Yürüyüş Dergisi 508. Sayısı Çıktı
* Ölsek Ölümüzden Korkarlar, Tutsak Düşsek Tutsaklığımızdan Korkarlar
BU KORKU CEPHE KORKUSUDUR!
Bu Korku; Halkın Adaletinden Korkudur!
* Beş, On veya Yirmi Sene Sonra…
AMA MUTLAKA GELECEĞİZ! BEKLEYİN! ZAFERLE GELECEĞİZ!
* AKP FAŞİZMİ, CİZRE’DE BODRUMDA 60 İNSANIMIZI KATLETTİ
CİZRE, SİLOPİ, SUR’DA KATLEDEN DEVLETTİR! HESAP SORACAĞIZ!
* HALK CEPHELİLER, CİZRE KATLİAMI İÇİN ONLARCA MAHALLEDE GÖSTERİ YAPTILAR…
GAZİ MAHALLESİ’NDE CADDEYİ TIRLA KAPATIPPOLİSLE ÇATIŞTILAR!..
(Derginin PDF’sini okumak için linke tıklayınız:
http://yuruyus-info.org/pdf/pdf/508.pdf
Umudu büyütmek için Yürüyüş okuyalım, okutalım!
Her Yürüyüş okuru, aynı zamanda kendisini, Yürüyüş dergisinin dağıtımcısı gibi hissetmelidir. Bir dergi alıyorsa iki dergi almalı, bir başkasına da ulaştırmalıdır dergimizi.
Herkes ve her alan kendisine hedefler koymalı, dergi dağıtımını ikiye katlamalıdır.
Dergimiz bir okuldur. Hayatın gerçeklerini, kavganın haklılığını, güzelliklerini, umudu pek çok insan dergimizden öğreniyor, dergimizle kavgaya atılıyor, örgütleniyor.
Dergimiz ayaklı bir kadrodur. Girdiği yere devrimci politikayı taşır ve orayı örgütler.
O zaman dağıtacağız, daha çok insana dergimizi ulaştıracağız. Ulaştığımız her insan, düzenden kopardığımız bir insandır; bizim zaferimizdir.
Yürüyüşe sahip çıkıyorum, Yürüyüş okuyorum diyelim, Yürüyüş okutalım.
Yürüyüş Dergisine ve kitaplarımıza ulaşmak için Ozan Yayıncılıkla iletişim kurabilirsiniz.
Ozan Yayıncılık Telefonu: (0-212) 536 93 44
Haftalık Dergi / Sayı: 508
14 Şubat 2016
Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)
İÇİNDEKİLER:
* İstiyoruz Yapacağız: Biz kendi sandalyemizde oturmaya devam ediyoruz, edeceğiz!
SORUNLARIMIZI ÇÖZMENİN VE KURTULUŞU SAĞLAMANIN TEK YOLU EMPERYALİZME KARŞI SAVAŞMAKTIR. Çünkü her sorunun kaynağında emperyalizm vardır.
Emperyalizm gerçeğini halkların gözünün önünden kaçırmaya çalışmak tasfiyeci ve inkarcı düşüncelere bir şey kazandırmaz. Her ne yaparlarsa yapsınlar gerçek ortadadır. Yarattığı tüm çözümsüzlükler, krizler, sömürü, yozlaştırma ve yabancılaştırma saldırılarıyla yanı başımızdadır.
Bu gerçeğe karşı savaşacağız. Ve onu yeneceğiz.
* İki halk savaşçısını yakaladık diye boşuna sevinmeyin! Adalet savaşımız sürüyor!
Sevindikleri şeye bakın! Ancak halk düşmanları sevinir buna. Her şey tutsak edilen adalet savaşçılarının haykırışındadır: “Dilek Doğan’ın, Berkin Elvan’ın Hesabını Soracağız!” “Yaşasın Halkın Adaleti!”
Boğmaya çalıştılar halk savaşçılarının haykırışlarını. Elleri bağlı adalet savaşçılarının ağızlarına sarılarak susturmaya çalıştılar, çağrının halklarımıza ulaşmasını engellemeye çalıştılar.
