8 MART 1857’ DE BURJUVAZİNİN FABRİKASINDA
YANARAK CAN VEREN KADINLARDAN
KARA GÖZLÜ DİLEĞİMİZE, DİLEĞİMİZDEN ;
İNFAZ ETTİĞİNİZ,
KİMYASAL SİLAHLARLA KATLETTİĞİNİZ,
HAPİSANELERDE DİRİ DİRİ YAKTIĞINIZ KADINLARIMIZA,
GÖZÜ YAŞLI ANALARIMIZA KADAR
HER 8 MART DAHA DA BİLENEN ÖFKEMİZLE
HESAP SORACAĞIZ!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü; 1857 tarihinde ABD’de 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında yaptığı grev esnasında polisin işçilere saldırması ve onları fabrikaya kilitlemesi sonrasında çıkan yangında, çoğu kadın 129 işçinin can verdiği bir gündür. Burjuvazi’nin tarihçilerinin anlattığının aksine bu katliam “tarihte az rastlanan tesadüfî bir trajedi” değildir. Sömürü devam edip arttıkça katliamlar da devam etmiştir.1911 de New York Triangle gömlek fabrikasında çıkan yangında çoğu çocuk yaşta 148 kadın işçi daha öldü. İlk kaçanlar fabrikanın sahipleriydi, işçiler kapı yine kilitli olduğu için kaçamadan can verdi, buradaki kadınlar da grevdeydi…
Burjuvazi böyle bir günü bile pervasızca kendi çıkarlarına hizmet edecek tüketim günlerinden birine çevirip içini boşaltmaya çalışıyor. Mücadelenin her alanında öne atılan kadının yumruğu bütün emekçilerin yumuğuyla birlikte pervasız suratlarına çarpacak!
Burjuvazinin sözlüğünün tek bir dayanağı vardır çıkarları. Bu çıkarlarına göre kadının özgürlüğünü de “iş gücünün en elverişli koşullarda satılması” olarak tanımlar. Eğer kadının emeğini de istediği gibi sömürebiliyorsa kadın özgürleşmiştir. Çıkarlarına ters düşen en ufak bir hareketi zulüm ve katliamla bastırmaya çalışarak bu niyetini açıkça gösteriyor. Özgürlüğün tanımı da, kendisi de emperyalizmin ve işbirlikçilerinin kanlı sözlüklerinde, kanlı ellerinde değil!
“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” Marx
Kapitalizm yükselirken ucuz iş gücü olarak gördüğü kadını da kanlı harcına kattığından beri diğer emekçilerle birlikte kadınlarda sömürü çarkında eziliyor. Savaşımız ezenlerle ezilenlerin savaşıdır. Burjuvazi insanları sömürüsünün temeline erkek- kadın ayrımı koymadığına, işsizlik, açlık, baskı ve teröründe, işkencesinde kadın-erkek ayrımı yapmadığına göre kadın emekçilerin erkek emekçilerden ayrı örgütlenmesinin amacı nedir? Burjuvazinin allı pullu tanımlarına karnımız tok! Doğru yanlış kimin çıkarına hizmet ettiğine göre tanımlanır. Kadınların ayrı örgütlenmeleri kadın sorununda hedef saptırır, sınıf güçlerini böler ve burjuvaziye hizmet eder.
Haftalar öncesinden 8 Mart çalışmalarına başlayan KESK günlerdir direnen, defalarca işkence gören, yerlerde sürüklenen Nuriye’yi, kalbinde pil olmasına rağmen öldürme kastıyla gaz sıkılan Acun’u, Düzce’de tek başına direnen halkın mimarı Alev’i görmezden geldiği gibi bunu da görmezden geliyor. Günlerdir direnen bu kadınlar KESK’e göre ‘emekçi kadın’ tanımına uymuyor mu? Devrimciler tanımları kendi çıkarlarına göre değiştirmez. Reformistler infaz edilen kadınları, Günay Özarslanı, Dilek Doğan’ı, katledilen devrimcileri görmediği gibi direnişçileri de görmüyor, görmezden geliyor.
Bugün Dilek Doğan’ın mahkemesinin karar duruşması. Kara gözlü Dileğimiz bir gece ailesinin gözleri katledildi. Dileği vuran katil tutuklanmıyor, adalet sağlanmıyor. Ama bu halkın da bir adaleti var. Dileğin söndürdüğünüz kara gözlerinin ışıltısının, annesinin ‘oyy kızımı vurdular feryadının’, infaz ettiğiniz, kimyasal silahlarla katlettiğiniz kadınlarımızın, gözü yaşlı analarımızın hesabını soracağız!
KAMU EMEKÇİLERİ CEPHESİ