Soma Katliam Davası;
Halkla Egemenler Ve Patronlar Arasındaki Savaşın Bir Alanıdır
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesindeki Davada Adaletin Gerçekleşmeyeceği Bellidir
13 Mayıs 2014 tarihinde SOMA KÖMÜR İŞLETMELERİ A.Ş.’ye ait SOMA EYNEZ OCAKLARINDA Türkiye tarihinin en çok maden şehidinin verildiği katliam yaşandı. Resmi açıklamalara göre 301 madenci şehit düştü. Yüzlerce madenci yaralandı.
Katliamdan sonra ilk açıklamayı Maden ocağında örgütlü TÜRK – İŞ’e bağlı Maden – İş Sendikasının Soma Şube başkanı yaptı. Şube başkanı “katliamın yaşandığı maden ocağının iş güvenliği açısından en gelişmiş ocaklardan biri olduğu” şeklindeydi.
Katliamdan hemen sonra AKP’li Enerji Bakanı Taner Yıldız bölgeye gitti. Günlerce Soma’da kaldı. Kısa sürede de neden Soma’ya geldiği anlaşıldı. Taner Yıldız işçileri susturmak için gelmişti.
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada ” maden kazalarının ve madenci ölümlerinin madenciliğin fıtratında” olduğunu söyledi.
Böylece Soma Eynez ocağında işçileri “iş kazası” adı altında katleden SOMA HOLDİNG VE PATRONLARI ALP GÜRKAN en üst seviyede sahiplenildi. AKP Alp Gürkan’a kol kanat gerdi. Bu konuda o kadar pervasızdılar ki şehit madenci yakınlarına saldırdılar. Madenci yakınları tekmelendi. Ailelerin avukatlarının kolları kırıldı.
Katliamdan sonra Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı, Alp Gürkan’ın da aralarında bulunduğu Soma Kömür İşletmelerinin Genel Müdürü Ramazan Doğru ve 6 kişi daha tutuklandı.
301 madenciyi katletmekten yargılanan tutuklu ve tutuksuz sanıklar hakkında Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.
Davanın ikinci duruşması 17 Ağustos 2015 günü başladı ve 28 Ağustos 2015 günü sona erdi. İki haftalık duruşmalarda sanıklara doğrudan soru sorulması yapıldı. Ayrıca hazırlık soruşturması aşamasında savcılıkta ifade veren işçilerden de 4 tanesi dinlendi.
Sanıkların doğrudan soru sorulması aşamasında verdikleri cevaplar katliamın neden meydana geldiğini açıkça göstermekteydi.
– Ocakta bütün örgütlenme ve organizasyon daha çok üretim üzerine kurulmuştu.
– İş güvenliği önlemleri kelimenin gerçek anlamıyla kağıt üzerindeydi. Teknik nezaretçi sorumluluklarını alanlar, iş güvenliğinden sorumlu olanlar bu sorumluluklarını 17 – 28 Ağustos arasında öğrendiler.
– Ocakta işçilere de, işçi güvenliğinden sorumlu olanlara hiçbir eğitim verilmemişti.
– Ocakta acil müdahale ve tahliye planı yoktu. Tek tahliye planı “işçilere kaçın talimatının” verilmesi… Bu kadar…
– İş kaybı yaşanmaması için vardiya değişimleri ocakta yapılıyormuş.
– İşçilerin iş güvenliği gereği taşımaları gereken ekipmanlar çalışmıyor. Örneğin gaz maskeleri eski ve çalışmıyor.
– Ocakta işçiler için kaçış yolları yok. Olanları da işçiler bilmiyor.
– İşçilerin ve başlarındaki taşeronların üretimle ilgili hiç bir teknik bilgisi yok. Örneğin bir işçi ocaktaki gaz miktarının sınırını bilmiyor. Yönetmelik gereği 50 ppm’in üzerine çıktığında ocağı terk etmeleri gerektiğini bilmiyor.
– Ocakta merkezi bir alarm sistemi yoktu. Elektrik sistemi olması gereken anti-grizu özelliğini taşımıyordu.
– Havalandırma sistemi ocağa temiz ve sağlıklı havayı sürekli taşıyacak yeni sistemden değildi. Ayrıca ocakta 3 vardiya için tek bir havalandırma Mühendisi vardı. Ve o da hava akımını değişen koşullarda nasıl yönlendireceğini bilmiyordu.
– Ocakta işçilerin acil durumlarda kullanabileceği kaçış cepleri yoktu.
– İşçilere işe başlamadan önce bir eğitim verilmiyordu. Aşağıda kömür çıkartırken aynı zamanda öğrenirsiniz denilerek ocağa alınıyorlarmış.
Soma Kömürün sahipleri Alp Gürkan ve Can Gürkan şirketlerinin kurumsal bir firma olduğunu, iş güvenliği önlemlerini eksiksiz aldıklarını söylemişlerdi. Sorgulamada iş güvenliği önlemlerinden ne anladıklarını da anlamış olduk.
