Maltepe Belediyesi’nin açmış olduğu Gülsuyu Cemevi Yarışması sonuçlandı.
Gerek son dönemin önemli bir gündemini oluşturan “cemevi” konu içeriği ile, gerek jüri üyelerinin mimarlık camiasının en saygın isimlerinden oluşması ile, ilan edildiği günden itibaren dikkat çeken bir yarışma oldu. Yarışmaya katılan 55 adet projenin mimarlık camiasına ve bir ibadethane-kültür evi yapısı olarak cemevi mimarisine katkısı kayda değerdir.
Ancak bu yarışmanın açıldığı Cemevi örneğinin geçmişi çeşitli anlaşmazlıklar ve hatta yönetsel çatışmalarla doluyken, tam da bu yapıya konu olan yarışmanın, süregelen tartışmalarla arasındaki mesafe ve aldığı pozisyon merak konusu oldu…
Hatırlandığı üzere, Gülsuyu Cemevi’nin yönetiminde olan Cem Vakfı ile Gülsuyu halkının Mayıs ayında düştüğü çatışma ortamı ve bu çatışma sürecinin polis müdahalesi ile sonuçlanması pek çok örnekte tekrarlanagelen, cemevlerine yönelik saldırıların sadece bir diğer örneğini oluşturmuştu. Eylül 2013’te Ankara Tuzluçayır’daki yine bir Cem Vakfı projesi olan cemevi-cami inşaatına itiraz eden halk, aylarca bu inşaatın gerçekleştirilmemesi için çatışmak zorunda kalmış ve yürüttüğü mücadele ile sürecin istekleri doğrultusunda sonuçlanmasını sağlamışlardı.
“Halka rağmen” inşa edilmeye çalışılan bir yapı projesi hiç kuşkusuz ki, mimarlık pratiğini yakından ilgilendiren bir konudur. Ayrıca mimar, salt bu yapının fiziki niteliklerinden ve mekansal kalitesinden sorumlu değildir. Sorumluluk alanı çok daha geniş bir alanı kapsar. Bu projeler kimin için yapılıyor, ne pahasına yapılıyor, kimler finanse ediyor, gerçekleştirilen proje halkın yararına mıdır gibi sorular,hem mimarlık mesleğinin ahlaki sorumluluk alanına girer hem de mimarınprofesyonel ve etik tavrı bu içerikler doğrultusunda kritik edilir. Mimarlık tartışma ortamında bu sorulara verilen cevapların şüphe ile karşılanması nedeniyle, ilkesel olarak sert şekilde eleştirilen projeler oldukça fazla sayıdadır ve meslek içibu tür eleştiriler mimarlık bilgi alanına katkı da sağlar…
Maltepe Belediyesi’nin açtığı mimari proje yarışması da, Gülsuyu halkı ve Cem Vakfı arasındaki çatışma gündeminin içine açılmış bir yarışma oldu.. Çatışmanın yaşandığı ve yarışmanın açıldığı Cemevi, Maltepe Belediyesi’nin 18 yıldır Cem Vakfı’na kiraladığı bir ibadethanedir.. Böylesi bir süreçte, gerek Maltepe Belediyesi’nin gerekse düzenlediği yarışmaya akademik katkı sağlayan,donanımlı ve saygın kişiliklerden oluştuğu bilinen yarışma jürisinin,böylesi hassas bir konuda nasıl tavır aldıkları önemlidir.
Hiç şüphesiz, bu noktada bir tavır almamış olmak,dolaylı da olsa bir tavıra işaret eder…
Bu bağlamda, yarışma ve sonuçları ile ilgili şu soruların sorulması anlamlı olabilir:
– Gülsuyu Mahallesi’nde yaşayan halk, cemevi yarışmasının gerek kurgulanması gerekse değerlendirilmesi aşamalarında etkili bir aktör olarak yer almış mıdır? Cem Vakfı ile yaşanan çatışmanın ardından yarışma jüri ekibi ya da Maltepe Belediyesi,mahalleli ile temasa geçmiş midir, ya da mahallelinin kurmuş olduğu “Maltepe Cemevi Derneği” ve diğer köy derneklerinin varlığından haberdarlar mıdır? Bu alternatif / sivil oluşumların farkına varmak için yarışma ekibi nasıl bir çaba harcamış ve yerinde nasıl incelemeler yapmıştır?
Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, mahalle halkının Cem Vakfı ile yaşadığı çatışmanın ardından, mahalle halkının rızası olmamasına karşın Şubat 2015’de Cem Vakfı ile kira sözleşmesini yenilemesi, yarışmaya destek veren jüri ve katılımcıları ne yönde etkilemiş, yarışmanın kurgulanışına herhangi bir şekilde etki etmiş midir?
Yarışma ekibi ve jüri üyeleri “inşa edilecek (uygulanacak olan) yeni projenin de 18 yıldır olageldiği gibi Cem Vakfı’na verilmesi halinde, proje sahipleri rızalık gösterecekler midir? Göstermeyeceklerse, jüri üyelerinin ya da yarışmacılarınellerinde bu yönde bir güç var mıdır”, gibi soruların olası cevaplarıyla ilgilenmekte midir?
