
Sibel Balaç zafer ilanımızın mührünü vurdu!
Sibel Balaç’ ı adeta Dersimin ve biz Alevilerin onuru Ebrumuz gibi kurban seçen Faşizm ne yapsa kar etmedi. Sibel Balaç’ımızın da özgürlüğünü kazandık. Faşizmi, faşizmin ölüm kusan politikalarını bir kez daha dize getirdik.
Sibel şimdi zaferimizin adıdır.
Bu zafer öyle bir zaferdir ki, keskin ”sol”cuların ve Alevi geçinen uzlaşmacıların bile emperyalistlerin ve faşistlerin ardında dizilerek, direnişimizi desteklemek için tek laf etmemeyi başardığı koşullarda kazanılmıştır. Bu zafer, herkese ve her şeye rağmen direnen devrimcilerin tek başına nasıl bir güç olduklarını ortaya koyan bir zaferdir.
Devrimcilere ve başta bütün tarihi sömürücü ve zalimlere karşı direnişlerle dolu biz Aleviler olmak üzere tüm halkımıza , büyük bir güven, coşku, direnme azmi ve kararlılığı kazandırmıştır bu zafer.
Evet şimdi yeter ki direnelim, haklarımızın gasp edilmesine karşı, sürekli bizi ölümle tehdit edenlere, kitleler halinde öldürenlere karşı, her şeyi göze alarak direnelim; zaferimiz mutlaktır sözü çok daha anlamlı ve gerçekçidir. Bu direnişin gösterdiği budur! Tarihin önümüze serdiği ders budur!
Bu direniş, günümüzde yaşayan Spartaküs ruhudur. Kerbela ruhudur. Kızıldere ruhudur! Pir Sultan ruhudur. Deniz Gezmiş ruhudur. Ser verip sır vermeyen İbrahim Kaypakkaya ruhudur. 1984′ te şehit verilen 4 kızıl karanfilin, 12 Temmuz ve Çiftehavuzlar’da umutsuzluğun kol gezdiği dünya da umut bayrağını göndere çeken kahramanlarımızın, 2000’lerde 7 yıl direnerek 122 şehit pahasına emperyalizmin düşünce değişikliği saldırısını püskürten büyük direnişçilerin ruhudur. Ebruların, Helinlerin, Mustafaların, İbrahimlerin ruhudur. Bu ruh, OHAL ilan edildiğinden bu yana 16 direnişle tek başına direnen devrimcilerin ruhudur!
Bu zafer de bütün bu tarihin zaferidir. Bu zaferde sadece bugünün direnişini görenler akılsız cahillerdir. Bu nedenle tarihteki direnişleri savunup bugünkü direnişi görmezden gelenler esasen bu şanlı tarihin istismarcısı iki yüzlülerden başkası değildir.
Bu direnişe sahip çıkmadan Kerbela ve Kızıldere savunulamaz! Bu direniş, Kerbela ile Kızıldere’nin bugün birleştiği noktadır.
Bu Adalet Direnişine sahip çıkmadan Hallacı Mansur ve halkın adaleti savunulamaz. Adalet için canlarını ortaya koyan kahraman direnişçilerimiz tıpkı Hallac-ı Mansur gibi adalet adına En-El Hak diyenlerdir. Bu kahramanlarımız savunulmadan, Dar’ı Mansur adına adaletten söz edilemez!