Bu mudur başarıları? Buna mı seviniyorlar? Zavallılar. Bitmiş, tükenmişler. Tutsak ettikleri adalet arayışıdır, halkın adalet özlemidir.
* Biz Diyoruz ki: Neden Halk Meclisleri?
Halkımızın örgütsüzlüğü düzenin bilinçli bir politikasıdır. Düzen, gücünü halkımızın örgütsüzlüğünden alır. Halk Meclisleri halkın umududur! Düzene karşı örgütlenmek için halkın en güçlü alternatifidir.
* Sol’un Köşe Taşları: MLKP’ye tekrar hatırlatıyoruz!
Kürt milliyetçileri MLKP’nin bu eğilimini çok iyi değerlendirmiştir. Çünkü Kürt milliyetçilerinin ilişkilerine ilke değil, faydacılık egemendir. Her şey kaba faydacılığa göre şekillenir. İlkeli olmayı sağlayan ideolojik sağlamlıktır. Bu olmazsa, devrimci ilkeleri kararlı ve uzlaşmaz biçimde savunmak da mümkün olmaz. MLKP’deki durum tam da budur.
MLKP’nin Kürt milliyetçilerine yaklaşmasının bir yanı ideolojik zayıflığı, politik güçsüzlüğü, güce tapan yaklaşımı iken diğer bir yanı da faydacılıktır. Kürt milliyetçilerinin olanaklarından yararlanma isteğidir. Bu yaklaşım, Kürt milliyetçilerinin solu kullanma temelindeki yaklaşımları ile birleşince ortaya örgütsel kimliğin, ideolojik bağımsızlığın kaybolmasını da beraberinde getirmiştir.
MLKP’nin ideolojik bunalımı ve örgüt anlayışı bu haliyle sürdükçe istikrarsızlığı da sürecektir. Bu sadece MLKP için değil, politikalarını, taklitçilik veya onun bir başka biçimi olan başka güçlere yaslanma üzerine şekillendiren bütün örgütleri bekleyen kimliksizleşmedir.
* TAYAD: TAYAD 30. Yaşını coşkuyla kutladı!
TAYAD’lıları örgütleyen düşmanın ta kendisi oldu. Hapishanelere gide gele, zulmün kendisini göre göre bedel ödediniz. Dünyanın hiçbir yerinde TAYAD gibi bir örgütlenme yoktur. TAYAD yalnızca dernekler masasına kayıtlı bir dernek değildir. TAYAD bir gelenektir.
86 yılından bugüne kadar bizlerin omuzlarındaki tarihsel sorumluluğu paylaşan annelerimize, babalarımıza çok teşekkür ederiz.
* Devrimci İşçi Hareketi: Bir avuç kömür için bir ömür veren madencilerden mektup…
Bir Avuç Kömür İçin Bir Ömür Verenler Hakları İçin Direnmesini de Bilirler!
Bizi Soma Katliam davası devam ederken işten çıkarttılar. Şimdi soruyoruz herkese: Hani Soma’yı, madencileri asla unutmayacak ve unutturmayacaktık? Şimdi bu saldırı sadece bize mi? Nerede kaldı verilen o sözler?
Elli gündür gözaltılara, işkencelere, küfürlere maruz kalarak işe geri dönebilmek için direniyoruz. İmbat Madencilik patronu Arif Kurtel, işletme müdürü Gökalp Yıldız, müdür yardımcısı Yavuz Burgut, Ege Linyit İşletmeleri, Soma Kaymakamı, jandarma, savcı, hepsine karşı direniyoruz. AKP’ye karşı direniyoruz.
* Mahallelerde örgütlenmek tercih değil, zorunluluktur -3-
Çünkü gecekondu mahallelerinde olmak demek; halkla iç içe olmak demektir. Gecekondu mahallelerinde olmak; halkı örgütlemek demektir. Halkı örgütlemek ise; halka emek vermek demektir.
Ne reformizm, ne de oportünizm halka emek vermez. Emekçi değil, emek hırsızıdırlar. Devrimcilerin emeği üzerinden politika yapmak isterler.
