“HAYATA DÖNÜŞ” KATLİAMINI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ!
Bugünlerde, gazeteciler Can DÜNDAR ve Erdem GÜL’ün tutuklanıp tek kişilik hücrelerde tecrit altında tutulmaları ile kamuoyunun geniş bir kesimi ve anaakım medya tarafından tecrit işkencesi tekrar hatırlandı. Tecrite dayalı bir infaz modelinin uygulandığı F Tipi Hapishanelerinin açılmasına karşı, devrimci tutsaklarca gerçekleştirilen direnişin bastırılması ve F Tipi Hapishanelere sevklerin gerçekleştirilmesi amacıyla, bundan tam 15 yıl önce bugün, 19 Aralık 2000 tarihinde, Türkiye’de, yirmi hapishanede eş zamanlı olarak, kanlı bir operasyon düzenlendi. 28 politik tutuklu ve hükümlünün katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı bu katliama, dönemin siyasal iktidarı tarafından, ironik bir biçimde “Hayata Dönüş” adı verildi.
1974 Kıbrıs Harekatından sonra, o güne kadar gerçekleştirilmiş en büyük askeri operasyon olarak tarihe geçmiş olan hayata dönüş katliam operasyonlarında toplam 8 bin 335 asker, binlerce çevik kuvvet polisi ve gardiyan görev aldı; hapishane duvarlarından kaçma ihtimali olmayan insanlar üzerinde, içeriklerinin ne olduğu tam tespit edilemeyen 20 binin üzerinde gaz bombası kullanıldı. Bu operasyonun en şiddetli yürütüldüğü hapishane, Bayrampaşa Hapishanesi idi. Sadece burada, 12 politik tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi. Bayrampaşa Hapishanesi için verilen Adli Tıp Bilirkişi Raporuna göre, operasyon sırasında öldürücü dozun çok üzerinde gaz bombası kullanılmıştı. Ve bu hapishanede 6 kadın tutsak kimyasal gazlarla diri diri yakıldılar.
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami TÜRK, İçişleri Bakanı Saadettin TANTAN ve Başbakan Bülent ECEVİT, yaptıkları açıklamalarda, bu operasyonun beklediklerinden daha az kayıpla sonuçlandığını, operasyonu planlarken daha fazla can kaybını göze aldıklarını ifade ederek, iktidar olarak nasıl kanlı bir katliam planladıklarını saklama gereği bile duymuyordu.
Katliamın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, Bayrampaşa Hapishanesi’ne düzenlenen operasyonda 12 kişinin öldürülmesi ve onlarca kişinin yaralanması nedeniyle 39 er hakkında göstermelik bir dava açıldı. Gerçek sorumlular ise yargı denetimi dışında tutularak aklanmaya çalışıldı. Ancak, bizler Çağdaş Hukukçular Derneği olarak çatıların ve duvarların iş makineleriyle nasıl delindiğini, koğuşlara nasıl gaz bombaları atıldığını, kadınların saçları ve derileri yanarken kıyafetlerinin nasıl yanmadığını, tutsaklara itfaiye hortumlarıyla kış ortasında nasıl su sıkıldığını, 28 devrimci tutsağın nasıl katledildiğini unutmadık ve katiller hesap verinceye kadar bu davanın peşini bırakmayacağımıza söz verdik. Nitekim Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinde, sadece katliamda yer alan 39 ere karşı açılmış olan davadaki ısrarımız ve verdiğimiz uğraş sonucunda, katliamdan tam 14 yıl sonra gerçek sorumluların yargılanması konusunda ilk kez ciddi bir adım atıldı ve sorumluların bir kısmı yargılanmaya başlandı.
15 yıl önce bugün Hayata Dönüş Katliamı öncesinde toplumun katliama psikolojik olarak hazırlanmasında ve katliam sonrasında gerçeklerin üzerinin örtülerek katliamın meşrulaştırılmasında özel bir görev ifa etmiş olan anaakım medya, tıpkı o günlerde olduğu gibi bugün de Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de ve daha birçok Kürt şehrinde, insanların katledilmesini meşrulaştırmaya, siyasal iktidarın katliamlarının üstünü örtmeye çalışıyor.
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi olarak, 19-22 Aralık Hayata Dönüş Katliamının ve bugün Kürt illerinde gerçekleştirilen katliamların sorumlularını unutmayacağımız gibi, katliamlara çanak tutan, siyasal iktidara yaranmak için gerçeklerin üstünü örtmeye çalışan anaakım medyanın 15 yıl önceki duruşunu da bugünkü duruşunu da asla unutmayacağız.
Saygılarımızla. 19.12.2015
Çağdaş Hukukçular Derneği