Ayşe Öğretmenim
Nazım Usta’nın dizeleriyle “çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler” dediğin için yaşamadığın zulüm kalmadı öğretmenim. İnsan olmanın onuruyla, öldürülen çocukların sesini-çığlığını duyurmaya çalıştın ne vatan hainliğin kaldı ne teröristliğin. İktidarlarını, kendinden olmayana yaşam hakkı bile tanımamak üzerine kurmuş bir düzenin tekerine o naif sesinle öyle kocaman bir çomak soktun ki… Kral çıplaktı ve sen olanca saflığın ve iyi niyetinle izlenme oranı yüksek bir televizyon programında “kral çıplak” demiştin hem de seni destekleyenlerin alkışları arasında. Öğretmen olmanın sorumluluğuyla “ders verdin” sağır kulaklara, kör gözlere ve senin de sesini iktidarların fahişesi olmuş hukukla boğmaya çalıştılar. Öyle ya senin sesinde sana hak veren milyonlarca insanın sesi saklıydı.
Kürdistan’da ve Anadolu’nun dört bir yanında çocukların katledilesi ne ilktir ne de bu düzen sürdükçe son olacaktır öğretmenim. Uğur, Ceylan, Berkin, Cemile, Miray Bebek ve nicelerini gömdük toprağa… Çocuklarımızı katledenler hiçbir ceza almadı aksine çocuk bedenleri daha toprağın soğuğuna bile alışamadan “emri ben verdim” diyen başbakanlar tarafından korundu. Senin gibi katledilen çocukların sesi soluğu olmak isteyen öğretmenlerimiz ise açığa alındı, işinden ekmeğinden edildi. Bak şimdi de akademisyenleri susturmaya çalışıyorlar. Çünkü öldürülen yoksul çocuklarının sesinin tüm ülkeye yayılmasından korkuyorlar. En korunaklı saraylarda bile yaşasalar gecekondulardan başka yoksul çocuklarının gelip en güvendikleri anda gırtlaklarına yapışmasından korkuyorlar. Korkuyorlar öğretmenim sizden, bizden, halktan korkuyorlar. Senin o anne şefkati sıcaklığındaki sesinden dahi korkuyorlar… Ama sen hiç korkmayasın öğretmenim. Çünkü: “Öğretmen yalvarmaz, Öğretmen boyun eğmez, Öğretmen el açmaz.”*
Bizler de senin gibi ezilenlerin yanında olan kamu emekçileriyiz. Açlığın değil ekmeğin eşit bölüşülmesi için mücadele ediyoruz. Ekmeğimizi çalanlardan, emeğimizi sömürenlerden hesap soruyoruz. Elbette senin yaşadığın gibi biz de baskılara hatta gözaltı ve tutuklamalara maruz kalıyoruz. Örneğin 19 Şubat 2013 tarihinde 184 arkadaşımız gözaltına alındı, bunlardan 74’ü tutuklanarak F Tipi hapishanelere atıldı. Bitti mi baskılar? Hayır Kimimiz sürgün edildik Hatice Yüksel öğretmenimiz gibi kimimiz işimizden atıldık Nuriye Gülmen arkadaşımız gibi. Ama yılmadık öğretmenim; öğretmenimiz Lenin’in “Tek ayrıcalıklı sınıf çocuklardır.” öğretisinden hareketle öğrencilerimizin geleceği için, kamu emekçisi arkadaşlarımızın sorunlarının çözümü için, halkımızın yoksulluğuna ve açlığına son vermek için, katledilen çocuklarımıza adalet istemek için mücadele etmeye devam ediyoruz.
Ve tam da bu yüzden senin gibi vatan haini ilan ediliyoruz hem de vatanı emperyalizme peşkeş çekenler tarafından. Ne yaman çelişki değil mi? Aklımıza Nazım Usta’nın şu dizeleri geliyor bu defa; “… Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim…” Öyle ya yazsınlar çizsinler hakkımızda, devlet ferman versin ne çıkar öğretmenim? Dağlar bizimdir. Biz seniz sen bizsin artık.
Varsın çocuklar öldürülmesin dediğimiz için hakimler-savcılar toplanıp talimatlar versin… Varsın vatanın göğsüne çökmüş bir avuç asalağın gözünde vatan haini biz olalım uğruna ölebileceğimiz topraklarda… Bizim bildiğimiz tek bir şey var öğretmenim; Varsın bütün oklar üstümüze yağsın biz doğru gördüğümüz bu yolda sonuna kadar yürüyeceğiz…** Gün gelir devran döner, sen umudunu sakın ama sakın ha yitirme öğretmenim.
* Fakir Baykurt
**Mahir Çayan