Yürüyüş Dergisi 506. Sayısı Çıktı
* Çadırlarımızı Yüz Kez Yıksanız da, Hepimizi Tutuklasanız da
Adalet Talebimizden Vazgeçmeyeceğiz!
* ÜLKEMİZE BİR KATİL GELDİ! BİR BAŞ KATİL. ADI JOE BİDEN! HALKLARIN BAŞ DÜŞMANI, AMERİKA’NIN BAŞKAN YARDIMCISI!
* VATAN TOPRAKLARIMIZ ÜSTÜNDE DAHA FAZLA TEPİNMEYE, “TERÖRE KARŞI ORTAK TAVIR” ADI ALTINDA ÜLKEMİZİ VE TÜM ORTADOĞU’YU KAN GÖLÜNE ÇEVİRMEYE GELDİ!
YENİ KATLİAM FERMANLARI GETİRDİ.
(Derginin PDF’sini okumak için linke tıklayınız:
http://yuruyus-info.org/pdf/pdf/506.pdf
Umudu büyütmek için Yürüyüş okuyalım, okutalım!
Her Yürüyüş okuru, aynı zamanda kendisini, Yürüyüş dergisinin dağıtımcısı gibi hissetmelidir. Bir dergi alıyorsa iki dergi almalı, bir başkasına da ulaştırmalıdır dergimizi.
Herkes ve her alan kendisine hedefler koymalı, dergi dağıtımını ikiye katlamalıdır.
Dergimiz bir okuldur. Hayatın gerçeklerini, kavganın haklılığını, güzelliklerini, umudu pek çok insan dergimizden öğreniyor, dergimizle kavgaya atılıyor, örgütleniyor.
Dergimiz ayaklı bir kadrodur. Girdiği yere devrimci politikayı taşır ve orayı örgütler.
O zaman dağıtacağız, daha çok insana dergimizi ulaştıracağız. Ulaştığımız her insan, düzenden kopardığımız bir insandır; bizim zaferimizdir.
Yürüyüşe sahip çıkıyorum, Yürüyüş okuyorum diyelim, Yürüyüş okutalım.
Yürüyüş Dergisine ve kitaplarımıza ulaşmak için Ozan Yayıncılıkla iletişim kurabilirsiniz.
Ozan Yayıncılık Telefonu: (0-212) 536 93 44
Haftalık Dergi / Sayı: 506
31 Ocak 2016
Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)
İÇİNDEKİLER:
* İstiyoruz Yapacağız: Dev-Gençliler bu halkın en onurlu, en soylu damarıdır!
Gençlik Toplumun En Politik Kesimidir
Gençlik her zaman halkın sorunlara duyarlıdır; her zaman yüreğinin bir yerinde vatan ve halk sevgisinin büyüyeceği bir zemin var olmuştur. Bizim gençliğimiz vatanına ve halkına tam anlamıyla yabancılaşamaz. Her zaman dayanışmaya ve güvenmeye dönük bir yanı vardır. O bizim gençliğimizdir. Anadolu halklarının evladıdır!
* Kararlılık ve irade savaşını kazanan hep biz olduk, yine kazanacağız!
Savaşı, AKP ilan etmiştir; savaşı oligarşi ilan etmiştir; savaşı, 300 yıl önce haklarımızı gasp eden “Mösyö Burjuvazi” ilan etmiştir.
Savaş ilanı kabulümüzdür. O halde irade savaşı devam edecektir.
Her savaşın mutlaka bir kazananı ve bir de kaybedeni vardır. İradesi güçlü olan, karşı tarafın iradesini zayıflatan savaşı kazanır. Bizim irademiz güçlüdür. İrademizi oluşturan siyasal kararlığının kökeninde sağlam ideolojimiz, kendine güvenimiz ve meşruluğumuza duyduğumuz inanç vardır.
* Bedenlerimizi çiğnemeden Küçük Armutlu’yu teslim alamazsınız!
Küçükarmutlu’da Dilek Doğan çadır direnişi için yaklaşık bir aydır (3 Ocak 2016 Pazar) süren bir irade savaşı var.