* Çocuk katili emperyalizm
3-4 Yaşlarındaki Çocuklarımızın Emperyalizmin Yarattığı Hastalıklardan Ölmesi, Kaderleri Değildir!
Bütün çocuk ölümleri emperyalizmin pazar hırsı, para hırsı uğrunadır. Silahla, tankla-topla, gıdayla veya zehir saçan oyuncaklarla öldürüyorlar çocuklarımızı… Emperyalizm için fark etmiyor, yeter ki kasalarına para aksın.
* Savaş ve Biz: Kurallı, disiplinli ve temiz çalışmalıyız
Cepheli kimliğine sahip olmak, kendi içerisinde bize daha dikkatli olmamız, düşmanı daha fazla ciddiye almamız gerektiğini hatırlatır.
Savaş çetindir. Bu çetinlik içerisinde eksik ve yanlışlarımızı en aza indirmemiz, zamanla da yok etmemiz gerekir. Savaş gerçeğini unutmamak gerekir.
Mücadele içerisinde tutsak ya da şehit düşmemize, eylemlerimizin gerçekleşmeden açığa çıkmasına, yaptığımız işlerin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olan düşmanın “çok güçlü” olması veya her şeyi bilmesi değil, bizim ilkesiz ve kuralsız davranmamızdır.
* Kürdistan’da Tek Yol Devrim: Teslimiyet ya da savaştan başka seçenek yoktur!
Hala direnen yerleri de katliamlarla ve zorunlu göçlerle boşalttıktan sonra kendine göre bölgeyi yeniden imar etmek ve düzenlemek isteği içindedir AKP. Bunu yaparken kendisini güçlendiren de HDP ve Leyla Zana gibilerin yaklaşımları olmaktadır. Onların bu yaklaşımlarından güç alan AKP hem bölgeyi yeniden düzenleme konusunda kendine daha güvenli hareket etmekte ve hem de Kürt milliyetçilerini aşağılayarak ve yollarını çizerek tam bir boyun eğiş, teslimiyet noktasına getirmek istemektedir.
* Ülkemizde Gençlik: Görevimiz örgütlenmelerimizi büyütmektir!
Gerçekler devrimcidir. Gerçeğin dili ile sadece ve sadece devrimciler konuşurlar. Bizlerde Dev-Gençliler olarak gerçeğin dili olacağız… Belki herkesi ikna edemeyeceğiz. Tepkilerle karşılaştığımız da olacak. Ama vazgeçmeyeceğiz!
Ancak dokuz köyden kovulsak da onuncu köye gidip doğruları anlatacağız. Sabır, ısrar ve emek, irademizin, kararlılığımızın sonucunu bugün değilse yarın ama mutlaka alacağımızı bileceğiz.
Bu nedenle her insana gidecek, her insanımızla konuşacak ve onlara gerçekleri taşıyacağız. Kampanyamız var, işimiz çok, vaktimiz yok demeyeceğiz. Çünkü biz devrimciyiz, Dev-Gençliyiz ve asıl işimiz insandır. İnsanlarımıza gidecek ve onları faşizme karşı örgütleyeceğiz.
* Liseliyiz Biz: Parasız eğitim, sınavsız gelecek, Berkin için adalet istiyoruz, alacağız!
Yaşadığımız tüm bu sorunlara karşı örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz. Bizler Liseli Dev-Gençliler olarak, başlattığımız “Parasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Berkin için Adalet İstiyoruz” kampanyası ile hesap sormaya, eğitim sisteminin çarpıklığını gözler önüne sermeye devam edeceğiz. Okullarımızda kurduğumuz ve kuracağımız öğrenci meclisleri ile sorunlarımıza çözüm bulacağız.
* Röportaj: Bu direniş, direnirsek kazanacağımızı gösterdi!
Erdoğan Çakır’ın onursuz üst aramasına karşı başlattığı açlık grevine destek Olmak için Süresiz Açlık Grevi yapan ve Fransa Adalet Bakanlığı önünde kendilerini zincirleyen Avrupa Dev-Gençli Sevil SEVİMLİ ve Ilgın GÜLER ile röportaj yaptık.
