İstanbul’da Kamu Emekçileri Kurultay Düzenledi
Kamu Emekçileri Cephesi örgütlenme sorunlarını konuştukları bir kurultay düzenlediler.
9 Ocak 2016 günü Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezinde düzenlediği kurultay devrim mücadelesinde şehit düşenler anısına saygı duruşuyla başladı. Ardından Amasya hapishanesinde tutsak öğretmen Mehmet Ali Aslan’ın kurultaya gönderdiği mesaj okundu. KEC adına yapılan açılış konuşmasında “Bu gün bizi burada bir araya getiren nedenler farklı gözükebilir fakat özünde hiç de farklı değil … Özünde insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeği var, özünde faşizmin baskıları karşısında demokrat, aydın veya devrimci olmanın sorumluluğu var, özünde insanlık onuruna yakışan bir yaşamın, sosyalist bir düzenin arzusu var … Bu gün bu salonda bulunarak bir çelişkilerimizi devrimden yana çözüp, yükselecek olan sınıf savaşında barikatları birer taş da biz koymuş oluyoruz.
Tarihin çarkı hep aynı hızla dönmüyor ve içinde bulunduğumuz şu süreç ise bu çarkın hızla döndüğü bir süreç. Sistem varlığını devam ettirme savaşı veriyor ve bu nedenle de tüm baskı araçlarını kullanıyor. Bu araç faşizmdir, bu aracın ülkemizdeki adı bugün AKP’dir. AKP, on üç yıllık bir zorbalıktır, on üç yıllık bir yağma ve talandır. Fakat bu gerçek, kimilerinin iddia ettiği gibi başka bir partinin iktidara gelmesiyle çözülecek bir mesele de değildir. Ülkemiz emperyalizme bağımlı olduğu sürece hiçbir iktidar bu ülkeye refah getiremez, hiçbir iktidar sömürüye ve adaletsizliğe son veremez ve hiçbir iktidar bu coğrafyaya “barışı” getiremez. “Barış” atımızın terkisine alıp getireceğimiz, elleri kınalı bir gelin değil bizi bekleyen… Barışı dişimiz tırnağımızla, emeğimiz, bilincimiz ve cüretimizle, halkla birlikte faşizmi yenerek getireceğiz” sözlerine yer verildi.
Kamu emekçilerinin mücadelesinden kesitlerin sunduğu sinevizyon gösteriminden sonra 1. Sunuma geçildi. Örgütlenme nedir, örgütlenme önündeki engeller nelerdir başlığıyla verilen sunumda örgütlenmenin neden zorunlu olduğuna değinildi.
“Vurulmak varsa sende kurşunu alnından ye, koşarken sırtından değil” Şiirinin okunmasının ardından çay arası verildi.
Sivil Toplumcu Sendikacılık ve Devrimci Sendikacılığın tartışıldığı ikinci oturumda ise sendikaların bugünkü durumu ve emekçilerin devrimci demokratların üstüne düşen görevler anlatıldı.
BES’li bir emekçinin şiiriyle devam eden kurultaya sistem örgütlü biz değiliz başlığıyla devam edildi. ‘Sunumumuzun ilk başına dönersek “onların” örgütlü olduğunu söylemiştik. Bunu belirtmemizin nedeniyse “biz” diye tarif ettiklerimizin “biz” olamayışında saklıdır. Sınıf bilincimizin farkında değilsek, hala bu iktidarın bizi düşman olarak gördüğünün bilincine varamamışsak, ülkede olup bitenleri geçici bir travma olarak nitelendiriyorsak, savaşın sadece Kürdistan’da olduğunu düşünüyorsak, Gezi oldu ne oldu, ne değişti diyorsak, yapılanlara karşı öfke duymuyor ve unutuyorsak “biz” olmayı başaramamışız demektir. O zaman önce her birimizin bunu demesi ve içselleştirmesi gerekmekte. ”
Bu süreçte yapılacak en önemli şey faşizme karşı birleşmekten geçmektedir. Her kesimle birleşmek önemlidir. Tüm anlayışların kendi anlayışları temelinde “benden ol” değil, “benimle ol” diyerek mücadele yürütmesi gerekir. Çünkü faşizme karşı birleşmek iktidar hedeflidir. Sonuç alıcı, uzlaşmaz, meşru ve militanca bir mücadele yürütmeliyiz. Bulunduğumuz her yerde emekçileri birleştirmek durumundayız. “Onlar”ın çalıştığımız kurumlardaki örgütlenmelerini boşa düşürmek ve emekçileri kendi saflarımıza çekmek zorunda olduğumuzu bilmek durumundayız. Bunun için dünya deneyimleri ışığında faşizme karşı birlikte mücadele etmenin yolu meclisleri oluşturmaktır. Bizler iş yerlerimizde kuracağımız meclislerle, emekçileri bir araya getirecek ve saldırılara karşı cevap verici nitelikte olacağız. Bu birliktelik zamanla emekçilerin “biz” olmasının da önünü açacaktır. Ülkede varolan tüm demokratik kitle örgütlerinin faşizme karşı birlikte hareket etmesi gerekmekte. Saldırıların önüne böyle geçebiliriz. “Onlar” azınlıkta ve her şeye rağmen örgütsüzler, bizler ise çoğunluktayız. Farketmemiz gereken gücümüzdür. Birleşilen her noktada gücümüzü görecek ve sınıf bilincimizin farkında olacağız. Başkaca bir reçetemiz yoktur’ sözleriyle sunum sona erdi.
Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkezinin bir çalışanı nasıl çalıştıklarını ve Hasan Ferit Gedik merkezinde neyin hedeflendiği anlatıldı. Ortak bir yaşam kurulmaya çalışıldığının, güven bağının kurulmasının önemli olduğunun vurgulandığı ve emekçilerin sorularıyla ilgi gösterdiği konuşmada nasıl bir tedavi uygulandığı, uyuşturucunun nasıl bıraktırıldığı üzerine sorular soruldu.