Yaşanan bu irade savaşının içinden bir Cepheli yaşanan irade savaşından bir kesit anlatıyor:
* Biz Diyoruz ki: Çadır direnişlerimiz, direnme ısrarımızdır!
Biz diyoruz ki; çadırda olmak, çadır direnişi yapmak… sadece oturup beklenilen bir eylem değildir. Çadırlar aynı zamanda bizim halkla kurduğumuz köprülerdir.
* Davos’un amacı, emperyalizmin krizini çözmektir!
Emperyalist sistem her yeni gelişmede başka krizler yaşıyor ve bu krizi aşmak için çözümler bulmaya çalışıyor. Emek sömürüsü ve katliamlar dışında üretecekleri çözümleri yoktur. Her çözüm suç ve vahşet üretecektir. Bu nedenle korkuyorlar.
Korkuyorlar çünkü sistemi sürdürebilmekte giderek zorlanıyorlar. Korkuyorlar, bilimsel gerçek emperyalizmin yıkılacağını ilan ediyor. Yıkılacaklar. Kazanan dünya halkları olacak.
* İran uluslararası tekellerin talanına açıldı!
ABD emperyalizminin dayatmasıyla uygulanan bazı yaptırımların kaldırılmasıyla İran başta enerji, otomotiv ve havayolu ulaşımı olmak üzere pek çok alanda uluslararası tekellerin yağmasına açılmaktadır.
“Yerli yatırımcılar” olarak ifade edilen yerli tekeller ise giyim, inşaat ve turizm gibi sektörlerde bu yağma ve talandan pay kapma yarışı içine girmektedir.
* Tekelci burjuvazi, düzenin sahipleri Mustafa Koç’un ölümüne üzüldüler… Peki, kendine demokrat, ilerici, yurtsever diyenler! Siz niye üzüldünüz?
Türkiye’nin kıdemli zengini, karlarına kar katan işbirlikçi, sömürücü tekeldir KOÇ Holding. Ülkemizdeki yeni-sömürgeciliğin tarihi, yerli işbirlikçiliğin başlangıç noktası; Koç ailesidir. Devlet eliyle yaratılan burjuvazidir. Ve varlık nedeni sömürüye, soyguna, kapitalist düzene dayanmaktadır.
… Sokaktaki halktan, yoksul, emekçi bir insanımız değildir ölen. Ölen Kürdistan’da Kürt halkına karşı süren savaşın sorumlularından biridir. Ülkemizdeki faşizmin kaynaklarından biridir. Yıllardır işçilerin kanını emenlerden biridir. Dökülen her damla kanımızın, çalınan her damla alınterimizin baş sorumlularındandır.
* Devrimci İşçi Hareketi: Eynez Tepesi’nin bir sorusu var herkese…
Bir araya geldiler, birlikte karar aldılar, birlikte uyguladılar ve nasıl bir güç olduklarını gördüler. Derinden derine içlerinde hissettikleri o güç dışa vuruyordu artık. İşte bu güç, yani madencilerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi ürküttü patronları. Çünkü, yeraltından çıkıp hayatı aydınlatmaya başlamıştı artık devrimci madenciler.
Nedir hayatı aydınlatmak? Elbette, gerçekleri görmek ve göstermektir. Anlamaktır olan biteni ve olması gerekeni… Ve yalana ve zorbalığa ve alçaklığa ve haksızlığa karşı çıkmaktır. İşte budur işten atılan devrimci maden işçilerinin bütün suçları.
* Savaş ve Biz: Her yere, her şeye istihbarat gözüyle bakmalıyız!
İnsanlarımız çevreye, yaşadıkları ortama, girdikleri ilişkilere bir de bu boyutuyla bakma alışkanlığını kazandıklarında görülür ki, istihbarat her yerdedir. Hangi vesileyle olursa olsun gidilen her yer, konuşulan her insan aynı zamanda bir istihbarat kaynağıdır.
* Kamu Emekçileri Cephesi: KESK, emekçilerin mücadelesinde barikat durumundadır!
