Direniş çadırımızı bu sabah 7. kez açtık. Dövizler ve pankartları görenler gelip kendileri bildiri isteyenler oluyor. Sokak sakinleriyle iyice yakınlaştık, selamlaşıyoruz. İşlemler için Pasaport Müdürlüğüne gelen tanıdıklarla karşılaşıyoruz, desteklerini sunuyorlar. Yarın yapacağımız basın açıklamasına davet ettik.
Bugün işgüzar bir kadın polis kimliğimi sormaya geldi. Kimliksiz olduğumu ve eylemin nedenini anlattım. Bu kez misafirlerimin kimlik bilgilerini almaya kalktı, müzik sesinden rahatsız olanlar var, kimlik bilgilerinizi kayda geçmek zorunda olduğunu söyleyerek. Eylem bildirimi yaparken müzik çalacağımızı söylediğimizi, kapatmayacağımızı, misafirlerimin kimliğini istemeye hakkı olmadığını söyledim. Elleri titredi sinirden, çok komik bir hali vardı gerçekten. 1 haftadır burada olduğumu, hergün gelen meslektaşlarına ismimi söylememin yettiğini, kendisinin neden bu kadar gerginlik yarattığını sordum. İsmimi aldı ve sesin bu seviyeden daha yüksek olursa ceza yazacağını söyleyip gitti. Bu kompleksin ve kendine güvensizliğin nedenini anlamak zor değil… İnsanın yaptığında haklı olup olmaması ve kime hizmet ettiği meselesi.
Bugün bir Nazi artığı da gelip ‘Ülkene dön’ diye höykürdü, ardından küfür etmeye başladı. Uzaklaştırdık çadırdan, bu bağrış çağrış sırasında elbette polis yoktu ortada. İki yabancının sokakta sesi yükselse aslan kesilen polis değil mi bunları yaratıp destekleyen. Yoksa tek başına yanımıza gelecek cesareti olamazdı, sırtını onlara dayamasa.
Bugün haberlerde, Burgenland eyaletinde terk edilmiş bir aracın kasasında 50 kadar insanın cesedi bulundu. Haberler ısrarla ülkeye kaçak girdiklerini vurguluyor. 10’u çocuk 50 kişinin havasızlıktan kamyonet kasasında katlettiklerini yazamazlar elbette. Saat 18.00 de İçişleri Bakanlığı önünde eylem vardı. Oraya katıldım dövizimle. Anadolu Federasyonu da pankartıyla oradaydı. Avusturyalı kurum ve duyarlı insanlardan 500 kişi, Traiskircen’deki insanlık dışı koşulları anlatarak, bunca olaya rağmen hiçbir sorumluluk üstlenmeyen İçişleri Bakanlığını kınadı ve bakanı istifaya çağırdı.
Ben de söz alıp konuştum. Yaşanan katliamın dram haberleriyle yumuşatılamayacağını, bugünün hak alma ve hesap sorma bilincine dönüşmesi gerektiğini söyledik . ‘Avusturya devleti sorumluluk üstlenmelidir. Hiç kimse isteyerek kendi vatanını bırakıp gelmez, bugüne kadar 24 bin insanın yollarda can verdiği söyleniyor. Ben de 7 gündür Yabancılar Polisi önünde bu nedenle eylem yapıyorum. Avusturya’da ilk kez bana yapılan bu karar kesinleşirse bundan sonra diğer ilticacılar için emsal oluşturacak. Önünde bulunduğumuz İçişleri Bakanlığı, polise benimle ilgili ‘gizli’ bir not gönderdiği için verilmiyormuş pasaportum. Ben sosyalist kimliğimden ötürü ülkemde hapis cezası aldım. Avusturya, iltica başvurumu sosyalist kimliğimi bilerek kabul etti. Şimdi ne oldu da tehlikeli oluverdim? İltica dünya halklarının kanı ve canıyla kazandığı bir haktır. Biz binlerce ölmeseydik, Almanya’daki gibi devrimciler kendilerini mahkeme pencerelerinden atarak eylem yapmasalardı bu hak verilmezdi. İltica hakkımızı gasp ettirmemek için direniyorum. Tek çözüm örgütlü bir şekilde direnmektir. ‘ diyerek yarınki eyleme davet ettik.
Yaklaşık 500 kişinin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi. Meşru direnişimizi, her yerde anlatmaya, Avusturya makamlarının hukuksuzluğunu teşhire devam edeceğiz.