İmbat Maden Direniş Günlüğü 2
İmbat Maden İşçilerinin Direnişi- Alsancak Cephesi
9 Ocak, Cumartesi
İzmir’de güneşli bir gün… merhaba direniş…
Arkadaşlarımızla birlikte vapura binip Alsancak’a geçtik. Aklımız hep Soma’daki direniş çadırında bıraktığımız arkadaşlarımızda… onları da evde bıraktığımız çocuklarımızı da bir an olsun düşünmeden edemiyoruz. Onlar için her şey…
Alsancak iskelesine yanaştı vapur, işte yeni adresimiz. Lüks bir semt. İmbat madencilik binasına bakakalıyorum. “Demek bizden çaldıklarıyla…” neyse hakkımız olanı almaya geldik. Almadan da gitmeyeceğiz!
Eylem saatine var daha, sahilde oturmuş, bize destek için gelecek dostlarımızı beklerken başladı ilk saldırı. Sivil polisler etrafımızı sardılar. Eylemimize destek vermeye gelen Grup Yorum üyesi Ali Aracı’yı gözaltına almaya çalıştılar. İzin vermedik. Bu kez bize de saldırdılar. Bir yandan arkadaşımızı onların elinden koparmaya çalışırken bir yandan da pankartımızı açıp sloganlar atmaya başladık. Katliamının hesabının verilmesini isterken bir arkadaşımız nezdinde hepimize atılan o tekmeyi unutmamışken henüz… bir dayakta İzmir’in ortasında atmaya çalışıyorlar. Maden işçilerine ve onlara desteğe gelenlere saldırıyorlar. Grup Yorum’u kaptırmamak için direnişçi arkadaşımız Serkan sarılıyor Ali’ye. Serkan’ı Ali’den sökemiyorlar. Serkan’ı kaldırıp götüremiyorlar da. 10’a yakın polis sadece onun başında uğraşıyor. Öyle kolay değildir madenci adamı söküp götürmek. Bizim ekmeğimizle uğraşanları biz hepten uğraştıracağız.
Grup Yorum üyesi Ali ile maden işçisi Serkan’ın da aralarında olduğu 5 kişiyi işkencelerle gözaltına aldılar. Biz ise basına ve halka durumu anlatıp bize yapılan haksızlığı ve direnişimizi tüm halka duyurmak ve sahiplenmelerini sağlamak üzere oturma eylemine geçtiğimizi ilan ettik. Ve iki kişi pankartımızı serip İMBAT’ın karşısındaki parkta oturmaya başladık.
Az sonra birkaç sivil araç yetmiyormuş gibi iki de çevik polis otobüsü gelip karşımızdaki sokağı trafiğe kapattı. Patronların güvenliğini almada nasıl da hızlı hareket ediyorlar. Oysa halktan birisi “yanıyorum yetişin” dese kıllarını kıpırdatmazlar. Çıkarları yoktur orada çünkü.
Tam bu esnada bir adam hayretle yanımıza yanaşıp “pardon arkadaşlar burada büyük bir grev ya da işgal falan mı var? Yüzlerce polis yığmışlar, it kopuk dolu her yer” diye sordu. “grev falan yok, ikimiz için geldiler, deyince adamın karısı hayretler içinde kaldı.
İlk telefon Soma’daki çadırımızda direnen arkadaşlarımızdan geliyor. Serkan’ın gözaltına alındığnı öğrenince öfkelenmişler. Merakla nasıl olduğunu soruyorlar. Soran arkadaşımız işten çıkışı verilmediği halde Serkan’ın işten atıldığını öğrenince müdüre, “arkadaşlarımı işe almayacaksanız benim de çıkışımı verin” diyen arkadaşımızdı. Birimiz hepimiz için deyip Serkan’ı sahiplendiği için işten atıldı. Bu değerlerle direniyoruz!
Pankartımızda “İŞİMİZİ GERİ İSTİYORUZ! DİRENEN İMBAT İŞÇİLERİ” yazıyor. Daha ilk dakikadan itibaren insanlar gelip geçmiş olsun diyerek bilgi almaya çalışıyor. Kızıyla yanımıza gelen bir abla, çocuklarına cep harçlığı olarak bile beğenip vermedikleri paraya çalıştırıyorlar sizi. Dünyanın en zor mesleğini yapıyorsunuz. Bir de işten atılıyorsunuz. Vallahi direnin billahi direnin, dedi.
Bir süre sonra iki kişi gelip yanımıza oturdu. Polisler henüz etrafımızdayken. İkisi de tıp öğrencileri, halkın doktorları mı olacaksınız, deyince gözlerinin içi güldü. Bize çay getirenler, ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışanlar oldu. Gözaltına alınan arkadaşlarımız akşam 6 gibi serbest bırakıldılar. Ve Hemen direniş mevzimize gelip baskıların bizi yıldıramayacağını gösterdiler. Gece ise soğukla mücadele başladı bizim için. Arkadaşlarımızın desteğe gelirken getirdikleri battaniyelerle ısınıyoruz ancak soğuk iyice bastırıyor.
Direnişimize desteğe gelen arkadaşların yardımıyla bir kova bulup ateş yakmaya çalışıyoruz. Ve tam bu anda polis saldırısı başlıyor. Siviller doluşuyorlar, neymiş efendim, parkta ateş yakılmazmış, üşüyorsak evimize gidecekmişiz! “Kusura bakma, eve gidemem evde iş yok çünkü, ancak burada direnirsem iş var, senin tuzun kuru tabi, evde 3 tane aç çocuk yolu gözlenen benim.” Dedim polise. Ateşi yakarsak gözaltına alırlarmış bizi! “valla istediğini yap, alırsan sıcak bir yere götürmüş olursun, almazsan da ben burada bu ateşi yakıp ısınacağım, bunun başka yolu yok!” dedik bu kez. Sinirlenip kimlik kontrolü yapmak istediler. Kabul etmedik. Sabahtan beri saldırı, dayak, gözaltı… şimdi bir de utanmadan kimlik kontrolü yapmak istiyorlar. Kararlılığımızı görünce geri çekildiler. Biz de bir süre sonra ateşimizi yakıp ısındık. ZAFERİMİZİN İLK IŞIĞI BU KÜÇÜK ATEŞ…
Gece bile ziyaretçilerimiz vardı. Yeryüzünü ısıtanlar olarak, buz gibi havada, bu kez direnişimizin kararlılığı ve dostlarımızın sıcacık sohbetleri ile ısındık! Sabah görev değişimi yapan çevik kuvvet amiri, gelip direnişin ne kadar süreceğini ve kaç kişi olduğumuzu sordu. “DİRENİŞİMİZ İŞİMİZİ GERİ ALANA KADAR SÜRECEK”… kaç kişi olduğumuza gelince YÜZLERCEYİZ, BİNLERCEYİZ, ÇÜNKÜ BU DİRENİŞİ DUYMAYAN DUYUP DA DESTEK OLMAYA GELMEYEN KALMAYACAK!