* Okula Kayıt Haraçlarını Ödemiyoruz!
* BOYKOT EDİYORUZ!
* Halkımız, Öğrenciler, Öğrenci Velileri… Eğitim En Temel Haktır ve Zorunludur!
* AKP, Bağış Adı Altında Alınan Haraçlarla Eğitim Hakkımızı Gasp Ediyor!
* Çocuklarımızın Eğitim Hakkına Sahip Çıkmak İçin AKP’ye Kayıt Haraçlarını Ödemeyin!
* 63 Yılda 17 Genel Seçim, 93 Yılda 63 Hükümet, Halkın; Açlık, Yoksulluk İşsizlik Eğitim, Sağlık, Konut… Hiçbir Sorununa Çözüm Olmadı
* Düzenin Meclislerinde Halkın Sorunlarına Çözüm Yok!
* HALK MECLİSLERİNDE ÖRGÜTLENELİM!
(Derginin PDF’sini okumak için linke tıklayınız: http://yuruyus.biz/pdf/pdf/488.pdf
www.yuruyus-info.org/pdf/pdf/488.pdf
Yürüyüş Susturulamaz!
Katilleri, Hırsızları, Halkın Ekmeğine Göz Koyanları, Çocuklarımızı Katledenleri Yazan Yürüyüş Dergisi Susturulamaz!
Biz Halkız! Ne bizi tüketebilir, ne de sesimizi kısabilirsiniz! Susmayacağız!
Yürüyüşe sahip çıkıyorum, Yürüyüş okuyorum diyelim, Yürüyüş okutalım.
Yürüyüş Dergisine ve kitaplarımıza ulaşmak için Ozan Yayıncılıkla iletişim kurabilirsiniz.
Ozan Yayıncılık Telefonu: (0-212) 536 93 44
Haftalık Dergi / Sayı: 488
27 Eylül 2015
Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)
yuruyus.biz@gmail.com
İÇİNDEKİLER:
* Haraçları boykot ediyoruz! AKP’ye kayıt haraçlarını ödemeyin!
Halkımız! Öğrenci Velileri!
LİSELİ DEV-GENÇ’İN PARASIZ EĞİTİM, SINAVSIZ GELECEK, BERKİN ELVAN’A ADALET KAMPANYASINI BÜYÜTELİM!
Liseli Dev-Genç, eğitim hakkımızın gaspına karşı bir kampanya başlattı. Bu kampanyayla Liseli Dev-Gençliler, onurlu tarihlerine yeni sayfalar ekliyor.
Liseli Dev-Genç’in onurlu mücadelesini büyütmek tüm Cephelilerin görevidir. Çünkü Liseli Dev-Gençliler tüm halk çocukları için direniyorlar.
* Biz Diyoruz ki: Liseli gençliği neden örgütlemeliyiz?
– Emperyalistler ve işbirlikçileri; eğitimi, medyası, modası, müziği, televizyonu, telefonu, filmleri, seks ve uyuşturucuyla… gençliği; ideolojik ve kültürel kuşatma altına alarak kendi saflarına kazanmaya çalışıyor. Liselileri kuşatmadan kurtarmak için devrime örgütlemeliyiz!
– Gençliğin devrim saflarında örgütlenmesi, faşizmin korkularının en başında gelir. Gençliği örgütlemek; devrimi, iktidarı hedefleyen bir parti ve örgüt için vazgeçilmez, ertelenemez bir görevdir. Faşizmin korkularını büyütmek için liselileri örgütlemeliyiz!
– Egemenler; düşünmeyen, sorgulamayan gençlik yaratmak için; ana okulundan ilkokula, liseden üniversiteye kadar eğitimi kullanıyorlar. Gençliği; emperyalizmin yoz, bencil, bireyci, bananeci, tüketici eğitim sisteminden kurtarmak için liselileri örgütlemeliyiz!
* Gençlik Federasyonundan: Gençliği kendi yaşadığı sorunlar üzerinden örgütleyeceğiz!
Gençliği yaşadığı sorunlar etrafında örgütleyeceğiz!
Sorunları karşısında öncülük yapabilecek olanlar bizleriz. Sorunlar karşısında politika üretmeliyiz.
Sonuç almanın anahtarı ısrarlı, kararlı ve komitelerle çalışmadır.
* Halkın Hukuk Bürosu: AKP, kayıt parası, adı altında haraç alarak suç işliyor!
