Yürüyüş Dergisi 510. Sayısı Çıktı
* DİLEK’İN KATİLLERİ YILMAZ’I DA VURDU!
* Dilek’i, Kendi Evinde “Galoş Giyin!” Dediği İçin, Yılmaz’ı, Evinin Sokağında Poşet Taşıdığı İçin KATLETTİLER!
* Yılmazları, Dilekleri Vurarak, Öldürerek Bizi Teslim Alamazsınız!
Biz Halkız! Bizi Tüketemezsiniz!
* ADALETSİZLİĞE TESLİM OLMAYACAĞIZ!
* Gazi, Armutlu Cephe’dir!
* Tüm Cephe Milislerine Talimattır!
* Düşmanı İnine Sokana Kadar, Halka Saldırılarının Bedelini Ödetene Kadar Evlerimize Girmeyeceğiz! Halkımızı Adaletsiz Bırakmayacağız!
Derginin PDF’sini okumak için linke tıklayınız:
http://yuruyus-info.org/pdf/pdf/510.pdf
Umudu büyütmek için Yürüyüş okuyalım, okutalım!
Her Yürüyüş okuru, aynı zamanda kendisini, Yürüyüş dergisinin dağıtımcısı gibi hissetmelidir. Bir dergi alıyorsa iki dergi almalı, bir başkasına da ulaştırmalıdır dergimizi.
Herkes ve her alan kendisine hedefler koymalı, dergi dağıtımını ikiye katlamalıdır.
Dergimiz bir okuldur. Hayatın gerçeklerini, kavganın haklılığını, güzelliklerini, umudu pek çok insan dergimizden öğreniyor, dergimizle kavgaya atılıyor, örgütleniyor.
Dergimiz ayaklı bir kadrodur. Girdiği yere devrimci politikayı taşır ve orayı örgütler.
O zaman dağıtacağız, daha çok insana dergimizi ulaştıracağız. Ulaştığımız her insan, düzenden kopardığımız bir insandır; bizim zaferimizdir.
Yürüyüşe sahip çıkıyorum, Yürüyüş okuyorum diyelim, Yürüyüş okutalım.
Yürüyüş Dergisine ve kitaplarımıza ulaşmak için Ozan Yayıncılıkla iletişim kurabilirsiniz.
Ozan Yayıncılık Telefonu: (0-212) 536 93 44
Haftalık Dergi / Sayı: 510
28 Şubat 2016
Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)
İÇİNDEKİLER:
* DHKC: Bu vatan bizim! Bu mahalle, bu halk bizim!
Bugün bizim direnmek dışında başka hiçbir alternatifimiz yoktur. Direnmeliyiz… Yürüyüş hakkımızdan başlayarak direnmeliyiz. Yoksa yarın değil yürüyüş, faşizm bizi sokağa çıkamaz hale getirecek. Direnme hakkını koruyabilmenin yolu direnmek, direnebilmek ise, sizin çocuklarınız olan, bu halkın çocukları olan Cephelileri sahiplenmek, Cephelilerle birlikte faşizme karşı birleşmektir.
* Biz Diyoruz ki: Mahalle halkı faşizmin saldırılarına karşı direnmelidir!
Biz diyoruz ki; faşizmin zulmünü eli kolu bağlı seyretmeyecek halkımız. Halkımızın eli kolu bağlı değil. Eli de, kolu da kendi öz evlatlarıdır.
* Halk düşmanlarıyla uzlaşmayacağız. Haklı ve meşru olan biziz, biz kazanacağız!
Gazi halkı Kürdistan’da yakılarak, kurşunlanarak katledilen halkımız için protesto gösterisi yapmak istedi. Çünkü Gazi halkı faşizmin uygulamalarını en yakından bilendir, yaşayandır. Başta Gazi Ayaklanması olmak üzere pek çok defa faşizmin saldırılarının direnerek ve hesap sorarak püskürtülebileceğini görmüştür.
Artık yürüyüş yapma talebine halkın can güvenliğini sağlama talebi de eklenmiştir. Gazi halkı evlerinde, meydanlarda, kendi mahallesinin sokağında katledilmek isteniyor.
Düşman Gazi halkının sadece demokratik haklarına saldırmakla yetinmiyor. Saldırı önceden planlanmıştır. Hedef Gazi’de önce devrimcileri sonra da tüm halkı yoketmektir.