Bugün bu direnişe sahip çıkmayanlar, Şah geçmeyen üç türkü söyleyip idamdan kurtulmaktansa, üç türküde de Şah deyip idam sehpasına yürüyen Pir’ imiz adına konuşamaz. Onların ”Yaşamdan Yanayız” diye diye direnişlerin karşısında mevzilenmeleri, direnişi destekleyen tek laf bile etmemeleri, Pir Sultan idama yürürken yağmur gibi başına taş atanlardan olmalarıdır. Ya da en masum haliyle taş atanların safına geçip gül atmayı marifet sayanlardır. Pir’imizi pareleyenlerden olmaktır yani… Onların bir türlü anlayamadığı gerçek şudur: Direniş, ölüm pahasına yaşatandır. Direnişe karşı çıkmak ise yaşam adına öldürenlerin safında yer almaktır! Her gün her saat binlercemizi katleden sömürücü ve zalimlerin karşısında susmayı yaşam zannedenlerdir. Tarihte ve günümüzde bütün susmaların, bütün uzlaşmacı-teslimiyetçi tavırların katliamlarla sonuçlandığını görmeyen, anlamayanlardır. Daha dün, 41 maden emekçisinin katledilmesini görmeyenlerdir. Yılda 1500′ den fazla emekçinin iş kazasında katletmesini görmeyenlerdir. Milyonlarca insanın işkencelerde, sömürgeleştirme savaşlarında, uyuşturucu ve yozlaştırma saldırılarında katledilmeleri umurlarında bile olmayanlardır.
Bu nedenle direnişler karşısında ”Yaşamı Savunmak” adına konuşanlar, esasında bütün bu katliamlar karşısında teslimiyeti savunanlardır. Yani sorun: Yaşamdan yana olmak değil, sömürücü ve zalimlerden yana olmak sorunudur. Onlara karşı direnmeyi meşru görmeme sorunudur. Bu anlayış sömürücü ve zalimin ”ölümü” dayattığı her durumda teslimiyetten başka bir yol görmeyen anlayıştır. Devrimcilerin sömürücü ve zalimlerin saldırıları karşısında direnmemelerini, teslim olmalarını isteyen anlayıştır… Tıpkı sömürücü ve zalimlerin ana hedefini takip etmeyi görev bilen anlayıştır. Sömürücü ve zalimin bizleri topyekün katletmek diye bir hedefi yoktur. Çünkü onlar da pekala biliyorlar ki halkı yok etmek onların da yok olmasıdır. Kimi sömürecek, mallarını kimlere satıp sermayeye çevirecekler o zaman? Dolaysıyla sömürücü ve zalimlerin ana hedefi halkı teslim almaktır. Devrimcilere boyun eğdirmektir.

İşte direnişler karşısında susanlar da aynı, ”Yaşam” adına konuştuğunu iddia edip utanmadan devrimcilerin ”Ölüm” ü savunduğunu iddia edenler de, teslimiyeti savunanlardır. Bu değilse, Ölüm Oruçları karşısında ”Yaşamdan Yanayız” diyerek hiçbir şey yapmamayı meşrulaştırmaya çalışanlar, acaba OHAL’ den bu yana sayısız biçimlerde 8 yıldır sürdürülen 16 direniş karşısında neden hep susmuşlardır. Neden bir tekine bile omuz vermemiş, ”Kitlesellik” vb. adına hep itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır. Veya neden kendileri bir tek direniş bile örgütlememişler tam aksine KESK örneğindeki gibi faşizmin en aşağılık temsilcisi bir içişleri bakanı ile direnenlere saldırmışlardır.
Onlara diyeceğimiz şudur: Alevilik adına, devrimcilik adına halkımızı böyle kandıramazsınız. Buna izin vermeyeceğiz. Bu direnişte de bir kez daha kazanan: Kerbela çölünde ”Benim kanım bir çöl fırtınasına dönüşüp dünyanın dört yanına yayılacaktır” diyen İmam Hüseyin’dir. Bugün bile varlığını İmam Hüseyin’ e borçlu olanlar, Onun onurlu damarımı temsil edenleri tek sözle bile desteklememişlerdir. Bunların Alevilik adına konuşmaları sahtekarlıktır. İki yüzlülüktür.