KESK’in ilk kuruluş dönemi dışında bugün sürekli bir gerileme halindedir. Aslında işçi sınıfının tüm örgüt(süz)lülüğüne baktığımızda durum pekte farklı değil. Aslında gerileyen sınıf mı yoksa sınıfı kurtaracak olan sendikalar mı, sendikaların önderliklerine tutunmuş sendikal anlayışlar mı ona da bir bakmak lazım.
20 yılı aşkın bir süredir mücadeleyi askıya almış bir örgütlülükten söz ediyoruz. Her geçen gün güç kaybeden, üye kaybeden, güven kaybeden bir örgütlülük. Kuşkusuz sistemin saldırılarını göz ardı etmiyoruz ama her şeyi kapitalizme ve faşizmin varlığına havale edersek “biz niye örgütleniyoruz?” diye sormazlar mı bize.
* Kürdistan’da Tek Yol Devrim: AKP, Kürdistan’ı tam olarak teslim alma peşinde!
AKP faşizmi, Kürdistan’a yönelik saldırı politikasında sona geldiğini düşünmekte ve son vuruş hazırlıklarını da bu temelde yapmaktadır. Oligarşi, Kürt halkına katliam saldırılarını devam ettirirken diğer yandan da buradaki örgütlenmeleri dağıtmak için harekete geçmiş durumdadır.
Oligarşi, örgütlenmeleri dağıtıp bölgeyi tam olarak kendi denetimine almaya çalışırken ve bunun somut adımlarını; hem katliam boyutuyla ve hem de kentsel dönüşüm gibi planlarla atarken Kürt milliyetçi hareket hala daha uzlaşma bataklığında yüzmeye çalışmaktadır.
* TAYAD’lı Ailelerden: Büyük Direniş’te TAYAD’lılar!
Bu direniş bir çok bakımdan eşi görülmemiş örnekler bıraktı tarihe. TAYAD bu direnişte adeta kendini yeniden yarattı ve evlatlarına destek olan aileler misyonunun çok ötesinde bir tarihselliğe taşıdı misyonunu. Evladını yoldaşlarına teslim eden Gülsümanlar, Şenaylar, kardeşiyle birlikte başladığı ölüm orucunda “istersen ölüm orucunu bırakabilirsin” diyen babasına “ komik olma baba” diyen Zehralar yarattı. 2003’te başlayan Abdi İpekçi Parkı’ndaki oturma eylemi 3 yıl 4 ay sürdü.
* 10 Soruda: Eleştiri, özeleştiri
Eleştiri ve özeleştiri nedir?
Eleştiri ve özeleştiri; hayatın, devrimin sorunlarını, siyasi ve örgütsel hataları ortaya çıkarmak ve düzeltmektir. Eleştiri ve özeleştiri, devrimci mücadelenin, devrimci örgütlerin tek tek taraftarların, sempatizanların, üyelerin, kadroların gelişiminde bir adım öne çıkmalarını sağlayan, yaşadığımız sorunların nedenleriyle çözümlerini ortaya koyan bir araçtır. İdeolojik mücadele konusundaki en önemli silahımız eleştiri özeleştiridir. İdeolojik mücadele burjuvazinin kirlettiklerini temizlemektir. Eleştiri-özeleştiri ise bu işlemin etkili bir mücadele aracıdır. Devrimciler kendi aralarındaki çelişkilerin çözümünde eleştiri-özeleştiriye başvururlar.
* Gençlik Federasyonundan: Faşizm karşısında susarak değil, direnerek haklar kazanılır!
Ve biz, 46 yıldır akademik-demokratik haklarımız için, üniversitelerimizde; söz-karar ve örgütlenme hakkımızı kullanmak için mücadele ediyoruz. Ve her dönemde faşizmin en azgın saldırılarına maruz kaldık, kalıyoruz. Ama hiçbir dönemde teslim olmayı seçmedik. Sizleri de bu mücadelede gençliğin yanında olmaya, demokratik üniversite mücadelesini büyütmeye, demokratik üniversiteleri kuracağımız bağımsız demokratik Türkiye için mücadele etmeye çağırıyoruz. Bu sadece bir ödev değil, ahlaksal bir yükümlülüktür de. Susmayı değil direnmeyi tercih edelim. Susarak hak kazanılmaz. Susmayın! Demokratik Üniversiteler Mücadelesinde Yerinizi Alın!