Ayrıca, Gülsuyu halkı, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın, Gülsuyu Cemevi yönetimi konusunda yaptığı toplantıda: “Yönetimi bir uluslararası vakıftan alıp (Cem Vakfı kastediliyor), bir köy derneğine (Maltepe Cemevi Derneği kastediliyor) verecek halim yok” ifadesini kullandığını iletmektedirler. Yarışma ekibi ve özellikle de jüri üyeleri, yerel başkanın bu “uluslararası vakfa” olan gönül bağıve bu bağın halkta oluşturduğu tepkinin sonuçlarıyla ilgilenmekte midir?
– Dayanışma ve imece usulü ile inşa edilme geleneği olan cemevi yapılarının mimari yarışmalar aracılığı ile yapılıyor olmasının, ihmal edilegelmiş bir bina (ve kültürel mekan) tipolojisi olarak cemevi mimarisinin gelişimine önemli bir katkı sunduğu şüphesizdir.Ancak, bu yarışmaların içerik ve biçiminin,piyasa yarışmaları ile aynı formatta olması yani, birbiri ile rekabetçi bir ortamda kıyasıya yarışarak sonuçlanan yarışma içeriğinde yapılması, özünde ‘dayanışma ve imece’ kültürüyle oluşturulan bir mekan tipolojisiyleve Alevilik gelenekleriyle örtüşmekte midir?sorusu, jüri tarafından değerlendirilmiş midir?
– 2004 yılından beri mahalle halkının imkanları çerçevesinde yaptıkları bağışlar ve Alevi dostlarının bağışları ile bir noktaya getirilen inşaatı yıkabilme özgürlüğü gibi radikal ve oldukça müsrifçe denebilecek bir kararı alırken, Gülsuyu halkının görüşüne başvurulmuş mudur? 11 yıldır bitmesini bekledikleri ve imkanları çerçevesinde büyük güçlüklerle destek olmaya çalıştıkları bir inşaatı yıkma kararı ve yetkisi, sadece bir yerel yöneticinin ve teknik bir meslek insanı olan tasarımcı mimarın kararına bırakılabilir mi? (Yarışma kolokyumunda, varolan yapının yıkılabilmesi için, mimarından izin alındı mı sorusuna, Nevzat Sayın’ın yazılı olarak alındığını, yapıdan da rıza aldıklarını düşündüğünü ifade etmiştir. Kolokyum dinleyicilerden Yasemin Özcan, mimar ve yapıdan rızalık alınırken, mahallelinin de rızasının alınmasını gerektiğini söyleyerek, tüm bu gelişmelerin yanında bir de “mahalleli” olduğu gerçeğini hatırlatmıştır.)
– Cemevi yarışmasında birincilik kazanan projenin mimarının ödül töreninde sarf ettiği “mimarca Alevilerin yanında durabildiğim için mutluyum”ifadesi ile Alevilerene tür bir destek verilmiş olunur? Bir mimari proje yarışmasına girip, yarışmalar geneline bakıldığında bu ölçekteki bir yarışma için yüksek bir birincilik para ödülünü kazanmış olmak, Alevilerin yanında duruşun mimarca yöntemi olabilir mi? Ayrıca, yapılan ödül konuşmasında Gazi Cemevi’ne yapılan saldırıya atıfta bulunmak, bireysel bir destek varmış gibi tavır beyan etmek, Alevi halkının yanında olmak için yeterli midir, yoksa ‘çatışma sürecinden kişisel prim çıkarma çabası’ izlenimine yol açabilecek talihsiz ve naif bir açıklama mıdır? Örneğin, Gazi cemevinin kırılan kapı ve penceresini değiştirmek, saldırıya uğrayan avlunun düzenlenmesi için öneriler geliştirmek, icra ile eşyaları boşaltılan Sultanbeyli Cemevi’nin düzenlenmesinebilabedel, gönüllü katkı sunmak, ve Alevi inancının gerektirdiği tevazu ile bunu bir sessizlik içinde yapıp, bundan sadece yıllarca horlanan bir kültüre katkı yapmanın manevi telafisinin hazzını, sadece bu faaliyeti izleyip takdir edenlerle paylaşabilmekle yetinmek mimarca destek için daha anlamlı girişimler olabilir mi?
Belediye, valilik gibi ekonomik açıdan güçlü kurumların yanısıra, 11 yıldır Cemevi inşaatlarının bitmesini bekleyen Gülsuyu halkı da, diğer yoksul mahalle halkları gibi mimarca destekler beklemektedir. Bu tür katkılar, maddi ödül ya da protokol törenleriyle karşılık bulmayabilir ancak mimarca destek olma biçiminin yolu öncelikle “Halk İçin Mimarlık” hizmeti vermekten geçer…
Yukarıda belirtilen görüşler doğrultusunda, tüm mimarlık camiasının, mesleki ve akademik açıdan donanımlı ve saygın tüm meslektaşlarımızın ve dostlarımızın, bu yarışmaya dair tartışılan nüanslara ve etik detaylara bundan sonraki mesleki girişimlerde ve ortamlarda çok daha duyarlı olması dileğiyle…
MİMAR MECLİSİ _ Ağustos 2015