“Avrupa Dev-Gençliler olarak Yapmamız Gereken; Yoldaşımızı, Erdoğan Abimizi Sadece Desteklemek Değil; Direnişin Tam Ortasında, Onun Yanında Olmak, Direnişini Omuzlamaktı. Öyle de Yaptık”
* Direniş ve zafer beyinlerimize ve kalbimize nakşedilmiştir!
Direnme geleneği bizim damarımızda gürül gürül akar. Bunları öğrenecek emperyalistler. İnsan iradesinden daha güçlü hiç bir silah yoktur. Bu gerçeği halkımıza anlatmalıyız. Hapishanelerde sürdürülen bir direniş, dışarısı içerisi birlikte mücadele ettiğinde zafere ulaşacaktır! Erdoğan Çakır’ın direnişiyle zaferi, geleneklerimize yeni bir sayfa daha eklemiştir.
* Sanatçıyız Biz: Sınıf bilincinden yoksun olanlar, dostunu düşmanını karıştırır
Kürt halkının çocukları katlediliyor, sokaklardan aileleri cenazelerini dahi alamıyor. Binlerce insan sürgün ediliyor, göçe zorlanıyor. Kürt halkının çocukları katlediliyor, toprakları yağmalanıyor, yerle bir ediliyor, bunun karşısında sadece internette tepki dile getirmek bir şey ifade etmiyor.
O toprakların çocuklarıysanız oradaki halka en azından yanlarında olduğunuzu göstermek gerekir. Bu ülkede gencecik kızlarımız ailelerinin gözleri önünde polis tarafından katlediliyor. Bunlara karşı sesini yükseltmelidir halkın acısını duyduğunu söyleyen her sanatçı.
Halkı için acı duymak Haziran Ayaklanmasını eleştirmek değil orada katledilen Berkinlerin tarafında olmak demektir. Gerçek halk sevgisi budur.
* Röportaj: Koroya çağırıyorum!
Hatay Emniyet Müdürlüğü’nün İşkenceci Polisleri, Onursuz Aramaya Karşı Çıkan Grup Yorum Korosu Üyesi Kübra Sünnetçi’nin Kolunu Kırdı!
Hatay’da Grup Yorum Korosu ilanlarını dağıtırken gözaltına alınan Grup Yorum Korosu üyesi Kübra Sünnetçi ile görüştük.
* Anadolu Cephesi: Alanımızı, bölgemizi ne kadar tanıyoruz?
Örgütlenme faaliyetinin ilk adımı, bulunduğumuz alanı tanımaktır. Program çıkartmak, kitle çalışması yapmak, eylem örgütlemek, halk örgütlenmeleri yaratmak, kadrolaşmak… aklımıza gelen gelmeyen bütün faaliyetlerden sonuç almak, zaman kaybından kurtulmak için alanımızı bütün yönleriyle tanımalıyız. Çalışma alanımızı tanımadan atacağımız her adım karanlıkta el yordamıyla yürümeye benzer.
Karanlıkta el yordamıyla yürürsek ne olur? Hızlı olayım derken sağa sola çarparız, sağa sola çarpıp bir şeyleri devirmeyeyim derken kaplumbağa gibi yavaş hareket ederiz. Oysa biz mümkün olan en az hatayla, hiçbir şeyi devirmeden hızla örgütlenmek istiyoruz. Bu da alanımızı, bölgemizi, birimimizi tanımakla olur.
* AKP iktidarının hiçbir yasası, kurumu meşru değildir!
Faşizm kendi hukukunu ve kanunlarını tanımaz. Anayasa’da, yasalarda göstermelik olarak bir kısım demokratik haklar vardır ancak her birininin altında ‘ama’ları ve ‘ancak’ları da vardır. Ayrıca, kağıt üzerindeki hakları askıya alacak kanunsal düzenlemeler yapılır, kanun hükmünde kararnameler çıkarılır. İktidarlarını ve çıkarlarını riske atacak en ufak bir tehdit, tehlike karşısında bütün bunlar bile yok sayılır.
Ülkemiz sömürge tipi faşizm ile yönetilmektedir. Mevcut hukuk, faşizmin hukukudur. En ufak hak bedellerle kazanılır. Kazanılan haklar bedeller ödenerek mücadeleyle korunur.
