Okmeydanı Açlık Grevi Günlüğü
20 Gündür Adalet Çadırında Açlığımıza Adalet İstiyoruz
2 Şubat 2016- Açlık Grevimizin 20 Günü
Ustanın elinden yeni çıkmış bir bağlamamız var artık. Çadırdan içeri girince yeni yapılmış bağlama kokusu dolduruyor içeriyi. Bağlamanın öyle karşıda durup durması bile bizi türkülendiriyor. Adalet çadırında adaleti en çok özleyen türkülerin taşması gerek ya. Dün Anadolu tarihinin halk kahramanlarının, dervişlerinin önderlerinin hep Adalet savaşçıları olduğunu konuşmuştuk. Adalete ulaşma arzusu insanoğluna güç veriyor. Buna kimi intikam ateşi diyor. Kimi kindarlık diyor. Bizse kişisel bir duygu ile hareket etmiyoruz ve bu yüzden biz adalet özlemi diyoruz. Doğrusu budur.
Köroğlu’nu andık dün. Köroğlu’nu deli coşkun söyleten bu özlemdir işte. “İriş Dede Sultan İriş” diye çağrışan bu istektir.
Karşıda görünen ne güzel yayla
bir dem süremedim giderim böyle
ela gözlü pirim sen himmet eyle
ben de bu yayladan şah’a giderim
Bundandır bizim daha Nesimi’nin derisini yüzenin öfkesini duymamız. Bedrettin’in Serez çarşısında asılı çıplak bedeni gözümüzün önünden gitmez. Gün tutuşur türkü tutuşur öfke tutuşur…Sivas’ın..Maraş’ın.. 16 Mart’ın, Kutu Deresi’nin hesabını unutmadık ki Berkin’in hesabını unutalım.
Gel Sabri Dayı gel..Köroğlu’nun hikayesini bilirsin sen… Mahalleli anlamakta güçlük çekince Köroğlu’nu anlatalım.
Ruşen Ali’dir onun adı. Zalim egemen tarih boyu özgürlüğün sembolü olan atların gücünü hâkimiyeti altına almak istemiştir. Seyis Yusuf’un bulduğu tayı beğenmeyip “sen kör olmalısın bunu ‘iyi at’ diye huzuruma getirdiğin için” der. Ve mil çeker gözlerine Ruşen Ali’nin babası Seyis Yusuf’un.
İşte bu ateşler Ruşen Ali’yi. Tün Bolu’yu zulmünden titreten Bolu Bey’i ne karşı ayaklanır dağlara çıkar. O’nun koltuğunda tarih kitapları yoktur. Felsefe siyaset okumamıştır. Ama insanoğlunun taşıdığı bir değer bir özlem Ona yön verir. İşte bu yüzden babasının intikamı tüm bir halka adalet sağlama isteğine dönüşür. Ruşen Ali zenginden alır yoksula dağıtır. Halka zulmedeni cezalandırır ve böylece Koç Köroğlu olur. Köroğlu’nun Şaha Kalkan Kır Atı da sembolleşir ölümsüzlük suyunu içtiği söylenir ve hala dağlarda gezer.
Sevgili Nurgül Almanya’da avukatlık yapıyor, bugün destek açlık grevinde. Birlikte mahalleyi dolaşmaya çıkıyoruz. Cem evinin önünden geçerken burayı tanıyor. Uğur Kurt’un vurulduğu cem evi mi burası diyor. Artık burası bir katliam ile birlikte anılacak kim ne derse desin. Bir avukat gözüyle bir kez daha bakıyoruz Cemevi bahçesine ve Uğur’ un vurulup düştüğü yere. Kurşun sekmesi hikayesi gerçek olamaz. Doğrudan hatta hedef gözeterek ateş bu.
Mahalleli ile sohbet ediyoruz. Cizre de Sur’da yaşanan ablukayı birlik olmanın gerekliliğini anlatmaya çalışıyoruz. Adamın biri “ya onlar değil mi AKP ye oy veren AKP’yi destekleyen, bunu kendileri istedi, hiç acımıyorum” gibi bir laf ediyor. İşte şimdi sabrın hikmetini anlatan bir söz bir türkü bir hikâye lazım bize. Bu cehaleti ellerimizle boğmamak için teskin edici bir şeyler lazım. Bu ülkede halk AKP ye oy verdi diye her türlü zulmü hak ediyor öyle mi? Yani şimdi Sivas katliamını Sivaslılar hak etti öyle mi SHP ye oy verip koalisyon ortağı yaptıkları için suçlular. Bu mantık bizi hiçbir yere götürmez. Eğer zulüm iktidarda ise işte halkı böyle bölüp parçaladığı için iktidarda. Biraz konuşup fikrini değiştirmeye çalışıyoruz. Asıl savaşılması gereken bu düşünce işte…bu yüzden sermayenin savaşını Alevi- Suni, Türk- Kürt savaşı haline getirip halkı çatıştırıyorlar.
