Nuriye ve Semih’in direnişlerinin karşısında kimse tavırsız kalamaz diyen Yunanistan’daki Ruvikonas adlı Anarşist grup, hayatlarını özgürlükler için feda eden tüm yoldaşlar için Türk hava yolları bürosuna yönelik eylem gerçekleştirdik şeklinde açıklama da bulundu. Gerçekleştirdikleri eylemin ardından yayınladıkları açıklamayı yayınlıyoruz:
Atina’dan Suriye’ye kadar
Türkiye deki sosyal mücadele, faşist Erdoğan devletine karşı işkencelere ve katliamlara rağmen devam ediyor. Sınıfsal çelişkiler yoğunlaştıkça devrimciler ile devlet arasındaki mücadelede o kadar yoğunlaşıyor ve yeni isimler ekleniyor katledilen devrimcilerin isim listelerine. Berkin Elvan, Dilek Doğan, Günay Özarslan, Suruç’ta Ankara katliamında katledilenler, F tipi hücrelere karşı mücadelede hayatını yitirenler…
2016 Temmuz’un da ki darbe girişiminin ardından Türkiye OHAL koşullarında yaşıyor. Artık en küçük burjuva ‘’demokrasisi’’ parlamentarizm yada özgür ekonomiden dahi söz edilemeyecek koşullardan söz ediyoruz.
Emperyalizm, Erdoğan iktidarı ve yerli işbirlikçilerinin bu tür ayrıntılarla kaybedecek zamanları yok. Aleni faşizan yöntemlerle devlet yapısını destekliyorlar. Saldırılara maruz kalan sadece devrimciler, anarşistler ya da komünistler değil eleştirel olarak düşüncelerini ifade eden yada direnen her kim olursa olsun saldırıya maruz kalıyor, hedef haline geliyor, işten çıkartılıyor, tutuklanıyor ve sık bir şekilde katlediliyor. Korku milyonların günlük duygusuna dönüştürülüyor. Sosyal medyada ki bir eleştiri bir yorum bile bir kişinin hapsedilmesiyle sonuçlanabiliyor. Binlerce işten atılan ya da tutuklanan kişi bu gerçeklikle karşı karşıya.
Bir yanda korku diğer yanda propaganda. Aynı ayda devlet ve işbirlikçisi egemen sınıflar katledip, tutuklamaya devam ediyorlar. Erdoğan aynı zaman da kamuoyuna yönelik te sözde sıkı bir anti Amerikan ve anti Almancılık söylemler de bulunuyor aynı zamanda da dini ve milliyetçi bir fanatizm yaratıyor, faşist ordu ve güvenlik güçlerinin rollerini de şekillendirip, güçlendiriyor.
Tabi ki ABD ve AB Türkiye’nin Suriye’deki katliamlarına hiçbir şekilde engel olmuyor aksine coğrafi olarak ta, gelişmiş uluslararası ilişkiler açısından da iyi bir ittifak olarak değerlendiriyorlar.
İşin aslında onların yeminli düşman olarak gördükleri kesimler, direnen insanlar. O yüzden de hapishaneler, temizlik hareketleri, toplumsal baskılar, işkenceler, katliamlar, insanlık dışı uygulamalar günlük yaşanan şeylere dönüşüyor.
Bu ağır koşullar içinde öğretim üyesi Nuriye Gülmen , binlerce kişinin aniden işten çıkartıldığı koşullarda Ankara’da uzun bir sürece yayılan direnişine başlama cüretini gösterdi. 9 Mart 2017 tarihinde de kendisi gibi işten çıkartılan eğitimci Semih Özakça ile açlık grevine başladılar.
Tüm polis saldırılarına, gözaltılara rağmen seslerinin güçlü bir şekilde tüm Türkiye emekçilerine ulaşmasını sağladılar. Sesleri Türkiye dışına da ulaştı.
22 Mayıs tarihinde açlık grevlerinin 76. Gününde anti terör timleri tarafından gözaltına alınıp ertesi gün tutuklandılar. Gerekçe olarak gösterilen ise, direnişlerinin bir ayaklanmaya dönüşme ihtimali ve terör örgütüne üye olmak.