Bunu bütün kutsal şehitlerimiz için de ölçü olarak kullanmalıyız. Onların yaşamı pahasına sürdürdüğü direnişleri kutsal sayıp bugün onların damarını takip edenlerin karşısında mevzilenenler sahtekardırlar…
Bugünkü direniş karşısında çok dikkat çeken suskunlukları da emperyalistlerin ve faşistlerin arkasında sıralanmalarından başka bir şey değildir. Çünkü 2019-2020 direnişi ile ideolojik teslimiyet kuşatmasını yararak tüm dünyada ileri hamlelere geçen devrimcilerin, 2022 direnişi emperyalistleri en çok tedirgin eden direnişti. Bu yüzden tüm güçlerini uyardılar ve direnişin karşısında saf tutmalarını sağladılar. Emperyalizmin sol kollarının ve Alevilik adına konuşan işbirlikçilerin bu kadar suskun olmalarının tek izahı budur.
İşte bütün bunlara rağmen kazanılan bu zafer, tam anlamıyla tarihsel bir zaferdir.
Ve bu zaferin ardından biz devrimci Alevilerin hiç kuşkusu yoktur ki, devrimciler yeni mevziilere ve yeni zaferlere doğru koşmaya devam edeceklerdir. Çünkü faşizmin ve emperyalizmin ”Yasal zorbalıkları” sürüyor. Sürecek. Bu emperyalizm ve faşizm gerçeğidir! Devrimcilerin de emperyalizmin ve faşizmin baskılarına karşı direnişleri sürüyor. Ta ki onları yeryüzünden silene kadar da sürecek. Bu da devrimciler gerçeğidir!
Biz devrimci Aleviler, bugün olduğu gibi gelecekte de tüm gücümüzle devrimcilerle omuz omuza olacağız. Tarihimize, inancımıza ve kimliğimize yakışan budur. İnancımıza ve tarihimize yakışan bu onurlu duruş yerine ”Yaşamdan Yanayız” diye sayıklamakla, en ilkel canlı refleksini harekete geçirerek halkımızı devrimci direnişlerin karşısına çıkarmaya çalışmaya çalışanlar, yaşamın ta kendisini savunan devrimcileri ”Ölümden Yana” gibi göstermeye çalışanlar, Alevilik adına konuşamazlar.
Bugün Avrupa’ da ve ülkemizde devrimcilerin Adalet mücadelesi yeni hamlelerini başlatmıştır bile. Avrupa’ da Alman Ceza Kanunun faşist 129. maddesine karşı kampanya bunun ürünüdür. Bu kampanya, aynı zamanda, estirdikleri inanılmaz vahşi teröre rağmen, emperyalizmin ve faşist-ırkçı yamaklarının, devrimcileri terörist olarak göstermelerinin önünü kesmeye yönelik bir kampanyadır. Devrimcileri ”çocuklarla birlikte şarkı söyledin, nişan yaptın, nişan yüzükleri taktın” diye pervasızca teröristlikten yargılamaya kalkan inanılmaz arsızlığa dur demektir.
Biz biliyoruz ki, devrimciler bu mücadeleden de zaferle çıkacaktır. Bu sayede, devrimcilerin gücünü küçümseyenler bir kez daha gücün ne olduğunu ve nereden geldiğini göreceklerdir. Devrimcilerin gücü gerçeklerden hareket etmeleri ve eşitlik, adalet ve özgürlük gibi insanoğlunun en evrensel ve en kutsal talepleri için mücadele etmeleridir. Haklılıklarıdır!
Biz devrimci Alevilerin de tercihi net, safı bellidir! Yerimiz hiç kuşkusuz devrimcilerin safıdır. Tüm Alevi halkımızı da bu tercihi yapmaya ve safını belirlemeye çağırıyoruz. Alevi olmak budur! Başka Alevilik yoktur! Bunu anlamalıyız!
Kahrolsun Faşizm Ve Emperyalizm!
Yaşasın Ölüm Orucu Zaferimiz!
Yaşasın Halkımızın Kahraman Evlatları Sibel Balaç, Gökhan Yıldırım Ve İleri Kızılaltun!
Yaşasın Sömürücü Ve Zalimlere Karşı Boyun Eğmeyi Değil Yaşamı Pahasına Mücadele Etmeyi Savunan Kutsal Şehitlerimizin Yolundan Yürüyen Devrimciler!
16.10.2022
Avrupa Halk Meclisleri Alevi Komisyonu