2. Ekip 18. Gün
23.12.2015
Merhaba
Bugün açlık grevi direnişimizin toplamda 51. günü. Bugün sabah 07.30’da çadıra geldik, biz geldiğimizde nöbetçiler gitmiş, sadece bir kişi kalmıştı. Çadır sıcaktı, sobayı yakıp öyle çıkmış nöbetçi arkadaşlar. Tabi gelir gelmez ilk işimiz bu defa gözaltında olan arkadaşların mahkeme sonucunu sormak oldu, 7 kişinin tutuklandığını söylediler. Güne yoldaşlarımızın tutsak düştüğü haberiyle başladık.
Çadıra her gelene tutsaklık haberini verdik, Armutlu halkı, halkın bağrından kopan halk çocuklarına çok üzüldüler. özellikle tutsak düşmeden önce yapılan işkenceden dolayı çok endişelendik. Gazetelerimizi almıştık, önce gazeteleri okuduk, ama hepimizin aklı tutsak düşen yoldaşlarımızdaydı. arada bir acaba hapishaneye götürülmüşler midir, hangi hapishaneye götürecekler… diye arada konuşuyorduk gazete okurken.
Saat 09.00’da Yürüyüş Dergimizin “Kürdistan’da Tek Yol Devrim” bölümünü okuduk. Hem tartıştık, hem sohbet ettik bu arada ve böylelikle dergimizin bu sayısının tamamını okuyup bitirmiş olduk.
Saat 11.30 gibi halk çadıra gelmeye başladı. Bir yandan tutsaklıkları konuştuk, bir yandan bugün başlayacak Ankara yürüyüşünü konuştuk. Halkın bakışı duygusal bir bakış açısıydı, tutsaklıklara çok üzüldüklerini, keşke gitmeselerdi diye konuşanlar oldu. Daha dün buradaydı, ya yazık oldu, diyenler oldu. Ama biz onların bu düşüncelerini, biz buradayız, onların mücadelesini 7 kat daha büyüteceğiz… diyerek, aslında faşizmin amacına yine ulaşamadığını ilan ettik. Düşmanın yine yenildiğini ilan ettik
Saat 12 olunca halkımızla birlikte çadır önünde günlük sloganlarımızı attık. Saat 12.45 gibi Almanya’dan ziyaretçilerimiz geldi, sohbet ettik, çay ikram ettik. Adalet çadırımızı duydukları ve onun için geldiklerini söylediler. Duvarda Bahtiyar abinin resmini görünce, Bahtiyar abinin akrabası olduklarını, ama çok iyi tanımadıklarını söylediler Almanya’da yaşadıkları için. Bahtiyar abiyle olan anılarımızı, onun çok güzel bir insan olduğunu, insanları çok sevdiğini anlattık. Gözleri doldu hepsinin Bahtiyar abiyi anınca.
Saat 14.00 gibi misafirlerimiz mahalleyi gezmek için kalktılar, tabi kalkmadan hep birlikte fotoğraf çekip internetten haberini yaptık. Saat 14.30 gibi çadır biraz boşalınca, açlık grevindeki arkadaşlarla birlikte hemen tutuklanan Elif Ersoy’a mektup yazmaya başladık. O sırada gelenler oldu, onlar da birkaç cümle eklediler mektuba. Diğer arkadaşlara da yazmayı düşündük, ama daha tam olarak yerleri belli olmadığı için, daha sonra yazarız, dedik.
Biraz sonra haber geldi, Ankara yürüyüşü için Kartal Meydanında toplanan arkadaşların gözaltına alındığı haberini aldık. Saat 16.00 gibi özgür tutsaklarımızdan Yıldız Keskin’in annesi geldi, Yıldız abla da hemen ardından aradı, onunla konuştuk. Dilek için, Erdal Dalgıç için beste yazmışlar, onu okudu. Elif’i beklediklerini, henüz gelmediğini söyledi, konuşurken kapandı telefon.
Saat 17.30’da mahallede kapı çalışmasına çıktı, açlık grevindeki arkadaşlar, nöbete gelen işçilerden Mehmet abi de onlarla birlikte çıktı. Saat 19.00 gibi Küçük Çekmece’den 2 kişi ziyaretimize geldi, sohbet ederken Küba’ya gittiklerini söylediler, oraları anlattılar bize.
Saat 20.00 gibi bir kişi gelip Büyük Armutlu’da yıkım olacağını, onlarca polis ve zabıtanın bölgeyi abluka altına aldığını söyledi. Hemen mahalledeki arkadaşlara ulaşmaya çalıştık, ama kimseyi bulamadık, onlar gelmeden bir şey yapmamızın doğru olmayacağını düşünüp arkadaşların gelmesini bekledik. Arkadaşla gelince hemen bölgeye gidip baktılar, 5 evin yıkıldığını görmüşler. Biz de o sırada internetten haber yaptık, yarın da yıkım yapılan yerde toplantı yapılacağını duyurduk. Yaptığımız çağrı üzerine Armutlu halkı çadıra gelmeye başladı. Ardından gelenlerle dernekte toplantı yapıldı.
Saat 22.00 gibi gelen nöbetçilere çadırımızı emanet edip dinlemek için açlık grevindeki arkadaşlarla evlere dağıldık. Bugünkü tutuklamalar ve gözaltılar, bizi mücadelenin her aşamasında, her zorluğa karşı, tutsaklığa ve şehitliğe karşı daha hızlı ve daha emin adımlarla devrime koşmaya itiyor. Bu gibi zorlu dönemlerde yoldaşlarımızın tutsaklığı veya şehitlikleri, onlardan bize kalan mücadele azmiyle bayrağı devralıp devrime emin adımlarla ilerlemek, bizim en önemli sorumluluğumuzdur. Şehitlerimiz ve tutsaklarımızın da gözü arkada değil, biliyoruz.