Buradan, çocuklarını okula göndermek isteyen ve bağış dayatmasında bulunulan ailelerimize sesleniyoruz; Çocuklarınızın eğitim hakkını gaspedenler hakkında suç duyurusunda bulunun! Hukuki tüm işlemler için HALKIN HUKUK BÜROSU AVUKATLARI yanınızda olacaktır.
AKP kayıt parası, bağış adı altında haraç alarak suç işliyor! AKP’den “davacı” olmalıyız. Çocuklarımızın eğitim hakkına sahip çıkmak için; AKP’ye kayıt haraçlarını ödemeyin, hakkınızı talep edin!
* Halk Meclisleri Birliğimiz Gücümüzdür: Ticarethane değil okul istiyoruz! AKP’nin haraçlarını ödemiyoruz!
“Parasız eğitim, sınavsız gelecek istiyoruz! Demokratik bir lise için özgür, bağımsız bir ülke istiyoruz!” diyorlar. Evlatlarımızın bu talepleri haklı ve meşrudur. Bu talepler bizim taleplerimizdir!
İşte bu yüzden evlatlarımızın “boykot direnişinde” yanlarında olmalıyız.
AKP; kayıt, kimlik, karne, kitap, spor, temizlik, sınav, kırtasiye, yaz dersleri, kurslar ve daha onlarca biçimde; 40 ayrı isim altında topladığı haraçlarla, eğitim hakkımızı gasp ediyor!
Haraçları Ödemiyoruz! Boykot Ediyoruz! Ticarethane Değil Okul İstiyoruz! Parasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Hakkımızdır!
EĞİTİMDE SOYGUNA SON!
* Gençlik haberler…
* Düzenin meclislerinde halkın sorunlarına çözüm yok! Halk Meclislerinde örgütlenelim…
7 Haziran seçimlerinin üzerinden çok geçmedi; hangi partiye oy verdiyseniz hatırlayın, size ne vaatlerde bulunmuşlardı? Adeta çürümüş, kokuşmuş düzenin meclisi her derdin devası olarak gösterilmişti…
7 Haziran seçimleri bitti peki ne oldu? Hangi sorunumuzu çözdüler?
Bir kez bile halka “siz ne istiyorsunuz” diye sordular mı? HAYIR!
Sormazlar, çünkü; seçim öncesinde sizlere verdikleri vaatlerin hepsi yalandı.
Sormazlar, çünkü; bu düzenin meclislerinde halkın sorunlarının hiçbir çözümü yoktur…
Soramazlar, çünkü; Bizim gibi yeni sömürge bir ülkede seçimler, faşizmin maskesidir.
* Gücümüz birliğimizdir, halk meclislerinde birleşelim!
Halk Meclisleri halkın çok çeşitli kesimlerinin biraraya gelerek güçlerini birleştirdiği ve gücünü ortaya koyduğu, halkın en geniş kesimlerinin örgütlendiği taban örgütlenmeleridir.
Halk Meclislerine katılacak insanlarda; dil, milliyet, din, mezhep, cinsiyet ayrımı gözetilmez. Halka karşı suç işlememiş, düzenle çelişkisi olan, zalimle işbirliği yapmamış, namuslu, dürüst, kadın-erkek, çocuk herkes katılabilir.
Halk kendi yaşadığı pratik deneyimlerle, bizzat mücadele içinde öğrenir, öğrendikçe siyasallaşır, siyasallaştıkça iktidar hedefine yönelir.
* “Biz Avrupa’ya gelmek istemiyoruz!.. Sadece Suriye’deki savaşı durdurun!”
Haklı bir isyan. Fakat bulduğu çözüm yanlış. Öldürmek için seçtiği kişi çocuğu, öldüreceği yer Türkiye olmamalı. Öldürecekleri kişiler, onları vatansız bırakanlar olmalı. Öldürecekleri kişiler; onları ülkelerinde, göç yollarında işkencelerle katledenler, ırzlarına geçenler olmalı. Öldürecekleri kişiler; onları açlığa, sefalete mahkum edenler olmalı. Milyonlarca Suriyeli ölümü, göç yollarında göze almak yerine ülkelerinde, ülkelerinin emperyalistlerin beslemesi çetelerden kurtarılması için savaşırken göze almalı. Canlarını, onurlarını, namuslarını, böyle koruyabilirler. ancak!..