Artık hapishanede sağlık durumları her geçen gün kötüleşiyor. Faşist Erdoğan iktidarına karşı
Ruvikonas Adlı Anarşist Grup Nuriye Ve Semih İçin THY Atina Bürosu’nda Eylem Yaptı
Nuriye ve Semih’in direnişlerinin karşısında kimse tavırsız kalamaz diyen Yunanistan’daki Ruvikonas adlı Anarşist grup, hayatlarını özgürlükler için feda eden tüm yoldaşlar için Türk hava yolları bürosuna yönelik eylem gerçekleştirdik şeklinde açıklama da bulundu. Gerçekleştirdikleri eylemin ardından yayınladıkları açıklamayı yayınlıyoruz:
Atina’dan Suriye’ye kadar
Türkiye’deki sosyal mücadele, faşist Erdoğan devletine karşı işkencelere ve katliamlara rağmen devam ediyor. Sınıfsal çelişkiler yoğunlaştıkça devrimciler ile devlet arasındaki mücadelede o kadar yoğunlaşıyor ve yeni isimler ekleniyor katledilen devrimcilerin isim listelerine. Berkin Elvan, Dilek Doğan, Günay Özarslan, Suruç’ta Ankara katliamında katledilenler, F tipi hücrelere karşı mücadelede hayatını yitirenler…
2016 Temmuz’un da ki darbe girişiminin ardından Türkiye OHAL koşullarında yaşıyor. Artık en küçük burjuva ‘’demokrasisi’’ parlamentarizm ya da özgür ekonomiden dahi söz edilemeyecek koşullardan söz ediyoruz.
Emperyalizm, Erdoğan iktidarı ve yerli işbirlikçilerinin bu tür ayrıntılarla kaybedecek zamanları yok. Aleni faşizan yöntemlerle devlet yapısını destekliyorlar. Saldırılara maruz kalan sadece devrimciler, anarşistler ya da komünistler değil eleştirel olarak düşüncelerini ifade eden ya da direnen her kim olursa olsun saldırıya maruz kalıyor, hedef haline geliyor, işten çıkartılıyor, tutuklanıyor ve sık bir şekilde katlediliyor. Korku milyonların günlük duygusuna dönüştürülüyor. Sosyal medyada ki bir eleştiri bir yorum bile bir kişinin hapsedilmesiyle sonuçlanabiliyor. Binlerce işten atılan ya da tutuklanan kişi bu gerçeklikle karşı karşıya.
Bir yanda korku diğer yanda propaganda. Aynı ayda devlet ve işbirlikçisi egemen sınıflar katledip, tutuklamaya devam ediyorlar. Erdoğan aynı zaman da kamuoyuna yönelik te sözde sıkı bir anti Amerikan ve anti Almancılık söylemler de bulunuyor aynı zamanda da dini ve milliyetçi bir fanatizm yaratıyor, faşist ordu ve güvenlik güçlerinin rollerini de şekillendirip, güçlendiriyor.
Tabi ki ABD ve AB Türkiye’nin Suriye’deki katliamlarına hiçbir şekilde engel olmuyor aksine coğrafi olarak ta, gelişmiş uluslararası ilişkiler açısından da iyi bir ittifak olarak değerlendiriyorlar.
İşin aslında onların yeminli düşman olarak gördükleri kesimler, direnen insanlar. O yüzden de hapishaneler, temizlik hareketleri, toplumsal baskılar, işkenceler, katliamlar, insanlık dışı uygulamalar günlük yaşanan şeylere dönüşüyor.
Bu ağır koşullar içinde öğretim üyesi Nuriye Gülmen, binlerce kişinin aniden işten çıkartıldığı koşullarda Ankara’da uzun bir sürece yayılan direnişine başlama cüretini gösterdi. 9 Mart 2017 tarihinde de kendisi gibi işten çıkartılan eğitimci Semih Özakça ile açlık grevine başladılar.
Tüm polis saldırılarına, gözaltılara rağmen seslerinin güçlü bir şekilde tüm Türkiye emekçilerine ulaşmasını sağladılar. Sesleri Türkiye dışına da ulaştı.
22 Mayıs tarihinde açlık grevlerinin 76. Gününde anti terör timleri tarafından gözaltına alınıp ertesi gün tutuklandılar. Gerekçe olarak gösterilen ise, direnişlerinin bir ayaklanmaya dönüşme ihtimali ve terör örgütüne üye olmak.
Artık hapishanede sağlık durumları her geçen gün kötüleşiyor. Faşist Erdoğan iktidarına karşı talepleri kabul edilene kadar da açlık grevini sürdürüyorlar.
Devrimciler yönelik saldırılar karşısında kimse tavırsız kalamaz. Bizler Nuriye ve Semih’i, hayatlarını özgürlükler için, bir başka dünya için feda eden tüm devrimcileri düşünerek Türk Hava Yollarının bürosuna yönelik eylem düzenledik.
Devletin ve sınıf düşmanlarının elinde işkence gören her yoldaş açık bir yaradır.
TÜRKİYE’DEN SURİYE’YE ERDOĞAN FAŞİST DEVLETİNE KARŞI MÜCADELE EDEN YOLDAŞLARA ZAFER!
DAYANIŞMA EZİLENLERİN SİLAHIDIR