* Yılmazları vurarak halkı teslim alamazsınız!
Yılmaz kırmızı karanfillerle toprağa verildi. Bir tohum düştü yine halkın bağrına. Önce öfke ve ağıt ve geleceğe bir umut bıraktı. Armutlu’da katil polisler bir gencimizin daha canını alamayacak! Size söz olsun, toprağın en derinine atılacak halk düşmanı katillerin leşleri!
* Polis, Yılmaz Öztürk’ü neden vurdu?
Faşizmin azgınca saldırarak halka ve devrimciler üzerinde bir korku yaymaya çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu korkuyu saldırarak, gözaltına alarak, tutuklayarak, olmadı katlederek yapıyor. Bir yanda devrimcileri tutuklayarak, katlederek yok etmeye çalışırken, bir yandan da halka ve devrimcilere yakın olmaya çalışan insanlara gözdağı veriyor. Bu korkuyu yenmenin koşulu güç olmak, örgütlü olmaktır.
Amaç her şeyi terörize ederek korku yaymaktır.
Halka, devrimcilere korku yaymak, susan bir ülke yaratmak istiyorlar.
* Dilek’in katili Yüksel Moğultay: “Biz böyle operasyonlarda elimiz tetikte dolaşırız”
İşin garibi yine polislerin çekmiş olduğu kamera kayıtları da katili yalanlıyordu. Bu kamera kayıtlarının varlığını bildiği halde hiç olmayan şeyleri uydurabiliyordu.
Oysa kameradaki sesler çözülmüş ve tutanak altına alınmıştı. Bu kamera kayıtlarını görmeden önce de aile, ifadelerinde doğruyu söylemişti. Müştekilerin söylediklerini doğrulayan kamera kayıtları katili yalanlıyordu. Sonuç olarak, Moğultay hukuksuz bir şekilde verilmiş de olsa oradaki işi bitmiş olduğu halde neden gereksiz yere evin içinde bulunduğunu, adeta uyuşturucu bir madde kullanmış gibi agresif ve yerinde duramayan tavırları olduğunu neden kapının önünde bekliyorken birden içeri koşup tetiğe bastığını açıklayamıyordu.
* Her anı eylem olan bir mahkeme
Dilek Doğan’ın katilinin mahkemesinin görüldüğü gün Adliye ve Adliye’nin bulunduğu bölge bir eylem alanına çevrildi. Dilek’in katili Yüksel Moğultay tutuklanmayınca Halk Cepheliler ekipler halinde her yerde oturma eylemleri yaptılar. Adliye’ye ve AKP Şişli İlçe Binası’na kan attılar. Katillerden hesap soracağız! Bugün kan atarak, oturma eylemleriyle “adalet isteğimizi” haykırıyoruz. Her eylemimiz, “İstiyoruz alacağız” kararlılığı demektir. Her eylemimiz “adalete giden yolu” kendi ellerimizle döşeyeceğimizin başlangıcıdır.
Kan atmak sembolik bir tavırdır elbette. Adalet isteğimiz yerine gelmezse, o kan yarın sembol olmaktan çıkacak… Dökülen kan; halk düşmanlarının, katillerin kanı olacaktır. Hiç kimse halkın evlatlarının kanını döktükten sonra elini kolunu sallayarak dolaşamaz.
* Dilek Doğan’ın katili tutuklanmadı! Adaleti biz sağlayacağız!
* Gazi direnişi sürüyor…
* Adalet mücadelesinin neferi olmaya devam edeceğiz!
* Grup Yorum halktır!