* Kürt halkıyla dayanışmak için Cizre’ye giden Halk Cephelilerin anlatımı…
“AKP, kriz içinde, sürekli saldırıyor. ABD ile anlaştığı için daha azgınca saldırıyor. İntikam almaya çalışıyor, bunun karşısında direnmek dışında bir seçenek sunmuyor. Direnmeliyiz, onlara teslim olmamalıyız, bu saldırı ancak daha büyük bir direniş ile püskürtülebilir.
Burada biz de direnişi gördük, halkın direndiğini gördük”
* Kürt halkının talepleri terör değil, meşrudur!
Kardeşlik adı altında Kürt halkımıza dayatılan teslimiyetten başka bir şey değildir. Kürt halkıyla Türk halkı arasında bir sorun yoktur. Dünyanın her yerindeki halklar birbirlerinin kardeşidir.
Halkları birbirine düşmanlaştıran oligarşinin ırkçı, şovenist kışkırtmalarıdır. Burada Kürt milliyetçi hareketin oligarşinin ırkçı, şovenist politikalarına zemin sağlayan milliyetçi politikalarının etkisi ayrı bir tartışma konusudur; Kürt halkının her türlü araçla oligarşinin saldırılarına karşı direnişi meşrudur.
* Bu Halk Bu Vatan Bizim: Kendi toprağında
Zeytin… Adı, “ölmez ağacı”dır Ege’de. Yüzyıllarca yaşar bir zeytin ağacı. Dayanıklıdır. Ne kuraklık, ne soğuk bana mısın demez. Zamana meydan okur: çağlara, zalimlere, sömürücülere… Öyle bir ağaçtır ki o, kolay kolay ölmez. Bir şey daha vardır Ege’de kolay kolay ölmeyen: EFELER! Halk onlara ölümü yakıştırmaz. Nesilden nesile adını anar; yaşatır. Ve nerede bir haksızlıkla karşılaşsa, bir yerlerden bir efenin yetişeceğine inanır. Kanundur çünkü bu : Zulmedenler oldukça zulme karşı direnenler de olacaktır.
* Anadolu Cephesi: Anadolu’da tek kalsak da Niyazi Aydın gibi; “Ben varsam örgüt vardır” diyeceğiz!
Yalnız olmak nedir?
Örgütlü bir insan yalnızlık hisseder mi? Düzen insanı kendini yalnız hissedebilir, ancak biz hissetmeyiz. Böyle hissedersek düzen insanından farkımız ne olur? O zaman düzen insanını değiştirme örgütleme iddiamız kalır mı?
Hepimizin devrim iddiası var ve bu iddia doğrultusunda emek veriyor, bedeller ödüyoruz. Çeşitli kitle çalışmaları ve örgütlenme faaliyetleri yapıyoruz. Çalışma yaptığımız yerlerde de bazen olanaklarımız çok az olabiliyor. Yani olanak yaratmak, örgütleme yapmak, ilişki çıkarmak bize düşüyor.
* Kamu Emekçileri Cephesi: Faşizme karşı direnmek zorunluluktur!
Bizler KEC’li emekçiler olarak dün yaptığımız gibi bugün de zulmün olduğu her yerde baskı politikalarına karşı mücadelemizi yükselttik, kamu emekçilerini zincire vurmayı, düzenin memurları yaparak haksızlıklara seyirci kalmayı dayatan politikaları boşa çıkaracağız. Meşruluğumuzdan aldığımız güçle direnme hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Tüm emekçileri bu mücadelede omuz omuza olmaya çağırıyoruz. Ataması yapılmayan binlerce öğretmene, sürgün edilen işinden atılan, disiplin cezasıyla sesi kısılmak istenen emekçilere çağrımız; zulme karşı direnmek ahlaki, siyasi zorunluluktur.
* 10 Soruda: Gençliği örgütlemek
Gençliğin Sınıfsal Konumu Nedir?
Her şeyden önce gençlik sınıf değildir. Çağımızda iki sınıf vardır. Bunlar burjuvazi ve proletaryadır. Gençlik bu toplumsal oluşum içinde atılganlığıyla, coşkulu, saf, temiz oluşuyla, bağımsızlıktan, demokrasi ve sosyalizmden yana oluşuyla mücadeleye de bu coşkuyla atılmasıyla önemli bir kesimdir.
