13.06.2016
1999, Marmara Depremi… Rant uğruna deniz kumundan yapılmış binaların enkazında kaybettiğimiz canlarımız… Bugün yürüyüşümüzü kaybettiklerimize adıyoruz, bir taraftan da Kürdistan’daki yıkımlar. Yakan, yıkan, zulmeden hep aynı aslında. Marmara’da rant uğruna tedbir almayan da, bir halka baş eğdirmek için, evini başına yıkan da aynı düzen. Kentsel dönüşüm adı altında insanların başının üstünden çatısını alan, üç kuruşa kamulaştıran, mahalleri yozlaştırarak ele geçirmeye çalışan düzen. Elbet yıkılacak, elbet yıkacağız.
Sabah erkenden müvekkillerimiz ve ÇHD Kocaeli Şubesindeki dostlarımıza sıcak karşılamaları, destekleri ve misafirperverlikleri için teşekkür ederek Yalova’ya doğru yola çıkıyoruz. Adım attıkça vatanımıza hayranlığımız artıyor. Meyve ağaçları, envai çeşit çiçek. Parsel parsel satıyorlar topraklarımızı, özelleştirerek, kamulaştırarak halkın elinden alıyorlar. Sanayileşme yalanı ardında zehirliyorlar topraklarımızı, ağaçlarımızı, havamızı, suyumuzu. Yolda karşılaştığımız insanlarımızla sohbetler ediyoruz, bildirilerimizden veriyoruz. Tabiatın güzelliğinin de etkisiyle şarkılar marşlar söylüyoruz bugün.
Şehrin girişinde zaten peşimizde olan sivil polis sayısı öyle artıyor ki, halk bile yadırgayarak bakıyor. Her yanımızda polisler ve polis kameralarıyla yürüyüş yolunda bildirilerimizi dağıtarak, kampanyamızı anlata anlata ilerliyoruz. Daha sonra orası çok uzak oraya yürüyemezsiniz demelerine karşın sahil yoluna geçip adliyeye doğru yürüyoruz.
Adliye önüne geldiğimizde peşimizdeki polislere adliye önünde bekleyen polisler de ekleniyor. Açıklamamızı yapıyoruz. Pankartımızı toplayıp ayrılmaya hazırlandığımız sırada yanımıza geliyor ve kimlik kontrolü yapmak istiyorlar. Gösteriyoruz kimliklerimizi ama kimlik tespiti yapacaklarını söylüyorlar. Gülüyoruz, tartışmaya bile girmeye gerek görmeden böyle bir hakları olmadığını, yasayı ve haklarımızı onlardan daha iyi bildiğimizi, zaten günlerdir bizi takip ettikleri için adımızı sanımızı çok iyi bildiklerini söyleyerek uzaklaştırıyoruz yanlarından. Böyledir polis, her zaman şansını dener, bir adım geri attırmak, yolundan çevirmek için aklınca küçük ama özünde komik adımlar atar.
Sosyal medyada yürüyüşümüzü gören iki Yalovalı direnişimizi selamlamak, bizimle tanışmak için yanımıza geliyor. Adaletsizlikler üzerine söyleşip ayrılıyoruz.
Yalova Barosunu ziyarete gidiyoruz, Baro Başkanı Av. Hakan Gergeroğlu karşılıyor bizi. Desteklerini sunuyor, kampanyamız kapsamında hazırladığımız dosyamızı veriyoruz. Yalova’nın, avukatların ve hukuk sisteminin sorunları üzerine sohbet ediyoruz, sonrasında yemeğe davet ediyor bizi. Yemek sonrası biz de kendisini İstanbul’a davet edip, misafirperverliği için teşekkür ederek Gemlik’e gitmek üzere yola çıkıyoruz.
Gemlik’te müvekkillerimiz karşılıyor bizi. Ancak zaman kısa, burada açıklama yapacak kadar kalamıyoruz. Meydanda bildiri dağıtarak, halkla sohbet ederek Gemlik programımızı tamamlıyoruz. Bizim için hazırlık yapan müvekkillerimizden kalamadığımız için özür dileyerek vedalaşıp Bursa’ya doğru yola çıkıyoruz. Yolda şarkılar, şiirler, marşlar okuyoruz. Yorgunluk coşkumuzdan bir şey eksiltemiyor. Devrimci Sol ana davasından müvekkillerimizin yaptığı Savunmalardan bazı bölümleri okuyoruz..
“…verin kararınızı..hiç unutmayın…işkenceleriniz, zindanlarınız, ağır cezalarınız, idamlarınız haklılığımızı gölgelemeye tarihin akışını gölgelemeye yetmeyecek er ya da geç faşist diktatörlüğünüzü mutlaka yıkılacak, işçilerin köylülerin emekçilerin devrimci iktidarını kuracağız..
Yalnız değiliz, tüm dünya halklarıyla birlikteyiz.
Güçsüz değiliz, gücümüz inancımızda, tarihsel ve siyasal haklılığımızdadır.
Biz Kazanacağız!
Çünkü biz halkız ve haklıyız.”
Bu çarpıcı savunmayla tarihsel ve siyasal haklılık bilincinin taşıyıcısı devrimcileri bir kez daha saygıyla anıyoruz. Güzel ve güzellik üzerine bir sohbet açıyoruz ve sonuçta bencillik üzerine kurulu kapitalizmin ve ona ait niteliklerin çirkin, sosyalizme, mücadeleye ait değerlerin güzel olduğunda hemfikir oluyoruz..Hoşa gidenin, beğenilenin, bağlılık hissedilenin ölçüsü bizim için emektir, fedakarlıktır, çalışkanlıktır, yiğitliktir, dürüstlüktür, ahlaktır, iradedir, özü sözü bir olmaktır. Bizim güzelimiz bunları taşıyor bağrında ve başka bir ölçü tanımıyoruz..
Yürüyüş dışında geçirdiğimiz zamanları mümkün olduğunca dolu dolu geçirmenin gayretindeyiz. Her anımızı şiirle, zihnimizi aydınlatan yüreğimizi genişleten anlatımlarla zenginleştiriyoruz.. Bugün paylaştığımız habbeyi kubbe yapmak sözünü Özgür Abi sıklıkla kullanıyor. Her defasında gülümsüyor ve bu söze karşılık gelecek ne kadar abartılı ifade ve davranış içinde olduğumuzu farkediyoruz. ha şimdi habbeyi kubbe yaptın yine!! arkadaşlar habbeyi kubbe yapmayın…
Akşam saatlerinde Bursa’da oluyoruz. Bursa Barosu Başkanı’nın davetiyle Bursa Akademik Odalar Birliği’ne (BAOB) gidiyoruz. Bursa Barosu Başkanı Ekrem Bey, ertesi gün şehir dışında olacağından bizi bir gün öne misafir etti. Pek çok Demokratik Kitle Örgütünün bileşkesini oluşturduğu BAOB’ nin aylık toplantısı olduğu için DKÖ temsilcileri ve Baro Başkanı ile birlikte görüşme fırsatı bulduk, Oda başkanları toplantılarını kesip, kampanyamızı ve yürüyüşümün nedenlerini saygıyla ve nezaketle dinlediler. Ertesi gün basın açıklamamıza geleceklerini söylediler, kampanyamızı ve amaçlarımızı anlatan dosyamızı sunup vedalaştık. Bursa’daki Çhd li meslektaşlarımız ÇHD lokalinde yemek hazırlamışlar, meslektaşlarımızla sohbetler edip, gecenin ilerleyen saatlerinde evlere dağılıyoruz.