Viyana Direniş Günlüğü
– 25.26.27 Kasım (97.98.99. Gün)
Çarşamba günü İçişleri Bakanlığı önündeyiz. Arkadaşlarımız ihtiyaçlarımızı getiriyor, bir ailemiz küçük çocuklarını alarak yanımıza geliyor.
İspanyolca ve Yunanca şarkılar çalınca yanımıza geliyor turistler, nereli olduğumuzu soruyorlar. Sosyalist olduğumuz için enternasyonal şarkılar çaldığımızı söylüyoruz. Kendi ülkelerinin mücadelesinden örnekler veriyorlar. Soğuk havada sıcacık bir sohbet oluyor.
Bakanlık önünde röportaj için bekleyen muhabirler var. Ailemiz götürüp bildirimizi veriyor, ilgilenmediklerini söylemişler. Arkadaşımız, 37 gündür hakları için açlık grevi yapan bir insan sizin için haber değeri taşımıyor mu demiş. ‘Bize vermenize gerek yok, sizi tanıyoruz, teröristsiniz’ deyince, ‘IŞİD’liler değil de bu insan mı terörist, ne hakla böyle konuşuyorsunuz ‘ demiş. Onlar da içişleri bakanlığından öğrendiklerini söylemişler.
Bu olaya tanık olamadığımıza hayıflanıyoruz. Keşke muhabirlerle terör ne, terörist kim ve habercilik nedir üzerine konuşabilseydik. Ama bu ülkede basın, randevuyla haber yapar, gazeteler magazin ve polis telsizlerinden geçen olaylarla doludur. Yani apartman boşluğunda itfaiyenin kurtardığı kedi, metro istasyonlarında bomba var diye açılan içi boş çantalar, göçmenlerin çıkardığı adli olaylarla doludur. Yani halkı apolitikleştirmek, gereksiz yere tedirginlik yaratmak, terörizm demagojisi ve yabancı düşmanlığı gazetelerin olmazsa olmazı. Bu yoğunluk içerisinde doğal olarak, gerçek habere yer kalmıyor…
Haber ve haberciliğin ne olduğu, halkın haber alma hakkını tartışmak bir yana, her şeyin sınıfsal olduğunu göstermesi açısından öğreticiydi. Bir yandan eşyalarımızı toplarken, bir yandan bunu konuşuyoruz arkadaşlarla. Yarın Üniversite önünde olacağız.
***
Açlık grevimizin 38. günündeyiz. Armutlu Direniş Çadırı’ndan aradılar. İstanbul-K.Armutlu’da polis kurşunuyla kendi evinde katledilen Dilek Doğan için açılan çadırda açlık grevi yapılıyor. Direnişçilerle konuşuyoruz, sıcacık ortamlarını paylaşıyorlar bizimle…
İngiltere’den arıyorlar, Avusturya Konsolosluğu önünde eylem yapıyorlarmış. Sloganlarına eşlik ediyoruz biz de. Sesimiz dalga dalga yayılıyor, direnişimize güç katıyorlar. Üniversiteli bir genç kız gelip imza atıyor, daha önce duyduğunu ama bize ulaşamadığını söylüyor. Birlikte bildiri dağıtıyoruz, derse gidip geri geliyor. Kapıda karşılaştığı tanıdıklarını standa taşıyor boyuna. Kim olduğumuzu ve direnişimizin nedenlerini konuşuyoruz. Böyle insanlar bu ülkeyi biraz da olsa yaşanılası kılıyor…
Ailelerimizin yanısıra Avusturyalı bir dostumuz da eylemin sonuna kadar bizimle kalıyor. Sonra Kültür merkezimize geçiyoruz. Akşam Wr.Neustadt Alevi Derneği yönetimi ziyaretimize geliyor. Uzun ve verimli bir sohbet oluyor, her türlü desteğe hazır olduklarını söylüyorlar. Alevileri devrimcilerden ayıramayacaklar, devrimcileri tecrit edemeyecekler…
***
Açlık grevimizin 39. günü, rüzgâr altında çadırımızı açmaya çalışıyoruz. Paris’ten arıyorlar, direnişimizin haklılığını ve Abdi İpekçi Parkı’nda TAYADlılar’ın direnişinden örnek veriyorlar. Sesleri coşkumuza coşku katıyor, teşekkür ederiz bir kez daha…
Ailelerimiz birer birer geliyorlar ziyaretimize, arkadaşların bir kısmı yarınki eylem için çağrı için gidiyorlar. Armutlu direniş çadırından arıyorlar, mutlu oluyoruz direnişin havasını soluyoruz dolu dolu…
Tanıştığımız insanlara imza attırıyoruz, gönülden desteklediklerini söylüyor kucaklıyorlar bizi. Bir genç gelip dövizlerde okuduğum doğru mu diye soruyor. Evet deyince elindeki döneri arkasına saklayıp, özür diliyor, imza atıyor. Yemek yediği için suçluymuş gibi hissedip mahcubiyetini belli ediyor. Açıkçası Avrupalılarda görmeye alışık olmadığımız bir hassasiyet gösteriyor.
Kazanacağımıza olan inancımızla, anlatıyoruz haksızlığa karşı direnişimizi. Kazanacağız, halklarımızın desteğiyle kazanacağız…