Öğrenci gençlik, gençliğin, tüm diğer özellikleri yanında aydın kişiliğiyle, araştırmacı karakteri ve gelecek beklentileriyle, toplumsal olaylara karşı son derece duyarlıdır.
Gençlik, yenilik peşinde koşar. Sömürüsüz, baskısız bir düzen uğruna yürütülen mücadelenin varlığı gençliğe bu arayışında doğru yolu gösteren en önemli etkenlerden biridir.
Ve “kendi ideallerinin bu mücadelenin sonucuna bağlı olduğunu kısa zamanda görür, anlarlar. Mücadelenin amaçlarını, ideallerinin yüceliğini, doğruluğunu ve gerekliliğini anlatan, bilinç taşıyan, atılganlığı, özverisi ve yaratıcılığıyla mücadeleyi daha da yükselten dinamik bir güçtür “(Gençlik-1-syf 22)
Bu nedenle gençlik gelecektir diyoruz.
* Röportaj: Metris, 12 Eylül’e karşı mücadelede devrimcilerin yüz akıdır…
Av. Oya Aslan ile Direniş, Ölüm, Yaşam Metris/ Dört Karanfil Belgeseli üzerine yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.
* Sanatçıyız Biz: Şarkılarımız, düşmanın beynine bir ok gibi saplanabilmeli, halkımızın ruhunda bir rüzgar gibi esebilmelidir!
Şarkılarımızı halk için söylemeliyiz. Ve bu şarkılar içleri öyle dolu dolu olmalıdır ki halkımızın beyninin ve ruhunun en derinliklerine işlemelidir. Şarkılarımız sınıfsaldır.
Şarkılarımız bir gazete gibi, bir kitap gibi, gerçeği anlatabilmelidir mısralarında.
Şarkılarımız düşmanın beynine bir ok gibi saplanabilmeli, halkımızın ruhuna rüzgar gibi esebilmeli, onu ateşe çevirmelidir!
* Devrimci İşçi Hareketi: DİSK de faşizm gibi teslimiyeti dayatıyor! Zafere kadar direneceğiz!
DİSK’in başına çöreklenmiş patron sendikacıları DİSK’i yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunun için kendi varlık nedenlerini yok etmeyi bile göze almışlar. Konfederasyonun adındaki DEVRİMCİ sıfatı kendilerine engeldir. Engel olmaya da devam edecektir. Çünkü hem DEVRİMCİ sıfatı taşıyıp hem de işçileri satmak, patron sendikacılığı yapmak mümkün değildir. Kani Beko ve arkadaşlarının çözemeyecekleri sorun budur. Yüzlerine taktıkları maske faşizmin aynasında pul pul dökülmektedir. Çünkü faşizmin saldırıları gittikçe artmaktadır.
DİSK Başkanlar Kurulunun Oya Baydak’la ilgili kararını aynen aşağıya alıyoruz: Biraz uzun olmakla birlikte halkımızın, işçilerin DİSK yönetiminin gerçek yüzünü görmeleri için bunu yapıyoruz;
* Oya Baydak: Linç saldırısı tehdidine açlık grevimle cevap veriyorum!
2 ayı aşkın süredir DİSK önünde direniyorum. Talebim işe iademin yapılmasıdır. Keyfi olarak, devrimcilerle dostluk yaptığım için Genel-İş tarafından işten atıldım. İşten atılmam haksız ve gayrimeşrudur. Bu nedenle direniyorum. Çünkü işçilerin hakkını korumakla yükümlü bir sendika işçisini işten atamaz. Belki yasalara göre işten atma hakkı vardır ama unutmayalım ki bu yasalar patronların yasalarıdır, bizim değil.
Direnişim boyunca DİSK ve Genel-İş Sendikasının bütün saldırılarını yaşadım. Yalan, demagoji, maddi durumumun araştırılması gibi her şey yapıldı. Bir şey bulamadılar, yapamadılar.
Son olarak da linç örgütlediler. Bana ve benimle birlikte 20 kadar devrimci işçiye linç saldırısı yapıldı. Diyarbakır, Mersin, İzmir ve Ankara’dan getirilen linç güruhu bize öldüresiye saldırdılar. Ölüm olmaması şanstır. Bu linç saldırısının ölüm olmadan sonuçlanması devrimcilerin sorumlu davranıp şiddet kullanmamaları ve sadece kendilerini korumalarıdır.