Ama davada asıl olarak katillerin halk düşmanı davranışları bir kez daha ortaya çıktı. katiller ölen işçileri suçladılar. Tüm önlemleri aldıklarını, işçilerin yaptıkları bir sabotaj sonucu katliamın meydana geldiğini iddia ettiler. Asıl kendilerinin mağdur olduğunu, zarar gördüklerini söylediler.
Yine 15 günlük duruşma boyunca katledilen 301 madenci için zerre kadar üzülmediklerini defalarca gösterdiler. Şehit madenci ailelerine laf attılar. El kol hareketleriyle şehit ailelerine saldırdılar. Mahkeme salonuna girerken ve çıkarken kafalarını özellikle dik tuttular. Ailelerin avukatlarının KATLİAM demelerinin yasaklanmasını istediler. 2 hafta boyunca “olay” “kaza” dediler. Katledilen 301 işçinin acısını zerre kadar hissetmediklerini gösterdiler. Sanki davanın konusu katledilen 301 insan değil, 301 tavuk – 301 böcekmiş gibi davranıyorlardı. Sürekli atılan gülücükler, rahat tavırlar… Açık ki birileri bu katillere güvence vermişti. Yoksa bu kadar rahat, pervasız olmaları mümkün değildir.
Yargılanan katillerin tümü tutuklu ya da tutuksuz, birbirini korur tarzda, birbirleriyle uyumlu ifade verdiler.
Yine bu duruşmada tutuklu ve tutuksuz tüm sanıkların Soma Kömür A.Ş.’de çalışmaya devam ettikleri, maaşlarının Soma Kömür tarafından eksiksiz ödendiği ortaya çıktı. Üstelik tutuklu sanıklara yeraltında çalışıyormuş gibi sigortaları yatırılıyordu. Yani patronlar tüm sanıkları denetimi altına almıştı. Bu yüzden de tüm sanıklar birbirleriyle uyumlu ifadeler verdiler. Yani “tüm önlemleri almıştık, şirket işçi için çalışırdı, işçiye hiç baskı yoktu, eğitimler eksiksizdi”… Hatta sanıklardan biri “normalde sahip oldukları eski ocaklardaki rezervlerin bitmek üzere olduğunu, işçilerin işsiz kalmaması için Eynez Ocağını aldıklarını” söyledi. Sanki kar için değil hayır için çalışan bir şirket var.
Daha önce ifade verdiği dinlenen işçilerden dördü mahkeme huzurunda dinlendi. İşçilerden ikisi halen Soma Kömürde çalışmaya devam eden işçilerdendi. Bu iki işçi eski ifadelerini ret ettiler ve ocakta işçiler açısından hiç bir sorun olmadığını, tüm önlemlerin alındığını söylediler ve ailelerin haklı öfkesiyle karşılaştılar. Böylece ortaya çıktı ki katiller delilleri yok etmek için tanıkları satın almaya çalışıyorlardı. Ve maalesef yoksulluğun getirdiği yozlaşmanın sonucu bazı işçiler şehit işçi arkadaşlarını sattılar. İşçi arkadaşlarının kanını içtiler, etlerini yediler. Eminiz ki katillerden aldıkları paralar onları yaşatmaz. Bundan sonra aynaya nasıl bakacaklar? Çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar? Nasıl insan içine çıkacaklar?
Bir kez daha görüldü ki egemenler bizim yoksulluğumuzu bizi yok etmek için kullanıyorlar.
Başta bu mahkemede adaletin gerçekleşmeyeceğini söylemiştik. Nedeni asıl katillerin yargılanmıyor oluşudur. Devlet, Hükümet, AKP yargılanmamaktadır. Maden ocaklarını denetlemesi gerektiği halde denetlemeyen müfettişler için yargılama izni vermeyen AKP’nin Enerji Bakanı Taner Yıldız’dır.
Akhisar’daki son duruşmada katliamdaki iktidar sorumluluğu bir kez daha ortaya çıktı. Tutuksuz yargılananlar arasında bulunan TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) Baş Denetçisinin ifadesi katliamdaki sorumluluğun açık itirafından başka bir şey değildi.
Baş denetçi kendisinin kömürüm tartılmasından, yıkanmasından, ambalajlanmasından ve satışından sorumlu olduğunu, iş güvenliği önlemlerini denetlemek sorumluluğu olmadığını anlattı.
Son duruşmayı izleyenlerin duyduğu tek şey katliamdan kimsenin sorumlu olmadığı… Genel müdür sorumlu değil, mühendisler sorumlu değil, teknik nezaretçiler sorumlu değil… İŞÇİLER SORUMLU…
Tekrar soralım; böyle bir yargılamadan sonuç çıkar mı?
Ölen madencilerimiz için ADALET İSTİYORUZ talebimizle bu davada madencilerimizin ve ailelerinin vekilliğini sonuna kadar sürdüreceğiz. Tüm madencilerimizi, yakınlarını, halkımızı bu davayı sahiplenmeye çağırıyoruz.
DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ HUKUK KOMİSYONU