaçtı. Gaz bombasını sakladık. Son kullanma tarihi geçmiş gazları kullanıyorlar. Berkin’i vuranların nasıl bir ruh yapısına sahip olduğunu da gördük bir kez daha…saklayın bu katilleri bakalım ne zamana kadar..
Biz Ahmet Arif’ten etkilenip fazlaca romantik düşündüğümüz için bir kez daha onun dizelerini tekrar ettik. Ve düşmanımızın bile mert olmasını diledik. Sonra da kendi kendimize faşizmin özelliklerini anlattık tarihten örnekleri hatırladık.
Yağmurun henüz başlamamış olmasından da istifade ederek imza masamızda imza topladık. İstanbul’un en işlek yerinde toplanamayacak kadar imza topladık. Mahalle halkı bir isteğiniz var mı diyerek kapımızı açtığında bir kez daha açtık bu mahalleyi neden yıkmak istediklerini.
Bugün Berkinin arkadaşları geldi ziyaretimize.
Burada en güzel olan şey çocuklar. Neden hepsi Berkin’e benziyor? Yüreğimiz titriyor. Berkin’in arkadaşları.
Armutlu da Dilek Doğan için adalet isteyenlere yine saldırmışlar. Dilek’in annesinin görüntülerini izliyoruz. Ah cesur kadın… Kızının katilini bir gün bile tutuklu tutmadı bu yargı düzeni… Bir gün bile…
Mahalle halkı otobüslerin mahalleye girmemesinden şikâyetçi… Otobüslerin yakıldığını söyleyerek İstanbul’un merkez mahallelerine bile girmiyormuş otobüsler. Genel olarak mahalleli bu gerekçeye inanmıyor. Sokak başında sürekli bekleyen TOMA ve akrep araçları ne işe yarıyor o zaman diyorlar. Belediyenin Halkı cezalandırmak için bu yolu bulduğuna inanıyorlar.
Bir kadın Perpa’dan bu yana yürüyüp geldi. Zaten yorgun argın… “İmza toplayacaksanız bir de bunun için toplayın bir de bunun için yürüyün… Bunlar bizi canımızdan bezdirdi” diyor
Zaten tüm gün çalışıp canı burnuna gelmiş insanlarımızı bir de yürütüyorlar.
Bir anamız; “bizi yıldırıp buradan göndermek istiyorlar diyor. Ne olursa olsun ben mahallemi çok seviyorum. Buradan gitmeyeceğim” diyor.
Ziyaretimize Cumartesi annelerinden Hanife yıldız geliyor. Anamız beyaz saçlı başını hep dik tutuyor. Oğlu Murat Yıldız Gebze’ de gözaltında kaybedilmiş sanıklar cezalandırılmamış sonra da dosya kayıp oldu denişti. Hanife ana “ Ben gelmeyeceğim de kim gelecek “ diyor. Yıllar boyu adalet aramış bir insan olarak tüm adalet taleplerine koşturmaya çalışıyor.
Komşularımızı ziyarete gidiyoruz. Sibel Yalçın parkında çay içiyoruz. Tüm mahalle kısa zamanda öğrenmiş açlık grevimizi. Herkeste bir gülümseme var. Tanıyan tanımayan gülümsüyor.
Kadınlar üzgün… Soğukta kaldığımızı üşüdüğümüzü düşünüyorlar. Ah analık. İşte böyle bir koruma duygusu veriyor insana. Ama en korkusuzca silahların zırhlı araçların üzerine yürüyen de Onlar değil mi?
TAYAD’lı analarımız babalarımız geliyorlar
Onlar;
“Saçlarında gümüş nehirler akan
Gözleri derin göllerden kara
Münevver bakışlı o analar
Kehribar yüzlü o babalar
O eşler, kardeşler, çocuklar
Zalim zamanın ortasında
Bir başına kalsalar da
Sadece onlar
Halkın sesi, hakikatin dili oldular
Şahidimsin canım memleket
Yek kere susmayan TAYAD’lı Aileler
Gerçeğe avaz olmanın Mahir’idirler”
Ümit İlter güzel anlatmış, daha ne diyelim ki. Bir kez daha gerçeğe avaz olmaz için geldiler yanımıza…
Umut Hukuk Bürosu kıpkızıl güller getirmiş… Hediyesiz de gelmemişler. Bir ziyaret defteri var elerinde
Ve Dev-Gençliler geliyor. Rüzgâr gibi konuşup gülüşüp gidiyorlar.
Grup Yorum un kültür merkezi de birkaç sokak aşağımızda. Onlar da sık sık şöyle bir hal hatır ediyorlar.
Yine arkadaşlar… Dostlar… Sağ olsunlar. Ayaklarına sağlık…
Akşam yeniden halk türkülerimizi söylüyoruz…Mektebin bacaları…Urfa’ya paşa geldim..
Sivas’tan Erzincan’a Tokat’tan Erzurum’a Kars’a Kayseri’ ye Anadolu’dan gelen bu mahalle halkı oralardan kopmamış..dilini kültürünü koruyup yaşatıyor…biz de geldik yer bulduk kendimize bu güzel mahallede …Biz de artık Okmeydan’lı olduk…