BÜTÜN SORULAR FAŞİZME ÇIKIYOR…
FAŞİZM KORKU VE GÜVENSİZLİK YÖNETİMİDİR.
VE ZULMEDENLER KORKMAKTA SONUNA KADAR HAKLIDIRLAR!
SORU: Bir kilo çayı, yarım kilo şekeri, sonbaharda kışlık giysi bulundurmayı “dağdaki teröriste yardım” diyerek tutuklama gerekçesi yapan hukuk KİMİN HUKUKUDUR?
SORU: Bir sağlık çalışanının, kullanıldığı açıkça belli olan kendi ilaçlarına elkoyarak özgürlüğünü elinden alan YARGI KİMİN YARGISIDIR?
SORU: “Bir aydır ortalıkta görünmüyorsun, yoksa “dağdaki teröristlere” yardım mı yaptın?” sorusu ile DELİLSİZ, KANITSIZ suçlama yönelten ve suçsuzluğunu ispata zorlayan POLİS KİMİN POLİSİDİR?
SORU: Adliye binasının girişinde avukatların savunma materyallerine el koyup delil değerlendirmesi yapmaya çalışan, “kamuya açık yerlerde basın açıklaması yapamazsınız” diyerek hukuk bilmezliğinin yanında asgari zihinsel işlevden bile yoksun olduğunu gösteren kolluk görevlisi HANGİ DEVLET DÜZENİNE AİTTİR?
Sorular uzar gider, cevaplar hep aynı yere işaret eder. Hepsi gerçek olaylardan derlenmiştir ve son iki hafta içinde ülkemizde cereyan eden “hukuksal vaka” lardır.
Şaka gibi gelebilir ancak bayram öncesi Dersim’e gitmek üzere yolculuk yapan ve Malatya’da durdurulan iki müvekkilimiz, “çantanızda neden kışlık giysi var?”, ” Neden kazak ve mont taşıyorsunuz?” sorularıyla tutuklandı.
Bu soruları sorarak tutuklama kararı veren hâkim, tutuklama talep eden savcı bilmek zorundadır ki, coğrafi olarak “Türkiye’nin damı” denilen yükseklikte bulunan Dersim’de, Sivas’ta, Erzurum’da köylerde, yaz mevsiminde bile yorganla uyunur, soba yakılır ve akşamüzerleri kazakla, hırkayla, montla dolaşılır. Yaz mevsimi her yerde, her rakımda aynı yaşanmaz.
Bu asgari yaşam ve doğa koşullarının bilgisine sahip olmayan savcı ve hâkimler neye göre, nasıl karar alacaklardır? Bu hâkim ve savcılara bırakın hukuk bilgisini önce hayat bilgisi dersi vermek lazım… Hayat bilmeden adaletli kararlar alacaklar öyle mi? Elbette, sömürü üzerine kurulu bir düzende adaletli hiçbir şey olmaz ama hayatın gerçeğinden bu kadar uzak kararları ve bu kararlarla insan hayatının ve özgürlüğünün gaspedilmesini kanıksamayacağız. İstiyorsunuz ki, alışalım; istiyorsunuz ki, “bu düzende bu hukuksuzluk normal” diyelim. Hayır, demeyeceğiz. Hukuksuzluğunuzla da mücadele edeceğiz. Görünüşte de olsa hukuksal kararlar vermek zorunda kalacaksınız, kendi hukukunuza uyacaksınız!
Bu hukuksuzluktan bir hafta kadar önce Ovacık Devlet Hastanesi’nde çalışan bir sağlık görevlisi yanında bulunan ilaçlar gerekçe gösterilerek tutuklandı. Bir sağlık çalışanı ve yanında ilaç var! Ne kadar şüpheli (!) bir durum değil mi? Üstelik ilaçların kullanılmış olduğu ve sayı itibariyle bir kişiye ait olduğu açıkça anlaşıldığı halde…
Yine başka bir kişi yarım kilo çay, bir kilo şeker gibi “örgütsel malzemelerle” ele geçirilmiş aynı gün!
Ne olacak bu memleketin hali? Her yanı teröristler basmış!! Bu zulüm, bu bezirgan saltanatı, bu adaletsizlik sürdükçe her yanda örgüt, her yanda gerilla, her yanda mücadele her yanda devrimcileri göreceksiniz. Bundan kurtuluş yok.
Kendi hukukuna uymayan bu düzen elbette kendi insanına, kendi halkına düşmanlaşacak. Hukukun “herkesin hukuku” olduğu yalanını kimseye yutturamazsınız. Çünkü kendiniz uymuyorsunuz o hukuka. Hukuka “toplumsal sözleşme” diyerek meşrulaştıramazsınız; çünkü sözleşmeyi siz çoktan ihlal ettiniz!
Söylemek zorundayız; hukuk size lazım, yoksa çelişkileri yumuşatamaz, hep örgüt paronayası görerek hasta olursunuz!
HAKSIZ VE KEYFİ TUTUKLAMA TERÖRÜNE SON VERİN!
HALK İÇİN ADALET İSTİYORUZ!