Misafir olduğumuz bir evde kadınlardan biri yavrum çadırda oruç tutun burada yiyin kim görecek sizin yediğinizi diye bize yemek yedirmeye çalışıyor. Bir başka ablamız olmaz biz kendi kendimizi kandırmış oluruz o zaman diye Ona karşı koyuyor. Açlık grevinin bitiminde senin elinden yemek yiyeceğiz diye sözleşerek ikna ediyoruz ablamızı.
Avukat arkadaşlarımız gelmiş, Fatma Koyupınar’ın kardeşi gelmiş. Sandalyeleri dışarı atmış oturuyorlar. Ne güzel herkes ev sahibi burada. Antep’ten misafirlerimiz var. Beşir, ben de açlık grevi yapmaya geldim diyor. Bize destek için buradalar. Dersim den tedavi için gelen Şirin çadırı görünce bunlar bizimkiler demiş. Direnenler bizimkilerdir. Misafirliğine bir de Kürtçe türküler ekledi. Misafirin böylesi en makbul olanı… Yarın yine gelecek…
Kadir Abimiz de destek açlık grevinde. Onun hayat hikâyesini dinliyorken her şeyi unutmuşuz. Kesinlikle yazılmalı bu öykü… Bu gece Keçel’i ve Nurgül’ü uğurluyoruz. Antalya’ya ve Almanya’ya selam gönderiyoruz.
Kocaeli’nden Birleşik Metal İşten İşçi arkadaşlarımız geldi..bir de bağlama çaldılar ki daha ne isteriz..
eğer göğebüren bostan olursam
şu halkın dilinde destan olursam
kara toprak senden üstün olursam
ben de bu yayladan şah’a giderim
bir bölük turnaya sökün dediler
yürekteki derdi dökün dediler
yayladan ötesi yakın dediler
ben de bu yayladan şah’a giderim
Şaha Kalkmak deyimi haksızlığa karşı başkaldırmak anlamını taşıyor… Atların özgürlüğü simgelemesinin bir sebebi de budur belki. Berkin in bir poşeti uçurtma yapıp Okmeydanı sokaklarında koştuğu o resmi hatırlıyor musunuz… Şaha gitmek de şimdi bu ikinci anlamı ile iyice oturdu aklımıza…Berkin hepimizin çocuğu…Demirci Kawa, Jose Marti, Vladimir İliç Lenin, Köroğlu, Pir Sultan hepimizin tarihi ve bilinci.
20 gün oldu adalet çadırındayız. Bu çadır hepimizin Adalet İsteği
20 Gündür Adalet Çadırında Açlığımıza Adalet İstiyoruz
2 Şubat 2016- Açlık Grevimizin 20 Günü
Ustanın elinden yeni çıkmış bir bağlamamız var artık. Çadırdan içeri girince yeni yapılmış bağlama kokusu dolduruyor içeriyi. Bağlamanın öyle karşıda durup durması bile bizi türkülendiriyor. Adalet çadırında adaleti en çok özleyen türkülerin taşması gerek ya. Dün Anadolu tarihinin halk kahramanlarının, dervişlerinin önderlerinin hep Adalet savaşçıları olduğunu konuşmuştuk. Adalete ulaşma arzusu insanoğluna güç veriyor. Buna kimi intikam ateşi diyor. Kimi kindarlık diyor. Bizse kişisel bir duygu ile hareket etmiyoruz ve bu yüzden biz adalet özlemi diyoruz. Doğrusu budur.
Köroğlu’nu andık dün. Köroğlu’nu deli coşkun söyleten bu özlemdir işte. “İriş Dede Sultan İriş” diye çağrışan bu istektir.
Karşıda görünen ne güzel yayla
bir dem süremedim giderim böyle
ela gözlü pirim sen himmet eyle
ben de bu yayladan şah’a giderim
Bundandır bizim daha Nesimi’nin derisini yüzenin öfkesini duymamız. Bedrettin’in Serez çarşısında asılı çıplak bedeni gözümüzün önünden gitmez. Gün tutuşur türkü tutuşur öfke tutuşur…Sivas’ın..Maraş’ın.. 16 Mart’ın, Kutu Deresi’nin hesabını unutmadık ki Berkin’in hesabını unutalım.
Gel Sabri Dayı gel..Köroğlu’nun hikayesini bilirsin sen… Mahalleli anlamakta güçlük çekince Köroğlu’nu anlatalım.
Ruşen Ali’dir onun adı. Zalim egemen tarih boyu özgürlüğün sembolü olan atların gücünü hâkimiyeti altına almak istemiştir. Seyis Yusuf’un bulduğu tayı beğenmeyip “sen kör olmalısın bunu ‘iyi at’ diye huzuruma getirdiğin için” der. Ve mil çeker gözlerine Ruşen Ali’nin babası Seyis Yusuf’un.
