Halkın Hukuk Bürosu Amed İzlenimleri
Halkın Hukuk Bürosundan avukatlar olarak Amed ‘deki ziyaretlerimize Diyarbakır Adliyesi önünde Avukat Tahir Elçi için yapılan eyleme katılarak başladık. Tahir Elçi’nin soruşturmasında bir ilerleme sağlanamadı.Maddi gerçeğin açığa çıkarılması için çaba gösterilmiyor.
Hala dosyada şüpheli olarak kimsenin ifadesine başvurulmamış ve dosyadaki bütün polisler tanık olarak sıfatlandırılmış. Bu sebeple Diyarbakır Barosu avukatları bir alkışlı protesto gerçekleştirdiler. Halkın Hukuk Bürosu avukatları olarak bu alkışlı oturma eylemine katıldık.
Bu arada Amed’deki hemen her cadde ve sokak başlarında bir polis aracı ve çeşitli türlerde ki zırhlı araç ve TOMA geziyordu.
18.12.2015 tarihinde Konuk evinde başlayan yürüyüşe polis kısa süre içerisinde müdahale etti ancak halk dağılmadı. Diyarbakır’ın cadde ve sokaklarında sokağa çıkma yasağı protesto edildi. Aralıksız bir şekilde sürdürülen sokağa çıkma yasağı yetmezmiş gibi halk elektriksiz ve susuz bırakılmış durumda. Su vanalarının başında silahlı devlet güçleri bekliyorlar.Su deposu devlet güçlerince patlatılmış olduğu için halk dayanışma ile su problemini aşmaya çalışıyor. Evinde su kuyusu bulunanlar pet şişelere doldurdukları suları bahçeden bahçeye atarak susuzluğunu gideriyor. Yüksek binaların tepesine çıkmış olan özel harekat polisleri sokağa çıkanı vuruyorlar. Çok acil durumlarda Kürt kadınları ölümü de göze alarak beyaz tülbentlerini çubuklara bağlayarak sokağa çıkıyorlar.
Sur’ un çok yakınında bulunan Dicle Üniversitesi Hastanesi Sur’dan getirilen hastaları kabul etmiyor. Doktorlar üzerinde yoğun baskı sürüyor. Kısa süre önce Sur’dan getirilen bir hastayı kontrol eden doktor hakkında soruşturma açılmış. Bu sebeple hastaları ve yaralıları Sur’dan uzakta bulunan başka hastanelere taşımak zorunda kalıyorlar.
Bugün yaptığımız bir ziyaret sonunda Sur yakınlarında bulunan binalara kurşunların isabet ettiğini öğrendik. Bunlardan biri fotoğraflanmıştır; fotoğraftan gördüğümüz kadarıyla ağır silahlarla atılmış büyük bir kurşun uçaksavar mermisine benziyor.
Sur’da bürosu bulunan avukatlar bürolarına giderek işlerini yapamıyorlar. Aynı şekilde doktora gitmek gibi yine telafisi imkansız işler için bile dışarıya çıkmak mümkün olmuyor..
Bugün Bağlar semtinde öldürülen Şerdıl Cengiz’in ailesini ziyarete gittik.
Aile bize şunları söyledi: “Doğrusu şudur; üniversite öğrencisiydi, hiçbir şekilde silahı yoktu, tırnak çakısı bile yoktu üzerinde, yüzü de açıktı hiçbir yasadışı iş yapmıyordu. Buna rağmen tek kurşunla ensesinden vurularak öldürüldü. Onu kurtarmak için yanına gelen de onu hiç tanımayan Şiyar ismindeki genci de iki kurşunla kalbinden vurarak öldürdüler bizi olayı anlatan görgü tanıkları bu iki kişiye müdahale etmek isteyenlere de ateş açıldığını ve bu kişilerden de yaralananlar olduğunu anlattı. İçinden çıkarılan kurşun ve görgü tanıklarının ifadelerine göre mermi Özel Harekat polisinin yeni kullandığı bir silaha ait lazer ile hedef bulan bir silah bu yani vuran kişinin keskin nişancı olmasına gerek yok, çünkü silahlar savaş silahları, en gelişmiş silahları bize karşı Kürt halkına karşı kullanıyor devlet.
Ayrıca şunu da söylemeliyiz ki bizi hep mağdurmuş gibi gösteriyorlar ama biz yalnızca mağdur olarak gösterilmek istemiyoruz. Çünkü biz mağdur olmakla beraber haklıyız ve direniyoruz, direnmeye de devam edeceğiz.
Bir başka konu ise; şu anda ellerinde savaş silahları ile sokaklarımızda gezip çocuklarımızı öldürenler terörle mücadele şubesine bağlı polisler değildir. TEM şube amiri onlara emir veremiyor, yoğunlukla yaşı geçkin altmış yaşına yakın kişiler bunlar bir kısmının uzun sakalları var görgü tanıkları Arapça konuştuklarını söylüyorlar.”
Bugün ayrıca Mezopotamya Hukukçular Derneği’ni ziyaret ettik. Avukat arkadaşlarımız bize artık avukatlık yapamadıklarını, bölgedeki hiçbir baroda avukatlık faaliyeti yürütülmediğini söylediler. Özellikle Cizre-Silopi gibi yerlerde avukatların evleri basılıyor, evleri karakol olarak kullanılıyor, sokağa çıkma yasağı olduğu için mesleklerini yapamıyorlar. Ancak ülkenin kalan bölgeleri sessiz; sanki yalnızca bizi vuracak zannediyorlar. Oysa ki bu faşist uygulamalar ülkenin her yanına yayılacaktır dediler, biz de kendileriyle dayanışma içinde olacağımızı söyleyerek oradan ayrıldık.
Önümüzdeki süreçte ortak eylem düzenlemek üzere sözleştik.
Mezopotamya Hukukçular Derneği’nde avukat arkadaşlarımız,Tahir Elçi’nin öldürülmesi hakkında şöyle düşünüyorlar: “Tahir Elçi’nin bütün avukatlara ve aydınlara bir gözdağıdır. Tahir Elçi bu coğrafyanın en yumuşak yüzüydü. Tahir Elçi öldürürsek sizi hayde hayde yok ederiz mesajı vermek istediler.”
Bizim de gördüğümüz devlet burada halkı sindirip bıktırmak istiyor. Evet halk gerçekten mağdur ancak mağdur olduğu kadar da direniyor.