* Liseliyiz Biz: Katliamlara karşı Liseli Dev-Genç saflarında örgütlenelim!
Bizler liseliyiz. Bu ülkeyi ve bu halkı çok seviyoruz. Katledilen çocukların, Berkin’in, Dilek Doğan’ın hesabını bizler soracağız. Katliamlara karşı sessiz kalmayacak, mücadele edeceğiz.
Okullarda, mahallelerde, dershanelerde bulunduğumuz her alanda arkadaşlarımıza katliamları ve bunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini anlatmalıyız.
Bu vatana bu halka olan sevgimiz bize yol göstermeli. Berkin hesabını sormamızı bekliyor. Berkin’den devraldığımız sapan ile katillerin üstüne üstüne yürüyeceğiz. Katliamların hesabını soracağız.
* Röportaj: Aysel Doğan: “O insan kim bilir Dilek’ten sonra kimi öldürdü?”
Dün Armutlu’da Cizre örneği yaşandı. Dün insanlar o sokakta katledilmeye çalışıldı. İnsanların ölmemesi sadece bir mucizeydi. Biber gazı dışında gerçek mermi kullandılar. Sokakta halk da olsa halk da öldürülecek. Ama halkın sokakta olması lazım. Bunları geriletebilmemiz için yarın burda yaşama hakkımızı kazanabilmek için halkın sokakta olması gerekiyor. Biz halkı sokağa davet ediyoruz.
Evet, bize yardım ediyorlar. Yemek getiriyorlar ama evlerine sahip çıksınlar. Devrimciler sokakta çatışırken çıksın kapısının önünde sadece desin ki girmeyin sokağımıza onlar bizim çocuklarımız, ne için geldiniz? Ne yapmaya çalışıyorsunuz diye sorular sorsunlar. Biz bunu istiyoruz halktan.
* Mahallelerde örgütlenmek tercih değil, zorunluluktur!
… gecekondular daha başından itibaren -örgütlü olsun ya da olmasın- düzenin polisiyle, zabıtasıyla, arazi mafyasıyla tüm saldırılarına karşı direnişlerin içinden doğmuştur.
Büyükşehirlerde yaşayan nüfusun %70’den fazlası mahallelerde yaşar.
Halkın hemen her kesiminin yaşadığı yerlerdir mahalleler. Bu yanıyla mahallelerde örgütlenmek devrim iddiası olan bir örgüt için tercih değil, zorunluluktur. Yazı dizimizde mahallelerde örgütlenmenin zorunluluğunu ele alacağız…
* Halk Meclisleri: Bugünden yarını kurmaktır!
Halk Meclisi derken aklımıza ne geliyor? Ve bugünlerde Halk Meclisi denince düşman neden bu kadar korkar? İsmini duyunca bile geceleri yatamaz olurlar. Bu korkuları niye? En başta ismi Halk Meclisi demek bile tutuklanmamıza, senelerce yatırılmamıza, o da yetmez bedeller ödeyerek mahallelerin var olmasına onların savunulmasına, kültürümüzün yozlaştırılmasına, çocuklarımızın geleceksiz bırakılmasına, işsiz kalmamıza, işimiz varsa işimizden atılmamıza, öğrenciysek okuldan atılmanıza, ev hanımıysanız mutfaktan çıkmamanıza, hatta camdan bile bakmamanıza sokağınızda ne olup bittiğine kadar.
* Ülkemizde Gençlik: Berkin’in karnesini almaya gidiyoruz!
* Direnen kazanır! İmbat günlüğü…
* Sanatçıyız Biz: Faşistten aydın olmaz
Kürdistan’da yaşanan katliamların durması için akademisyenler (aydınlar) imza metni hazırladı ve 1128 kişi bu metne imza attı. İşte tam burada AKP’nin yaratmak istediği “Aydın” kavramı tartışması başladı.