Daha önce de kulak zarımızı patlattılar, parmaklarımızı ezdiler, kırdılar… İbrahim’in parmağını kırdılar daha geçtiğimiz ay İzmir konserinde… Ama ne oldu? Halka moral veren şarkılarımız sustu mu? Hayır susturamadılar. Aksine daha çok sahiplendi dinleyicilerimiz ve de biz daha çoğaldık. Unutmayın; kırmakla, ezmekle bitmez bu şarkılar. Biz şarkılarımızı mücadelemizle, yüreğimizle söylüyoruz çünkü. Ali çalmazsa Ali’nin öğrencileri çalar kavalı, flütü… İbrahim çalmazsa İbrahim’in öğrencileri çalar bas gitarı… Öğrencileri konuşmaya başlar konser alanlarında, sokaklarda, meydanlarda…
* Gençlik Federasyonu: Faşizm intiharı biz umudu büyütüyoruz
Ölülerimizle dahi dalga geçen bir avuç halk düşmanı asalaktan Berkin’in hesabını sorduğumuz gibi Cizre’de, Roboski’de, Sur’da vatanımızın dört bir yanında katledilen gençliğin hesabını sormalıyız. Bu görünürde biçimsel bir intihar olsa da, esas olarak bir cinayettir. İntihar eden tüm öğrencilerin katili AKP iktidarı ve onun bakanı Nabi Avcı’dır. Döktükleri bu kanların hesabını Dev-Gençlilere verecekler. Hiçbirini unutmayacağız. Yoksul halk çocuklarının ölümleriyle, ailelerinin acılarıyla dalga geçmek neymiş onlara göstereceğiz. Bunun yolu her zamankinden daha çok gençliğe gitmek, gençliği örgütlemek, Seyfi Can Keleşlere umudu taşımaktır. Biz gençliğe umudu taşıyacağız. Umudu kuşandıracağız.
Seyfi Can Keleşleri örgütleyerek; çaresizliğin, ölümün ve bu zalimlerin elinden yine onlarla birlikte kurtaracağız. Bu bir Dev-Genç sözüdür!
* Liseliyiz Biz: Halk Okullarında, Öğrenci Meclislerinde öğrenecek, öğrendiklerimizi hayata uygulayacağız!
Biz onlara ulaşabildiğimizde bizim ilişkilerimizdeki sevgiyi, güveni gösterebildiğimizde çok daha farklı bağlanıyorlar. Mesele onlara ulaşmakta ve kendimizi doğru anlatabilmekte, gerçekleri onlara ulaştırabilmemizdedir. Okulda, öğretmeninden, ailesinden, TV’den, gazetelerden, çevresinden neyi doğru olarak gördüyse, neyin gerçek olduğu ona söylendiyse öyle yaşıyor gençler.
Biz ulaşamadığımızda bizden öğrenemediğinde de çarpık gerçeklerle şekilleniyor. Biz karşılarına yıllardır öğretilenin tam tersiyle çıktığımızda da hemen anlamasını, inanmasını bekleyemeyiz. Emek vermeli, anlaması için görmesi için kafasında sorular oluşturmalıyız.
* Röportaj: Parasız eğitim, sınavsız gelecek, adalet istemek suç değildir!
Okuldan Atılan Liseli Dev-Gençli Rıza Kartal ile Röportaj: Antep’de Liseli Dev-Genç’in Berkin Elvan İçin Adalet ve Parasız Eğitim kampanya çalışmalarında yer aldığı için okuldan atılan Rıza Kartal ile görüştük.
* Armutlu’da katliam var, duydunuz mu?
Burada 20 Şubat’ta bir genci, Yılmaz Öztürk’ü, hiçbir suçu olmadan katil polisler kurşunlarla katletti. Ve daha 20 yaşındaydı…
Neden diyeceksin Küçükarmutlu? Neden diyeceksin bu mahallede insanlar katlediliyor?
Küçükarmutlu; yoksul halkın devrimci değerlerle yaşadığı, devrimcilerle hareket eden bir mahalle. Haksızlığın, adaletsizliğin karşısında, boyun eğmeyenlerin mahallesi olduğu için, bugün katliamlarla karşı karşıya. İşte böylece duymuş oldun yapılan katliamları.
O kadar çok uzağımızda olmadığını gördün.
Ve şimdi bir yerden başlamalısın katliama dur demeye, sesini yükseltmeye, Dilek için, Yılmaz için adalet istemeye…
* 10 Soruda: Derneklerimizin önemi
Neden Dernek Kurmalıyız?
Dernekler halka gitmek, halkı bir araya getirmek ve örgütlemek için önemli bir misyona sahiptir. Dernek, örgütlenmenin bir çatısı olacak ve tek tek insanların bir araya gelerek oluşturacağı örgütlü gücü temsil edecektir. Çünkü, örgütsüz hak alma mücadelesi sürdürülemez.
Kurumlarımız her zaman yasal bir statüde olmak zorunda değildir. Koşullardan kaynaklı fiili meşru bazı örgütlenmeler de, örgütlenme amacına hizmet eden derneklerimizin yerini alabilir. Fakat örgütlenme geleneklerinin, birikiminin olmadığı yerlerde; çeşitli dernekler (dayanışma, çevre, mahalle güzelleştirme, haklar özgürlükler vb.) kurulabilir. Halk, gençlik, işçiler, esnaflar bu dernekler etrafında bir araya gelebilirler.
