
Kapitalist sistemde kadın olmak demek; ucuz işgücü olmak, ikinci sınıf insan muamelesi görmek, meta olmaktır. Burjuvazi, suskun, ezilmiş, erkeğin gölgesinde ve ona muhtaç bir kadın karakteri yaratmaya çalışıyor. Oysa kadınlar bugüne kadar hem evde çocuğuna bakarken hem de tarlada çapa sallamış, evini geçindirmek için saçını süpürge etmekten çekinmemiştir.
Bugün kadının kurtuluşu kendi sorunlarına sahip çıkmaktan geçer. Düzenin yarattığı kadın tipini reddederek örgütlü mücadele vermekten geçer.
Mücadele bugün boyutlanmış, talepler çoğalmıştır. Aynı zamanda eşit özgür bir vatan içinde savaşmaktadır. Kadınlarımız kendi kurutuluşlarını devrimde, halkın kurtuluşunda bilinciyle bugün dağlarda şehirlerde Elifler, Bernalar, Çiğdemler Hünkarlar, Leylalar olarak elde silah savaşmaktadırlar. Heval Ebru olup adalet için can feda demektedir. Helin Bölük olup halkın sanatını can feda savunmaktır.
Rehberimiz Direnen Kadınlarımız
Gülsüman’ın Şenay’ın nasırlı ellerinden sızan ter New York’ta dokuma işçilerinin kanına karışıyorsa Ebru’lar Clara Zetkin’lerle kapitalist sömürüye karşı kol kola kavgaya tutuşuyorsa ortak yanları kavgadır mücadeledir. “Özgürleşen kadın” kimliği direnişlerin içinde alevlerin ortasında dimdik durarak yaratılıyor.
Klasiktir ama yinelemekte fayda var; “Kadın olmadan devrim, devrim olmadan kadın kurtulamaz” kadının kurtuluşu kapitalist sömürü zincirlerinin kırılması demektir. Devrim demektir. Bundan dolayı özgürleşmek devrime yürümektir.
Selam Olsun Silah Elde Savaşan Sabonun Kızlarına
Selam Olsun Cephenin Devrimci Kadınlarına
Yunanistan Özgür Tutsakları