Yaratıcı drama çalışması yapıldı ve farkındaysak sorumluluk sahibiyiz sözleriyle 3. Oturuma geçildi.
Üçüncü oturumda nasıl örgütleneceğiz ve meclisler konusu üzerine bir sunum verildi. Filmlerden örgütlülüğün önemine vurgu yapan sinevizyondan görüntüler izlendi.
KEC’li memurların hazırladığı müzik dinletisiyle sona eren kurultayın ardından köle değil emekçiyiz iş güvencemizi istiyoruz alacağız başlığıyla basın açıklaması yapılarak iş güvencesiyle ilgili kampanya başlattıklarını ilan ettiler.
60 kişinin katıldığı kurultayda devrim ve demokrasi şehitlerinin resimleri ve Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız, Köle Değil Emekçiyiz İş güvencemizi İstiyoruz Alacağız pankartları asıldı kitap standı açıldı. Ayrıca tutsak öğretmen Mehmet Ali Aslan’a 10 mektup yazıldı.
YAPILAN AÇILIŞ KONUŞMASI
Merhaba dostlar… Merhaba çocuklarının sırtlarını güvenle yasladığı anneler, babalar, öğretmenler ve tüm kamu emekçileri;
Bu gün bizi burada bir araya getiren nedenler farklı gözükebilir fakat özünde hiç de farklı değil… Özünde insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeği var, özünde faşizmin baskıları karşısında demokrat, aydın veya devrimci olmanın sorumluluğu var, özünde insanlık onuruna yakışan bir yaşamın, sosyalist bir düzenin arzusu var… Bu gün bu salonda bulunarak bir çelişkilerimizi devrimden yana çözüp, yükselecek olan sınıf savaşında barikatları birer taş da biz koymuş oluyoruz.
Tarihin çarkı hep aynı hızla dönmüyor ve içinde bulunduğumuz şu süreç ise bu çarkın hızla döndüğü bir süreç. Sistem varlığını devam ettirme savaşı veriyor ve bu nedenle de tüm baskı araçlarını kullanıyor. Bu araç faşizmdir, bu aracın ülkemizdeki adı bugün AKP’dir. AKP, on üç yıllık bir zorbalıktır, on üç yıllık bir yağma ve talandır. Fakat bu gerçek, kimilerinin iddia ettiği gibi başka bir partinin iktidara gelmesiyle çözülecek bir mesele de değildir. Ülkemiz emperyalizme bağımlı olduğu sürece hiçbir iktidar bu ülkeye refah getiremez, hiçbir iktidar sömürüye ve adaletsizliğe son veremez ve hiçbir iktidar bu coğrafyaya “barışı” getiremez. “Barış” atımızın terkisine alıp getireceğimiz, elleri kınalı bir gelin değil bizi bekleyen… Barışı dişimiz tırnağımızla, emeğimiz, bilincimiz ve cüretimizle, halkla birlikte faşizmi yenerek getireceğiz.
Emperyalizm destekliyor AKP katlediyor. Kendi yasalarını da tanımayarak üstelik. Suruç’ta basın açıklaması yaparken, Ankara’da barış mitingi düzenlerken, çocuklar ekmek almaya giderken, dedeler nineler sokaklarda yiyecek toplarken katlediyor. Alınlarımızın ortasından vuruluyoruz güpegündüz ya da göğsümüzün kafesinden tek kurşunla… Sevdiklerimizin kucağına düşmüşsek vurulunca daha şanslı sayıyoruz kendimizi ´, cesedimiz sokakta çürümeye bırakılmadığı için ya da bir aracın arkasından sürüklenmediği için ya da çırılçıplak soyup teşhir etmedikleri için… Kendimizi hala şanslı sayıyorsak dönüp bir kez daha bakalım faşizme. Çünkü artık hedef seçilmek için bir militan olmak gerekmiyor. Halk olmamız yetiyor. Faşizm koşullarında en şanslımız ölene kadar onlar için kölelik koşullarında çalışacak. Hiçbir hak talep edemeden, hiçbir haksızlığa karşı koyamadan ve bir gün bile güven içinde başını yastığa koyamadan…
Biz devrimci kamu emekçileriyiz, Rıfat Ilgazların, Sabahattin Alilerin, Elmas Yalçınların, Fidan Kalşenlerin mirasını taşıyoruz. Sadece ekonomik haklarımız için değil insanlık onuru için, mesleki onurumuz için de mücadele ediyoruz. Çocuklarımız kurşunlanırken “biz sendikacıyız” deyip binalarımıza kapanamayız, son bir yılda 1730 işçi hayatını kaybederken bizler sadece işimize bakan memurlar olamayız. Kendimizden ibaret değil çünkü sorumluluğumuz. Gerçeği ve bu gerçeğin nasıl değişebileceğini biliyor olmanın sorumluluğu var üzerimizde. Bu bilinçle buradayız, bu misyonla örüyoruz mücadeleyi. Anlatacağız gerçekleri, destekleyeceğiz direnenleri, yalnız bırakmayacağız çaresiz bırakılmışları, dayanışacağız zorluklarda ve en coşkulu günlerinde onlarla birlikte gülüp katacağız aramıza. Örgütlülüğün öcü gibi gösterildiği yerde biz güzelliğini yaşatacağız.
Bu güzelliğin mütevazi bir çalışması olan bu kurultayımızda bizleri yalnız bırakmayan siz değerli dostlarımıza teşekkür ediyor ve hepiniz hoş geldiniz diyoruz…
KAMU EMEKÇİLERİ CEPHESİ