* Kamu Emekçileri Cephesi: Sağlık hakkımız için mücadele edelim!
Sağlık alanı da bu gerçekliğe dahildir. Ve denilebilir ki AKP’nin tekellerin çıkarını gözeten, her biri kapsamlı emperyalist politikaların bir parçası olan sağlık politikalarıyla halk için bir yıkım yaratmıştır. AKP iktidarı gelmiş geçmiş işbirlikçi iktidarlar içerisinde en işbirlikçi, en halk düşmanı iktidar olduğu gerçeğini sağlık alanında hayata geçirdiği sağlık politikalarıyla ve yarattığı sonuçlarla da göstermiştir.
* Halkın Mühendis Mimarları: Halkın mühendisi, mimarı olmak -2-
Yani mühendis-mimarlar olarak önümüzde iki yol vardır. Bir üçüncü yolumuz yoktur. Ya emperyalist tekellerin ve ülkemizdeki işbirlikçilerinin karlarını katlamaları için onların yanında yer alacağız ve halkın akıtılan kanının sorumlusu olup, bu suçla binlerce defa öleceğiz, ya da her onurlu insan gibi bir parçası olduğumuz halkımızın ve dünyanın yok edilmesinin önünde tüm bilgi birikim, emek ve cüretimizle barikat olacağız.
İşte Halkın Mühendis Mimarı olmak da, en başta söylediğimiz gibi salt mühendislik-mimarlık alanlarının sorunlarıyla sınırlı kalmadan, dünyada ve ülkemizde haktan ve adaletten yana yürütülen mücadelenin de bir parçası ve hatta öncüsü olmak görevini üstlenmektir.
* Anadolu Cephesi: Talancı AKP Cerattepe’yi satıyor
Bugün AKP iktidarı hem yasalarıyla, hem polisi jandarmasıyla direnişi yok etmek için saldırıyor. Kirleten, yokeden, yozlaştıran kapitalizmi yıkarak sosyalist bakış açısıyla çevre sorunu dahil bütün sorunları biz çözeriz. Kapitalizmin kar hırsı ise her an yeni sorunlar üretir. Ancak bu böyle diye haklarımıza, halkımıza, doğamıza yönelik saldırılar karşısında suskun kalmayacağız.
AKP’nin, tekellerin her saldırısı bizim örgütlenme, mücadele zeminimizdir. Cerattepe’de bakır madenine karşı direniş haklıdır, meşrudur. Cerattepe için direnen onuruna, namusuna sahip çıkan halktır; saldıran halk düşmanlarıdır, halkın ırzına namusuna göz dikenlerdir. Mücadeleyi büyütelim…
* Halk Meclisleri, halkın gücünü ortaya çıkaran örgütlenmelerdir
Köylerinde geçim kaynakları devlet tarafından talan edilen halkımız göç etmek zorunda kalmıştır. Çarenin kentlerde olduğunu düşünüp, büyük şehirlere gelip devrimcilerin kurduğu gecekondu mahallelerinden Küçükarmutlu, Gazi, Okmeydanı, Nurtepe, Sarıgazi, Bir Mayıs gibi mahallelere yerleşmişlerdir.
Yoksul halkın sorunları İstanbul’a gelmekle son bulmadı. Ellerinde avuçlarında ne varsa ortaya serip, başlarını sokacakları gecekondular yaptılar. Yaptıkları evler defalarca yıkılıp, talan edildi. Gözaltına alınmadık kadın, erkek, coplanmadık çocuk kalmamıştır.
* Emperyalizme karşı mücadele etmeden doğa korunamaz!
Havamızı kirleten, toprağımızı zehirleyen, çoraklaştıran, ülkemizi kimyasal atık deposu haline getiren emperyalizme işbirlikçisi oligarşiye ve onlar adına iktidar koltuğunda oturan halk düşmanı AKP iktidarına karşı örgütlenelim ve hesap soralım.
Tarımımızı yok eden, ülke toprağımızın 35 milyon metrekaresini işgal eden, açlığı, yoksulluğu yaratan, yeraltı-yerüstü zenginliklerimizi yağmalayan emperyalizmin kölesi değil, cellâdı olacağız.
