- GÜN
Sabahın ilk saatlerinde her gün duyduğumuz cümleyi, farklı bir sesten duyuyoruz. “Günaydın arkadaşlarrr!”
Hep birlikte hemen kalkıp, günlük yaptığımız spor için hazırlandık. Genel egzersizlerimizi yine aynı şekilde fakat farklı bir arkadaşın öncülüğünde gerçekleştirdik. Ardından, arkadaşlarımızın hazırlamış olduğu kahvaltıyı yine el birliğiyle hazırlamış olduğumuz masada birlikte yedik.
Masayı topladıktan sonra sabırsızlıkla beklenilen okuma saatine geçildi. Okuma ardından gelen; ‘Komite ve kollektif yaşam’ üzerine sohbet ettik. Herkes sırayla konuyla ilgili fikir ve görüşlerini sundu. Öyle güzel ve derin ilerliyordu ki sohbetimiz herkes pür dikkat birbirini dinliyordu. bu ayrılmış olduğumuz 3 grup içinde geçerliydi.
1 saat süren çalışma sonrası program akışında sıra denize gelmişti. Bugünkü temizlik işlerini bölüştürdüğümüz arkadaşlar da işleri bitince denize diğerlerinin yanına gitti. İlk önce gruplar halinde yüzenler, top gelince hep birlikte denizin belirli bir yerinde toplanarak kalabalık bir şekilde oyunumuzu oynadık. Geçen günler içerisinde olduğu gibi yine hedef koyarak oynandı ve her bir pas atışında coşkulu sevinçlere tanık olduk.
Diyeceksiniz ki ‘ne için coşkulu sevinçler?’ bir bakıma doğru bir soru, cevabı şöyle ki; yoldaşlarımızla, büyük ailemizle yaptığımız her bir hareket veyahut faaliyet en güzel şeydir. BERNA ve ÇİĞDEM nasıl ‘birbirlerine inanarak, güvenerek’ gidip taradıysa çevik kuvvetin beynini bizde her bir adımımızda yoldaşlarımıza güvenerek inanarak gidiyoruz. Bu ister bir oyun olsun ister çatışma ki bizler bir oyunda güvenemezsek birbirimize sırtımızı yaslayamayız kavganın her anında..
… Daha sonra yine el birliğiyle hazırlanmış olan soframıza oturup öğle yemeğimizi yedik
Ardından herkes tekrar hazırlıklarımızı yaparak mektup yazmaya koyulduk. ‘Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız(!)’ Özgür Tutsaklarımızı asla! Onlara her daim yanlarında olduğumuzu hatırlatmalı ve yüz yüze olan bir sohbet içerisindeymişiz gibi yazmalıyız.
Onlar ki bu mücadele içerisinde AKP faşizmi karşısında dört duvar ardında devrimciliğini, benimsedikleri ideolojilerini terk etmeleri için uğraşan ve etrafları köpekler tarafından kuşatılan Devrimci Tutsaklar(!) tüm davranış özelliklerimizi, ideolojimizi unutmayarak hatta daha da geliştirip öğrenirler. Tek fark iki duvardır ki o bile yoktur. Yoldaş yoldaşı bilir, konuşamasalar dahi birdir akılları, kalpleri, uğruna verdikleri MÜCADELELERİ!
Yine bu coşkuyla yazarız mektuplarımızı, kavganın sıcaklığıyla yollarız sevgi selamlarımızı.
…
Düzenlemiş olduğumuz oyunları oynamak için elimizdeki malzemeler dahilinde; ayrılmış olan gruplar arasında voleybol turnuvası yapmak için işe hep birlikte koyulduk. Filemizi, saha sınırlarımızı vs ayarladıktan sonra 2 saatlik süren bir Voleybol Turnuvası gerçekleştirdik ‘Karademlik,Havayi ve Dersim de Doğan Güneş’ olarak ayrılmış olan gruplar arasından kazanan Karademlik oldu..
Yine deniz saati ve ardından akşam yemeği yenildi.Hep birlikte toplandı ve akşam ki programda Kültür Sanat Komitesi tarafından hazırlanan tiyatroyu izledik. Tiyatro bitince doğaçlama tiyatro yaptı birkaç arkadaşımız. Tabii halaysız olmaz. Etkinliğimiz bitince hemen halaya durdu bizimkiler. Sonra dağıttığımız yerleri toplayıp, herkes çadırlarına geçti. Dolu dolu geçirdiğimiz bir kamp gününü de böylelikle bitirdik.
