Açlık Grevimizin 27 Günü Halkın Ekmeğidir Adalet
Hava bugün de açık. Engin refakatçimiz ve basın açıklamamız olacak burada. Biraz temizlik yapmak gerekiyor. Fotoğraflarda dağınık çıkmamalı çadırımız. Berkin soruşturmasını değerlendireceğiz. Jandarmanın raporu gelmiş Engin’le beraber raporu inceliyoruz. Sami Abi geliyor. Raporu onunla da paylaşıp değerlendiriyoruz. Jandarmanın üzerine vazife olmayan yorumlar yapması bizi endişelendiriyor. Sanki soruşturmayı takipsizliğe götürmek için yol arıyorlar.
Öğlen basın geliyor, açıklamamızı yapıp gönderiyoruz onları. Selçuk Abi kapının önünde bekliyor. Sonra DİHA ile röportaja başlıyoruz. Neden açlık grevi yaptığımızı bir kez de DİHA’ dan muhabir arkadaşımıza anlatıyoruz.
Avukat arkadaşımız Sinan gelmiş. Onunla güneşin altında sohbete başlıyoruz. Aziz Güler ’in cenazesinin Türkiye ye getirilmesi için verilen verilen mücadeleyi konuşuyoruz. Tam 59 gün bekleyen bir aileyi düşünün. 59 gün çocuğunu kendi topraklarına gömmek için mücadele eden ve yılmayan bu aile bir örnek gerçekten. Avukat hukuk yolu yok dememeli o yolları yaratmalı diyoruz. Sinan’da Kobane’ den, Cenevre’ye koşturup durmuş bu sürede.
En küçük bir hak için bile ölümüne direnilen bir tarihimiz var. Çelikten bir insan yapısı yaratıyor bu tarih. Bugünse direnerek bu davayı açtırmaya çalışıyoruz. Ara yolu yok. Takipsizlik verse de biz kazanmış olacağız davayı açsa da. Ama asla sessiz sedasız olayın üstünü kapatamayacaklar. Asla bizi adaletsizliğe alıştıramayacaklar.
Çadıra gelen hediyeler birbirinden ilginç gerçekten. Dün biz yokken bir tepsi poğaça gelmiş. Gönülden gelen bu ikramı geri çevirecek değiliz. Arkadaşlar alıp çadırdan dışarı çıkarmışlar. Bugün de lokum geldi. Açlık grevinde lokum yenir mi. Lokum da sadece şeker değil mi? Şüphe taşıyan hiçbir şeyi yapmayalım. Bu kutu lokumu da hediye olarak gençliğe gönderiyoruz. Kolonya, kitap, mavi boncuk, çay kahve şeker yanında meyve suyu, peynir, ekmek, poğaça, lokum… Birçok aile de ‘bir tencere yemek yapayım götür’ diye teklif de bulunuyormuş arkadaşlara.
Avusturya Haber Ajansından gelip bizimle röportaj yapan gazeteci Diyarbakır’a gideceğini söylemişti. Onu arıyor ancak ulaşamıyoruz. Giderken endişeliydi. Ana babası 80 darbesinden sonra mülteci olarak gitmiş bir daha da ülkesine dönmemiş bu ailenin kızı gazeteci olarak ana babasının tam tersi bir yol izleyip vatan topraklarına geliyor. Korkuları var. Ama onları aşmanın yolu üzerine gitmek. Sur’a, Cizre ye uzanan bu yolculuk onun kendi hayatında yaptığı bir yolculuk aslında. O anne baba içinse bir ders.
Akşama Grup Yorum internet üzerinden ilk canlı yayınını gerçekleştirecek. Bunu da bizim çadırımıza misafir olarak yapacak. Tekrar bir temizlik başlıyor. Bizim yapacağımız bir şey var mı diye soruyoruz. Avukat arkadaşımız Ziya yardım ediyor. Cengiz Abi ve Fatoş Abla yine ikramlık şekerlerden getirmişler. Birlikte şu Periscope işini çözmeye çalışıyoruz. Bir süre sonra Grup Yorum enstrümanları ile geliyor. Arkasından da Selma canlı yayın telefonu ile içeri giriyor. Telefona el sallıyoruz. Şarkılar başlıyor. Telefona mesajlar geliyor. Çoğu sevgi ve destek mesajları. Bir iki tane de görevli memur oturtmuşlar bilgisayar başına. Onların bugünkü vazifeleri canlı yayında bize küfür ve hakaret etmek…
Siz ne diyorsunuz be, biz niyetlenip de size halk ve vatan sevgisini anlatmaya kalksak siz anlayabilir misiniz? Sizin kavramlarınız geçmez çünkü anlattıklarımızın içinde. Para, rütbe, maaş, ikramiye, koltuk ile ilgili değil bu kavramlar. Memuriyetle hiç ilgili değil. Güvence yok, taltif yok. Nasıl anlayacaksınız. Çok uzaksınız siz vatan sevmeye halk sevmeye…
Bize de bir şiir okumak düşüyor bu canlı yayın akşamında; Bertold Brecht, “Halkın Ekmeğidir Adalet!”
Bilin: Halkın ekmeğidir adalet.
bakarsınız bol olur bu ekmek,
bakarsınız kıt,
bakarsınız doyum olmaz tadına,
bakarsınız berbat.
Azaldı mı ekmek, başlar açlık,
bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.
Bozuk adalet yeter artık!
Acemi ellerle yoğurulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter!
Yeter katıksız, kara kabuklu adalet!
Dura dura bayatlayan adalet yeter!
Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse,
gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur.
Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…
Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek:
Adaletin ekmeğiyle beslene beslene.
Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl,
adalet de gerekli her gün,
hem o,günde bir çok kez gerekli.
Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede,
hele çalışırken canla başla,
kederliyken, sevinçliyken,
halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe,
günlük, has ekmeğine adaletin.
madem adaletin ekmeği bu kadar önemli,
onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin?
Öteki ekmeği kim pişiren?
Adaletin ekmeğini de
kendisi pişirmeli halkın,
gündelik ekmek gibi.
Bol, pişkin, verimli.