Bu gün görev; Faşizme karşı mücadeleyi yükseltmek, onu tarihin çöplüğüne atmaktır.
* 10 Soruda: Hedefli çalışmak
Hedefli çalışma, mücadeleyi büyütmek ve geliştirmek için neyin, neden, ne amaçla yapıldığını bilmektir. Hedefli çalışmayı başarıya ulaştırmak için, memur zihniyetini söküp atmak, dinamik, inisiyatifli bir devrimcilik anlayışını oturtmak gerekir.
Hedefte net olmadan, o hedefe ulaşmak için ısrarlı bir çaba içinde olmadan, pratiği her an iktidar perspektifi ile örgütlemeden, devrim iddiasını sürdürebilmek mümkün değildir.
Her kadronun iradesi, hedefleriyle güçlenir. Devrimci kişilik hedeflerle gelişir. Ancak hedefine kilitlenmiş bir savaşçı, zorlukları yenebilir. Olanakları aştıran, olmazları olur kılan, yoktan var edilmesini sağlayan da hedefe kilitlenmektir. Bizi var eden de kültür ve değerlerimizin mücadelemizde somutlanmasıdır.
* Kamu Emekçileri Cephesi: AKP faşizminin kollayıcısı, kapıkulu, ajan-muhbiri değil mezar kazıcısı olacağız!
Amaçlanan; memurların iyiden iyiye AKP’nin denetimine alınmasıdır. AKP faşizmi, kamu emekçilerinin haklarını bir bir ellerinden alırken, kamu emekçilerinde biriken öfkenin de farkındadır. Bu öfkenin patlamasını, memurların başkaldırmasını önlemek istiyor AKP. Devleti bütünüyle AKP’lileştirirken her alanda daha güvenilir kadrolar arıyor kendisi için.
Ve esas olarak AKP, halka karşı savaşının ihtiyaçlarına göre örgütleniyor. Fakat başarılı olamayacaktır. Kamu emekçilerinin tarihi mücadele ve direnişlerle doludur. Bu tarihte ödenen bedeller, şehitler, Ayşenur Şimşekler vardır… Kamu emekçileri halktır. Faşist düzenin kollayıcısı; ajanı, muhbiri değil, diğer emekçi halk kesimleriyle birlikte, sömürü ve zulüm düzeninin mezar kazıcısı olmaya devam edeceklerdir.
* Halk Düşmanı AKP: AKP ile tutsak sayısı 3 kat arttı!
AKP’nin elinden gelse Türkiye’nin yarısını hapishaneye dolduracak. Korkuları ve yarattıkları sosyal adaletsizlik, yoksulluk büyüdükçe çözümü yeni hapishaneler inşa etmekte buluyorlar. Hitler’i inşa ettirdiği toplama kampları nasıl kurtarmadıysa, AKP’yi de mutlak sonundan sayısını artırdığı hapishaneler kurtaramayacak!
* Halk Meclisi: Bu düzen, kısa yoldan zengin olmayı aşılıyor!
Halkımız! Canımızı alan, kanımızı içen, emeğimizi alınterimizi çalan, bizleri sahte düşlere, umutlara sürükleyenlerin bu oyununa kanmayalım. Milyonlarca yoksulun ortak sorunu olan açlığa, yoksulluğa, işsizliğe… kısacası bu sömürü düzenine karşı örgütlenip mücadele etmedikçe daha çok hayallerin peşinden koşarız ve hiçbiri de gerçek olmaz.
İşte tüm bu nedenlerden dolayıdır ki, hayallerin değil, gerçeğin peşinden gidelim! Gerçek ise bizim olanı almaktır.
Bunun için Halk Meclislerinde örgütlenelim mücadeleyi büyütüp, açlığın, yoksulluğun son bulduğu Devrimci Halk İktidarını kuralım!
* Halk Meclisleri; mahallelerimizde kumara izin vermeyeceğiz!
* Sorunlar/Çözümler: Derneğimize sarhoş birisi gelirse ne yapacağız?