Bağımsız, demokratik, sosyalist bir Türkiye için, Devrimci Halk İktidarını kurmak için, savaşı büyütmek ve halkı savaştırmak için, Halk Meclislerinde örgütlenelim.
Bizi yok etmeye çalışan emperyalizmi; ayak izlerine varana kadar, ülke topraklarımızdan silip atalım.
* Sanatçıyız Biz: Yeni bir dünya çocukların gözlerinde, onların ellerinde şekillenecek…
Bir çocuk için vatan, mahallesidir. Bir çocuk için sevgi, annesidir, en yakın arkadaşıdır. Bir çocuk için müzik sokakta oynadığı oyunlardır, düğünlerde söylenen şarkılardır. Çocuk en çok sevdiğine sahip çıkar. Çocuk diyerek geçmeyin, onları elinden aldığınızda o dişleri öyle bir sıkar ki, o gözlerden korkarsınız, o gözlerden umut alırsınız, içinizi titretir.
Çocuklarımızı düzen, müzikle şekillendiriyor. İlkokul çocukları çok hızlı şarkı ezberlerler, bütün o televizyondaki pespaye şarkıları ezbere bilirler ve o sanatçılar gibi giyinme özentisine girerler, onlar gibi dans etmeye çalışırlar.
Çocuklarımızı bu düzenin kirletmesine izin vermeyelim. Onlara; sen dinleyen değil söyleyen olmalısın, sen o aletleri çalan olmalısın. Sen senin beynini ve ruhunu, ülkeni, mahalleni geliştirecek şarkılar söylemelisin demeliyiz. Bunu gözlerimizle, dilimizle, söylediğimiz şarkılarla, emekle onlara anlatabilmeliyiz.
* Savaş ve Biz: Savaşçı yeni mevziler yaratandır
Tek de kalsak, ki en büyük örnek Niyazi Aydın’dır. Çalıştığı alanda, bölgede devrimci potansiyel yoksa yaratacağız, varsa örgütleyeceğiz, büyütecek düşmana vuracağız.
Unutmayalım; tek olmak veya örgütlülüğün olması-olmaması değil, her yere mevzi gözüyle bakıp, yeni mevziler yaratmaktır önemli olan.
Unutmayacağız; bulunduğumuz her yer mevzidir.
Unutmayacağız, örgüt gibi düşünüp, yapılması gerekeni yapacak ve çoğalacağız. Son söz için Dayımıza kulak verelim: GERİSİ HAYAT!..
* Devrimci İşçi Hareketi: Çözüm devrimci sendikacılıktadır!
DİSK’in 15. Genel Kurulu, patron sendikacılığının iflasının da ilanı oldu. Salonun dışıyla, içiyle bu tablo açık ve çarpıcıdır.
DİSK Genel Kurulu’nda sonu gelen; esasında Kürt milliyetçilerin, reformizmin, oportünizmin sendikal anlayışıdır. İşçi düşmanı AKP’nin Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’yu genel kurula davet eden Kürt milliyetçiliğinin, reformizmin ve oportünizmin uzlaşmacı teslimiyetçiliğidir.
Bu siyasetlerin uzlaşmacılıkları-teslimiyetçilikleri DİSK içinde sürecektir. KESK’i bugünkü haline getirmişler, yani bir sendika olarak bitirmişler ve şimdi de DİSK’le birlikte biteceklerdir.
Biz patron sendikacılığına karşı savaş açtığımızda “bu sendikacılık bitmiştir” demiştik. Bu genel kurul, bitişlerinin ilanıdır.
* TAYAD’lı Aileler: 30. Yıl ve kolektivizm
Kolektivizm, geçmişle bugünün en yakınımızdaki ile en uzağımızdakinin duygu ve düşünce anlamındaki ortaklaşmasıdır. TAYAD’ın 30. Yılında başarılan sadece komite tarzındaki çalışmalarla oluşturulan dayanışma, iş bölümü ve paylaşım değil, aynı zamanda geçmişten bugüne, şehitlerimizden taraftarlarımıza kadar oluşturulan ortak ruh halinin sonucudur.
Son olarak; bir işin başarılı olması kolektivizmin hayata geçirilmesine bağlıdır
* Mahallelerde örgütlenmek tercih değil, zorunluluktur -5-
Oligarşi tüm kurumlarıyla çürümüştür…
Başta parlamentosu olmak üzere, yargısıyla, mahkemeleriyle, ordusuyla, polisiyle, yasalarıyla, adaletiyle, eğitimiyle, sağlık sistemiyle… Bütün olarak AKP sistemi çökmüştür. Halk nezdinde bu düzenin hiçbir kurumunun meşruluğu yoktur.