- GÜN
Sabah 7 de hep birlikte uyandık. Ardından hazırladığımız kahvaltımızı yaptık. Kahvaltının bitiminde yine hep birlikte çevre temizliğimizi ve çadır temizliğimizi yaptık. Sonrasında her grup alanın çeşitli köşelerinde bir araya gelip kitaplarını okudu, 1 saat kadar kitabımızı okuduktan sonra yine gruplarımızla beraber ‘Gerilla gibi düşünmek, gerilla gibi yaşamak’ üzerine sohbet ettik, hayatın her alanında demokratik alanda dahi gerilla kadar ilkeli ve kurallı, en zor koşullara ayak uydurabilmenin üzerine konuşuldu. Öğlene doğru denize girdik, yine her şeyde ve her yerde olduğu gibi beraberdik. Öğle yemeğimizi yedikten sonra türküler söyledik ve her gün tekrar ettiğimiz gibi tutsak dev-gençlilerimize başta olmak üzere tüm tutsaklarımıza mektup yazdık. Sonra tekrar denize girdik. Programımıza kaldığımız yerden devam ettik. Yine hep beraber gruplarımızla “yakar top” oyununu oynadık. Akşam yemeği vakti gelmişti ki girişte misafirlerimize merhaba dedik. İstanbul’dan arkadaşlarımız geldi, yorgun ve aç oldukları için bir kısmımız yemeğin hızla hazırlanmasına yardım ederken bir kısmımız da oyuna devam etti. Sonrasında her zamankinden çok daha coşkulu şekilde masalarımızı hazırlayıp yemeğe geçtik. Ardından ortalığı toparladıktan sonra voleybol oynadık, arkadaşlarımızın bize hazırladığı sorularla yine aynı oluşturduğumuz gruplarımızla ‘bilgi yarışması’ yaptık. Coşkulu ve bir o kadar verimli geçti, bilgilerimizi tazelemiş olduk. Sohbet için biraraya gelmiştik ki haberlerde ‘askeri darbe’ girişimleri ve istanbul trafiğinin kapatılması, köprülerin tanklarla trafiği kapatması duyumları hepimizi hareketlendirdi. Herkesin ilk aklına gelen yer kendi mahallerimiz oldu. İlerleyen saatlerde semaverde demlediğimiz çayımızı içtik ve sohbet ettik.
- GÜN
Kampımızın 7. gününe açıyoruz gözlerimizi her zaman ki disiplinimizde saat 7 de. Yine dolu dolu bir güne başlıyoruz hep birlikte. Kampın sonlarına yaklaşmanın hem heyecanı hem burukluğu var üzerimizde. Aynı zamanda her grubun kamp sonu etkinlikleri için yaptığı hazırlıkların hızı ve coşkusu da artıyor tabi. Günde iki defa çalışma almaya başlıyor gruplar artık. Sağlam bir kahvaltıdan sonra okumalarımıza başlıyoruz hızla. Okumadan sonraki konumuz gençliği nasıl örgütleyeceğiz? oluyor. Anadoluda ve İstanbul’daki üniversitelerin koşullarını, öğrencilerin sorunlarını genel olarak politikalarımızı konuştuk. Daha sonra mıntıka ve çadır temizliğimizi hallettik. Vee sıcaktan bunalanlar kendini denizde buldu. Kalanlarda sahilde kitap okuyarak gölgede bağlama çalarak geçirdi vakitlerini, öğle yemeğinde emine ablamızın pişilerini yemeğe oturmadan önce. Öğle yemeğinden sonra Sakarya’dan özgür tutsaklarımız Ozan ile Çatağay’a mektuplarımızı yazdık. Denize girip çıkanlar, grup çalışmasını gerçekleştirenler oldu. Denize giren bir arkadaşımız yüzerken ayağından sakatlandı, onu hastaneye götürdük, neyseki 2 saate kalmadan aramıza sağlıklı bir şekilde geri döndü. Sonra oturduk vampir köylü oynamaya.. Ama sayımız bu oyun için bir hayli fazla olduğundan kısa süre sonra oyunu bitirip voleybola geçtik. Bulgar dostlarımız Stephan ve Mitko da voleybolda bize eşlik ettiler. Akşam yemeğinden sonra 1971 yapımı Şerif Gören yönetmenliğindeki AĞIT filmini izledik. Yılmaz güneyin bu filminde açlıktan yoksulluktan düzenden kaçmak için dağa çıkan eşkıya Çobanoğlu’nun yaşadıklarını gördük, gece nöbette uyuyan kuralsızlık yapan eşkıyanın cezalandırılması, yaralı yoldaşlarını kurtarmak için kendilerini tehlikeye atması gibi değerlendirmeler yaptık. filmden sonra karadeniz ezgisinde kısa bir horon faslından sonra günü iyi geceler dileklerimizle bitirdik.