Sarhoş gelen kişinin niteliğine ve neden geldiğine bakacağız. Tanıdığımız birisi mi? Kavga etmeye mi gelmiş? Bir sorunu için bizden yardım mı istiyor? Bu sorulara cevap bulmalıyız.
İlk iş olarak sarhoş gelen kişiyi ayıltmaya çalışmalıyız. Ki konuşacaklarımızı, yapacaklarımızı anlayabilsin. Kahve içirerek, soğuk duş aldırarak ayıltmaya çalışalım. Her tür durumda sorunu ile ilgilenmeliyiz. Düzenin yaygınlaştırdığı uyuşturucu, yozlaşma, içki içmenin boş vermek, sorunlardan kaçmak olduğunu kendisine göstermenin yöntemlerini bulmalıyız.
* Direnen Oya Baydak’ın yanındayız!
* Ülkemizde Gençlik: Baskılar, tutuklamalar bizi yıldıramaz!
* Dergimizin, Umudun Girmediği Ev Kalmamalıdır!
İstanbul ve Anadolu’nun her yanında, baskı, zulüm ve katliamlar devam ederken, halkımız gerçeklere ve adalete susamışken durmak yok; gerçekleri yazan dergimizi ülkemizin her yanına ulaştırmaya devam edeceğiz.
* Hayatın Öğrettikleri: Halkımızın bizimle paylaştığı sırları, başkalarıyla paylaşmamalıyız!
* Dilek için 17 Şubat’ta Çağlayan’dayız!
* Kürdistan’da katledilen halkımızın hesabını soracağız!
* Halk savaşçıları onurumuzdur!
* Katil polis hesap verecek!
* Saraylarınızın Kapısına Dayanan Halkın Adaletini Yargılayamazsınız!
Engellemeye çalıştılar, hapsettiler, adalet isteyen herkesi gözaltına aldılar. En sonunda da adalet savaşçısı Fırat Özçelik onlara saraylarında da aradıkları “güvenliği ve huzuru” bulamayacaklarını gösterdi.
Bu savaş meşrudur. Adalet talebi gibi bir hakka dayanır. Yasalar, hapis cezaları hükümsüzdür. Adalet savaşını halka dayatan yine zalimlerin kendisidir. Tarihsel ve siyasal haklılığı taşıyan her mücadelede olduğu gibi bizim topraklarımızdaki halkın adalet mücadelesi de kazanacaktır.
* Avrupa’da Yürüyüş: Haklarımız bizimdir, gasp ettirmeyeceğiz!
* Avrupa’daki Biz: Göçmenlere saldırıların sorumlusu emperyalizmdir
Avrupa medyasında adeta bir korku havası ve Müslümanların şiddet yanlısı olduğu algısı yaratılıyor. Medyanın sürekli “İslamcı militanlar ve cihatçılar” temasını işlenmesi, bir taraftan ülkede var olan İslam düşmanlığını körüklerken, diğer taraftan Müslümanlara yönelik saldırıları teşvik ediyor. Medya sürekli Müslümanlığa bilinçli olarak vurgu yapıyor.
Oysa aynı basın, öldürülen bir Türk ya da ezilen başka ülke halklarından biri olduğunda, hele de öldüren Avrupa ülkesi vatandaşı ise milliyetini, dinini haber konusu dahi yapmıyor. Tersi bir durum olduğunda ise özellikle milliyetine ve dinine vurgu yapıyorlar.
* Yitirdiklerimiz…
“Ne duruyorsunuz, hadi, biz canımızı ortaya koyuyoruz” Orhan Oğur
* Kulağımıza küpe olsun…
Kaplanın inine girmeden kaplanın yavrusunu nasıl yakalarsın.
* Öğretmenimiz…
“Bugün devrimcilerin temel sorunu; halka devletin, sömürünün ne olup olmadığını göstermek değil, “Bu devletten kurtulmak için nasıl mücadele edeceğiz, nasıl örgütleneceğiz ve ne yapacağız?” sorularını cevaplayabilmektir. Bütün çalışmalarımızın odağında örgütlenme yoksa, her gün artan oranda insan örgütlemiyorsak, taraftar kazanamıyorsak, gerekli çalışmayı yapmıyoruz demektir…