Meşru olan halktır… Meşru olan devrimcilerdir… Bu mahallelerin kuruluşunda, her taşında, tuğlasında, harcında devrimcilerin kanı, alınteri, emeği vardır…
Çürüyen oligarşik düzenin karşısında kendi alternatiflerimizle varız.
Oligarşinin çürümüş, çökmüş parlamentosunun karşısına HALK MECLİSLERİMİZLE ÇIKIYORUZ.
* Oya Baydak yalnız değildir!
* Halk düşmanı AKP: Cerattepe Halkı Direniyor! Haklarımızı direnerek kazanacağız!
Artvin 25 yıldır, özellikle de son 5 yıldır genç, yaşlı, kadın, esnaf direniyor. Özellikle son günlerde saldırının boyutu da arttı. Polis insanları gözaltına alıyor, işkence yapıyor, gaz ve plastik mermi ile ateşli silah kullanıyor. Buna rağmen halka geri adım attırmış değil. Mücadele ne kadar uzun sürerse sürsün halk vazgeçmiyor. Hakkına sahip çıkıyor. Bu Anadolu insanının direngenliğidir, mücadele azmine tanık olmak bizim en büyük zenginliğimiz ve gücümüzdür. Haklılığımızın, halk sevgimizin somut halidir.
Bu halk, bu vatan bizim. Direne direne kazanacağız. Zaferi biz kazanacağız.
Direnen bir halktan daha büyük bir güç yoktur.
* Ülkemizde Gençlik: Tecavüzcü zihniyetten hesap soracağız!
* Yürüyüş iktidar iddiamızdır! Bu iddiayla sokaklardayız!
Türkiye’nin her bir karış toprağına umudun sesini ulaştırmak için Halk Cepheliler büyük emek ve özveriyle çalışmalarına bu haftada devam ettiler. Biliyorlar ki ulaştırılan her dergi halka umut olurken düşmanın da korkularını büyütüyor.
* Avrupa’da Yürüyüş: Halk çocuklarını katletmenin hesabını, dünyanın her yerinde soracağız!
* Avrupa’daki Biz: Alman devleti̇ suçlarını örtbas edemez!
Almanya devletinin ismi ve insan hakları ihlalleri, örtülü cinayetler türünde konular gündeme geldiğinde, “Almanya’da böyle şeyler olamaz. Almanya’da böyle bir şey olsa herkes ayaklanır…” türünde sözler de otomatik olarak birbirini izler. Ama gerçeklik hiç de buna uygun değildir. Bugüne kadar yüzlerce göçmen ırkçıların, faşist örgütlenmelerin saldırıları sonucu diri diri yakılmış veya linçlerle katledilmiştir.
Almanya denilince dünya halklarının aklına gelen Almanya’nın Nazi geçmişidir. Ama aynı Almanya bir kontrgerilla ülkesidir. Ve Almanya denilince ırkçılık ve faşist katiller aklımıza gelmeye devam edecektir. Ve elbette ki, yüksek güvenlikli özel Stammheim Hapishanesi’nde aynı gün tabancayla intihar ettiği söylenen RAF kadroları hatırlanmaya devam edilecektir.
* Yitirdiklerimiz…
“Ben varken, yoldaşlarımın beyinlerini yok edemeyeceksiniz, halkımızı teslim alamayacaksınız, yurdumuzu emperyalistlere satamayacaksınız.”
Doğan Tokmak
* Kulağımıza küpe olsun…
“Yanık tahtadan çıkarılmış mıh gibi olmak”
Anlamı: Hayatın çilesini, yükünü çekmesine rağmen; gücünü, özünü yitirmemiş olmak.
* Öğretmenimiz…
THKP-C; tarih bilinci olmadan, tarihte ilerici, devrimci öğelere sahip çıkmadan, devrimci bir hareketin, bir halk hareketinin yükselemeyeceğini ifade eder. Bu nedenledir ki, THKP-C; ülkemiz tarihinde, emperyalizme ve burjuvaziye, despotik yönetimlere karşı tavır almış, halkçı karakterde kuruluşlara, hatta tek tek kişilere sahip çıkmıştır.