
Doğup büyüdüğü mahallede, evinin içinde ailesinin gözü önünde göğsünden vurularak katledilen Dilek Doğan’ın abisi Emrah Doğan iki senedir tutuklu. 10 Mart tarihinde yeniden duruşması var. Emrah Doğan, Armutlu mahallesi halkına mektup yazdı. Doğan ailesinin adalet mücadelesi halkımızın adalet mücadelesinden, adalet özleminden ayrı ve bağımsız değildir. Emrah Doğan’ın mektubunu, “Tüm bunları, halkımız, ülkemizin aydın ve sanatçıları, gazetecileri bilsin diye yazıyorum.” vurgusundan dolayı aynen yayınlıyoruz:
“Merhaba
Bundan 6 yıl önce evimize yapılan baskında polislere “galoş giyin” dediği için göğsünden tek kurşunla katledilen Dilek Doğan’ın abisiyim…
Dört duvar arasından yazıyorum size! Çünkü Dilek’in katillerini tüm dünyaya duyurduğumuz adalet mücadelesi verdiğimiz için ailecek bizden intikam alınıyor! Benim payıma, komplolarla dolu bir iddianameyle tutsaklık düştü. Annem-babam, kardeşlerim hakkında soruşturmalar açıldı. Bir abim ailesini burada bırakıp yurtdışına çıkmak zorunda kaldı. Yeğenim babasına doya doya sarılamadan büyüyor… “ADALET”, evet sadece adalet istediğimiz için cezalandırılıyoruz.
Hakkını arayanların cezalarla sindirilmeye çalışılması, ülkemiz yargı sisteminin olağan işi haline geldi! Esasen bunu bize kanıksatmaya çalışıyorlar. Adalet mücadelemiz zulme uğrayan başka insanlara “kötü örnek” olmasın diye ailemiz üzerinden tüm halka mesaj veriyorlar: “Bir gece yarısı evinizi basar, katleder çıkarız. Hukuk, adalet diyecek olursanız hapishanelerde cürütürüz.”
Ailemizin tek kızı olan, hepimizin canı Dilek için hukuk dediğim, adalet istediğim için 15 Ocak 2019 tarihinden beri tutukluyum. Hakkımda hazırlanmış olan iddianameyle 1 ay bile tutuklu kalmam hukuksuz. Açık tanıklar beni tanımadığını söylüyor, “gizli tanık”lar çelişkili konuşuyor. “Kuvvetli suç şüphesi” denilen dediller tüm bu yargılama süresince bir bir çürütüldü. Daha ilk celsede hakkımdaki en ağır suçlamadan berat ettim. Fakat soyut ipe sapa gelmez iddialarla tutukluluğum sürdürülüyor. Savcılık ceza almam için elinden geleni yapıyor. Mahkemenin kanatini değiştirmek için hakkımda arşiv araştırması yapılıyor. Ne yapıp edip kıyıda köşede bir iftiracının hakkımdaki iftiralarını bulup iddianame haline getirdiler. İftiracılığı mahkeme kararlarıyla sabit Berk Ercan’ın sadece bir duyumla söylediği yalanlara dayanarak iddianame yazıldı. Berk Ercan bir değil, beş on değil, onlarca dosyada yüzlerce insana dair iftiralar atan, kendini kurtarmak için her türlü yalanı söyleyen biridir. Nuriye Gülmen’e, Yüksel Direnişçilerine dair yalanları mahkeme salonlarında ispatlandı. HHB-ÇHD davasında yalanları ortaya çıktı. Mahkemeler artık onun tanıklığını dahi kabul etmiyorken şimdi benim yargılandığım dosyaya ifadeleri delil olarak ekleniyor. Hukuk’un ibretlik hali olarak tarihe geçebilecek bir örnek bu, ve beni bu hukukla cezalandırmaya çalışıyorlar.
Açık ki kan davasına dönüştürülmüş bir yargılama ile karşı karşıyayım. 20 Ocak’ta son duruşmada bu çok daha görünür durumdaydı. Pandemiden dolayı duruşmalara katılım sınırlandırılmışken, benim yargılandığım salon sivil polisle doldurulmuştu. Duruşmayı izlemeye gelen anne ve babamın oturabileceği boş bir yer bile yoktu. Adalet mücadelemizle meslektaşlarına ceza verdirmiş olmamızın intikamını alıyorlar bizden.
Tüm bunları, halkımız, ülkemizin aydın ve sanatçıları, gazetecileri bilsin diye yazıyorum. 10 Mart’ta son duruşmaya çıkacağım… O salonda ben, kardeşim Dilek’e yoğun bakımdayken vermiş olduğum sözü tutmuş olmanın huzuruyla bulunacağım ve yine “Adalet” diyeceğim… Dilek için ve tüm adalet isteyenler için…
Bugün adalete her zamankinden daha açız. İktidar “halkın ekmeği” olan adaleti tamamen ortadan kaldırmış durumda… Adalet isteyenlerin cezalandırılmadığı, katillerin hak ettiğini bulduğu bir ülke için namuslu insanların sesinin en az namussuzlar kadar gür çıkması gerekir.
Adalet çılığımın mahkeme salonlarında hukuksuzlukla bastırılmasına izin vermeyin. Sesime ses katın.
Selamlarımla
Emrah Doğan”