Erdoğan bu metne imza atanları vatan haini ilan etti ve hemen elinin altında, asker gibi dava açmaya hazır bekleyen savcılarına soruşturma açtırdı. Vatanı satanlar vatanın bekçisi olduklarını söylüyorlar. Akademisyenlerin evleri polislerce basıldı. Suçları belliydi, imza atmışlardı.
AKP’nin burada yapmak istediği çok açık; dize getirmek baş eğdirmek. Benim istediğim kadar düşüneceksin, benim için üreteceksin diyor. Buna karşı çıkarsan vatan hainisin teröristsin. Tıpkı Nazım Hikmet’e, Yaşar Kemal’e, Grup Yorum’a yapıldığı gibi…
* Çekin kanlı ellerinizi vatanımızdan!
Çekin kanlı ellerinizi vatanımızdan…
Burası bizim vatanımız; Kawaların, Bedreddinlerin, Pir Sultanların, Mahirlerin yurdu: Anadolu!..
Burası bizim vatanımız; Sütçü İmamların, Mehmet Saitlerin, Karayılanların, Nene Hatunların, Şahin Beylerin yurdu: Anadolu!..
Ya defolup gidersiniz vatanımızdan ya da binlerce Alişan olup karşınıza dikilmeye devam eder bu halkın yiğit evlatları.
* Hayatın Öğrettikleri: “Sizin hiç yazınız kışınız yok mu?”
Gerçekten de hayatın durduğu, düzenin bile kendi işleyişini sürdüremediği koşullarda sadece devrimciler kendi işlerini kesintisiz olarak devam ettirebilirler. Yaz, kış, yağmur, çamur, fırtına demeden.
Bu nasıl bir inançtır? Bu inancı sağlayan nedir? Bir devrimci inanç taşıyıcısıdır. Gittiği her yere ayakları götürür ama onu taşıyan inancıdır.
* Siz galoş giymediniz, biz size kefen giydireceğiz!
* Berkin için adalet çadırı günlükleri!
* Halkın Mühendis Mimarları: Birlikte daha güçlüyüz!
* TAYAD 30 yaşında!
* Umudun sesi Yürüyüş Anadolu’nun ve İstanbul’un her yerine ulaşıyor!
* Sorunlar/Çözümler: Herkes değişir dönüşür, yeter ki isteyelim!
Diyalektiğin maddelerinden biridir değişim. Doğada, yaşamda değişmeyen hiçbir şey yoktur. Her şey değişim halindedir. Hayvanlar, bitkiler, insanlar… Kısacası her şey değişmekte, dönüşmektedir. Bu değişim bazen birden, bazen de zamana yayılarak olmaktadır. Bunu belirleyen koşullar ve iradi müdahaledir. En çok karşılaşılan durumlardan biridir, düzen kültürünü almış, ısrarla bu kültürü ve düşünce biçimini yaşayan insanların değişmeyeceğine olan kör inanç.
* Avrupa’da Yürüyüş: 60 milyon insanı sürgüne mahkum eden, emperyalizmdir!
* Avrupa’daki Biz: Enternasyonalist olmak!
Emperyalizm kendi denetimi dışındaki örgütlere, düzene alternatif olabilecek örgütlenmelere ve hatta beyninde emperyalizme karşı direnme düşüncesi olan tek tek kişilere karşı çok kapsamlı bir imha politikası uygulamaktadır.
İmha edebilmek için, ilk adımda ülkeleri birbirinden yalıtmak, örgütleri yalnızlaştırıp tasfiye etmek ve beyinlerde başkaldırı duygusunun kalmaması için bir tecrit politikasını hayata geçirmektedir.
* Yitirdiklerimiz…
“Bu kadar pisliği, insanlara yaptıran eziyeti gördükten sonra bu düzen içinde yaşayamam. Devrimci mücadele benim her şeyim.”
Meral Akpınar
* Kulağımıza Küpe Olsun…
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
* Öğretmenimiz…
Bu savaşta kazanmak istiyoruz.
O zaman düşmanımızı tanıyacağız.
Düşmanımızı tanımak demek onun nerede ne yapacağını bilmek demektir. Düzene egemen olan onlar olsa dahi biz onların ördükleri ağlardaki delikleri bulmalıyız ve o deliklerden girerek onları vurmalıyız.