İşte bu ateşler Ruşen Ali’yi. Tün Bolu’yu zulmünden titreten Bolu Bey’i ne karşı ayaklanır dağlara çıkar. O’nun koltuğunda tarih kitapları yoktur. Felsefe siyaset okumamıştır. Ama insanoğlunun taşıdığı bir değer bir özlem Ona yön verir. İşte bu yüzden babasının intikamı tüm bir halka adalet sağlama isteğine dönüşür. Ruşen Ali zenginden alır yoksula dağıtır. Halka zulmedeni cezalandırır ve böylece Koç Köroğlu olur. Köroğlu’nun Şaha Kalkan Kır Atı da sembolleşir ölümsüzlük suyunu içtiği söylenir ve hala dağlarda gezer.
Sevgili Nurgül Almanya’da avukatlık yapıyor, bugün destek açlık grevinde. Birlikte mahalleyi dolaşmaya çıkıyoruz. Cem evinin önünden geçerken burayı tanıyor. Uğur Kurt’un vurulduğu cem evi mi burası diyor. Artık burası bir katliam ile birlikte anılacak kim ne derse desin. Bir avukat gözüyle bir kez daha bakıyoruz Cemevi bahçesine ve Uğur’ un vurulup düştüğü yere. Kurşun sekmesi hikayesi gerçek olamaz. Doğrudan hatta hedef gözeterek ateş bu.
Mahalleli ile sohbet ediyoruz. Cizre de Sur’da yaşanan ablukayı birlik olmanın gerekliliğini anlatmaya çalışıyoruz. Adamın biri “ya onlar değil mi AKP ye oy veren AKP’yi destekleyen, bunu kendileri istedi, hiç acımıyorum” gibi bir laf ediyor. İşte şimdi sabrın hikmetini anlatan bir söz bir türkü bir hikâye lazım bize. Bu cehaleti ellerimizle boğmamak için teskin edici bir şeyler lazım. Bu ülkede halk AKP ye oy verdi diye her türlü zulmü hak ediyor öyle mi? Yani şimdi Sivas katliamını Sivaslılar hak etti öyle mi SHP ye oy verip koalisyon ortağı yaptıkları için suçlular. Bu mantık bizi hiçbir yere götürmez. Eğer zulüm iktidarda ise işte halkı böyle bölüp parçaladığı için iktidarda. Biraz konuşup fikrini değiştirmeye çalışıyoruz. Asıl savaşılması gereken bu düşünce işte…bu yüzden sermayenin savaşını Alevi- Suni, Türk- Kürt savaşı haline getirip halkı çatıştırıyorlar.
Misafir olduğumuz bir evde kadınlardan biri yavrum çadırda oruç tutun burada yiyin kim görecek sizin yediğinizi diye bize yemek yedirmeye çalışıyor. Bir başka ablamız olmaz biz kendi kendimizi kandırmış oluruz o zaman diye Ona karşı koyuyor. Açlık grevinin bitiminde senin elinden yemek yiyeceğiz diye sözleşerek ikna ediyoruz ablamızı.
Avukat arkadaşlarımız gelmiş, Fatma Koyupınar’ın kardeşi gelmiş. Sandalyeleri dışarı atmış oturuyorlar. Ne güzel herkes ev sahibi burada. Antep’ten misafirlerimiz var. Beşir, ben de açlık grevi yapmaya geldim diyor. Bize destek için buradalar. Dersim den tedavi için gelen Şirin çadırı görünce bunlar bizimkiler demiş. Direnenler bizimkilerdir. Misafirliğine bir de Kürtçe türküler ekledi. Misafirin böylesi en makbul olanı… Yarın yine gelecek…
Kadir Abimiz de destek açlık grevinde. Onun hayat hikâyesini dinliyorken her şeyi unutmuşuz. Kesinlikle yazılmalı bu öykü… Bu gece Keçel’i ve Nurgül’ü uğurluyoruz. Antalya’ya ve Almanya’ya selam gönderiyoruz.
Kocaeli’nden Birleşik Metal İşten İşçi arkadaşlarımız geldi..bir de bağlama çaldılar ki daha ne isteriz..
eğer göğebüren bostan olursam
şu halkın dilinde destan olursam
kara toprak senden üstün olursam
ben de bu yayladan şah’a giderim
bir bölük turnaya sökün dediler
yürekteki derdi dökün dediler
yayladan ötesi yakın dediler
ben de bu yayladan şah’a giderim
Şaha Kalkmak deyimi haksızlığa karşı başkaldırmak anlamını taşıyor… Atların özgürlüğü simgelemesinin bir sebebi de budur belki. Berkin in bir poşeti uçurtma yapıp Okmeydanı sokaklarında koştuğu o resmi hatırlıyor musunuz… Şaha gitmek de şimdi bu ikinci anlamı ile iyice oturdu aklımıza…Berkin hepimizin çocuğu…Demirci Kawa, Jose Marti, Vladimir İliç Lenin, Köroğlu, Pir Sultan hepimizin tarihi ve bilinci.
20 gün oldu adalet çadırındayız. Bu çadır hepimizin Adalet İsteği