* Direnen Sarıyer işçileri sürekli saldırı altındalar!
* Çift kelepçe işkencesine son!
Kırıklar Hapishanesinde kalan tutsakların tedavi hakkı ikinci kelepçe dayatmasıyla gasp ediliyor. Yıllardır hastaneye tek kelepçeli giden evlatlarımıza bundan 2 ay önce ikinci kelepçe uygulaması dayatılmaya başlandı.
* TAYAD’lı Aileler: Çift kelepçe işkencesine dur diyelim!
TAYAD’lı Aileler olarak Kırıklar 1 ve 2 No’lu F Tipi Hapishanelerinde hastaneye götürülürken ikinci bir kelepçeyle jandarmaya bağlanan tutsaklara yapılan çift kelepçe işkencesine karşı tüm halkımızı, aydınlarımızı evlatlarımızın onuruna yapılan bu saldırıya karşı çıkmaya ve Adalet Bakanlığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına faks, dilekçe ve E- posta göndermeye davet ediyoruz. Göndereceğiniz adresler ve dilekçe örneği aşağıda mevcuttur. Bu dilekçe, gönderilecek yere göre başlığı:
“T.C. ADALET BAKANLIĞINA/ ANKARA veya T.C. CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA/İZMİR” olarak değiştirilebilir.
TAYAD’lı Aileler
* Kürdistan’da katleden ve faşist saldırıları örgütleyen AKP’den hesap soracağız!
* Halkın kahramanları şehitlerimizi unutmayacak, mücadelemizde yaşatacağız!
* Faşist saldırılara ve baskılara karşı umudu büyütüyoruz!
* Hasan Ferit Gedik için adalet istiyoruz!
* Halkın matbaası duvarlarda umudun adı ve faşist saldırılara tepkiler nakşedildi
* Halk düşmanları tecritle devrimcileri sindiremez!
* Avrupa’daki Biz: Halkları vatansız bırakan emperyalistler, Mülteci Sorununu Çözemez
Yani mültecileri krizin sorumlusu olarak görürler onları suçlarlar. Gerçekten bu krizin sorumlusu mülteciler mi? Mülteciler mi çıkarıyor bu krizi? Kim bu krizin sorumlusu? Tabi düzenin ta kendisi, ama emperyalizm halkların bunu bilmesini istemiyor, yoksa zarar görür. Halklar bunu bilirse düzene karşı öfkelenir baş kaldırır. Bunu önlemek için emperyalizm, bir kurban bulmak zorunda birilerini bu krizin sorumlusu olarak göstermek zorunda.
Evet mültecileri hedef olarak gösteriyor, bu krizin sorumlusu onlarmış gibi gösteriyor. Onların var olmalarının sayesinde ucuz işçi olduğunu, yani yabancılar kendisi ucuz işçi olarak çalışmak istiyormuş gibi gösteriyor.
Kim ister az bir saat ücreti için çalışmak? Avrupa halklarına, “mülteciler geldiği için onlar ucuz işçi olarak çalışıyor ve bunun için şirketler, fabrikalar iş yerleri onları istiyor size iş kalmıyor” diyor.
* Avrupa’daki Yürüyüş: Evin Timtik onurumuzdur! Viyana direniş çadırı..
* Kulağımıza Küpe Olsun…
“Gerçek yenilgiler gücün tükendiği yerde değil, umudun bittiği yerde başlar…”
* Yitirdiklerimiz…
“Ben de bir insanım diyorsanız; şu anda ülkemizde yaşanan baskı, zulüm ve işkencelere karşı halkımızın kurtuluş mücadelesine duyarsız kalamazsınız”
Yalçın Çakmak
* Öğretmenimiz
Vatanseverlik, yalnızca devrimcilere özgü değildir. Teorik olarak, vatansever olmak için Marksist-Leninist olmak gerekmez, mutlaka sosyalizmden yana olmak da gerekmez. Ama bugün emperyalizme karşı tutarlı, kararlı bir vatanseverlik, yalnız devrimciler tarafından ortaya konulan politik bir tutumdur.
Vatanseverlik, vatanının bağımsızlığını, halkının özgürlüğünü istemek; bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmak için mücadele etmektir. Gerektiğinde o toprak parçası için canını verebilmektir.