Halk Cepheliler Armutlu’nun Sesini Duyurmak İçin Doğan Medya’ya Gittiler!
Halk Cepheli’nin anlatımı:
Öğle saatlerinde Armutlu’da, saat 10.30’da başlayan bir saldırı ve yıkım olduğunu öğrendik. Hemen arkadaşlarımıza haber verdik, herkesi derneğe çağırdık. Bir yandan da ayrıntılı bilgi almak ve haber almak için internete, televizyon kanallarına baktık. Ancak devrimcilerin kullandığı birkaç adres dışında hiçbir yerde bir habere rastlamadık. Sansür olduğu açıktı.
Bağcılar’da Armutlu için ne yapabiliriz diye konuşup, düşünmeye başladık. Sansür açıktı. Buna karşı da bir şey yapmalıydık. Ve yapma imkanımız da vardı. Çünkü burada Kanal D olarak bilinen Doğan Medya binası yakınımızdaydı. 2 arkadaş oraya gitmeye karar verdik. Hızla ‘K. Armutlu halkı yalnız değildir’ yazdığımız bir döviz hazırladık. Elimize aldık ve yola koyulduk.
Binanın önüne gittiğimizde akşamüzeriydi. Kapıda güvenlikçiler bizi durdurdular. Randevu ya da bir isim olmadan içeri giremeyeceğimizi söylediler. Biz de paylaşmamız gereken bir haber var olduğunu, bunun için yetkili biri ile görüşmek istediğimizi söyledik. Birisi buradan gidin, burada böyle bir şey yok, olmaz, yoksa polis çağırıyoruz dedi. Çağırabileceğini ama sorunumuzu iletmeden gitmeyeceğimizi söyledik. Diğer arkadaşı telefona sarıldı. Ama polis çağırmayacağını söyleyip kendi amirini aradı. Bu sırada tartışmaya devam ettik. Bizim gitmeyeceğimizi anlayınca sorun neydi, burası şikayet yeri değil, önüne gelen buraya gelemez, karakola gidin dediler. Telefon edin, derdinizi öyle iletin dediler. Gitmeyeceğimizi, sorunumuzu yaratanın karakol olduğunu ve haberle ilgili bir muhatap istediğimizi söyledik. Kendiniz arayın, kim görüşecekse buraya gelsin dedik.
Bunun üzerine birini arayıp telefonu bize verdiler. Telefondaki erkek şahısa bir haberin yapılmasını istediğimiz için geldiğimizi, sorunun acil olduğunu, hayati bir sorun olduğunu söyledik. Bize gayet ciddiyetsiz bir biçimde ‘ bir kere saat yanlış, şu an haber saati, ikincisi böyle gelinmiyor, randevu almalıydınız…’ vb durumun ciddiyetinden uzak akıl verir bir konuşma yapmaya başladı. Bunun bir çözüm olmadığı söyledik ve telefonu güvenlikçilere verdik. Biz adam gibi muhatap istiyoruz, bu haber iletilmeden buradan gitmeyeceğiz dedik.
Bu arada polisiye bir durum yaşanmaması için abartılı bir çaba içinde oldukları her hallerinden anlaşılıyordu. Telefon bir işe yaramayınca CNN Türk- Kanal D ortak binası olan binadan biri geldi. Genç bir kadın, stajyer olduğunu söyledi. Armutluda sabahtan bu yana katliam amaçlı bir saldırı olduğunu, medyada sansür olduğunu ve haber yapılmasını istediğimizi söyledik. Herkesin işi var, haber saati diyorlardı ama bahçeden sürekli çalışanlar geçiyordu ve bizim konuşmamıza ilgi ile bakıyorlardı. Güvenlikçiler tedirgindi, ısrarla sesinizi yükseltmeyin, onlar muhabir değil, gibi şeylerle bizim Armutlu’dan bahsetmemizi engellemeye çalışıyorlardı. Stajyer olan kadın dinledi. Müdürüme sormam lazım dedi. O zaman sorup gel, cevap almadan gitmeyeceğiz dedik.
Bekleme aralarında bahçede olan herkesle tartıştık. Dilek için, Yılmaz için yalan haber yapıldığında bunun sorgusuz sualsiz yayınlandığını, ama sabahtan beri yaşananlara bile bile gözlerini kapattıklarını söyledik. Muhabirlerimiz oradadır, işleyişimiz farklı gibi şeyler söylediler. Sabahtan beri oraya kimsenin gelmediğini, telefonlara cevap vermediklerini, polis izin vermeden hiçbir şey yapamayacaklarını bildiğimizi ve bu yüzden kendimiz çıkıp geldiğimizi anlattık. Onların emeği ile geçinen insanlar olduğunu bildiğimizi, ama Aydın Doğan gibilerin sayemizde yaşadığını ve para kazandığını, hatta bizler mücadele ettiğimiz için AKP karşısında hala varlığını koruyabildiğini söyleyip, ‘Elbetteki haberlerimizi yapacaklar. Buralara geliriz, haber yapılmasını da isteriz. Hakkımızdır’ diyerek teşhir ettik.
Sonra o stajyer kadın geldi ve doğrudan güvenlikçilerin yanına gidip telaşlı bir ifade ile ‘ilgilenmeyecekmişiz’ dedi. Bu şekilde geçip gitmeye yeltendiğini görünce, cevabınız nedir, cevap bekliyoruz dedik. Kırık dökük bir sesle ilgilenmeyeceklerini söyledi. Biz de ölümler, halkın katledilmesi, evlerimizin yıkılması sizi ilgilendirmiyorsa ne ilgilendiriyor onu söyleyin. Burada durmanızın bir anlamı da yok dedik. Sessizce dönüp gitti.
Bunun bir cevap olmadığını, durumun ciddiyetini hatırlattık ve bu haber yapılacak dedik. Tehditten, polisten korkmadığımızı, dışarı çıkmayacağımızı söyledik. Tekrar bir telefon trafiği yaşandı ve CNN Türk’ten bir kadın muhabir geldi. Ona durumu anlattık. Biz konuşurken bir ölüm haberi gelebileceğini söyledik. Armutlu’nun sesi duyulmadan oradan ayrılmayacağımızı söyledik. Mahallede 2 aydır yaşanan saldırıyı, devlet terörü ile mahallenin teslim alınmaya çalışıldığını, üzerinde hesaplar yapılan rant kavgasını ve Dilek’i, Yılmaz’ı anlattık.
Haber konusunda kaynak sınırlaması sorunları olduğunu, ama haberin yapılması için notlarını aldığını ve yapacağını söyledi. İçeriye gitti. Biz bahçede beklemeye devam ettik. Bir ara artık yorulduğumuz için kaldırımın kenarına oturduk. Çok telaşlandılar. Lütfen lütfen kalkın, biz misafirlerimizi asla yere oturtmayız deyip, hızla 2 tane sandalye getirdiler. Biz de sandalyede oturmak gidiş amacımızın çok dışında olduğu için oturmadık. Komik bir görüntü vardı gerçekten.
Nihayet CNN Türk muhabiri olan kadın geldi. İktidarın onayladığı 4 ajans dışında hiçbir kaynağın haberini kullanamadıklarını, bu yüzden medya taraması yaptığını ve CİHA’daki 2 dakikalık görüntü ile haber yaptığını ve sonuna da gözaltılarla ilgili bilgi ekleyerek montajını tamamladığını 17.00- 19.00 saatleri arasındaki bültene yetiştirildiğini ve yayına konulduğunu söyledi.
Kendilerine ve en başta da bir an olsun yanımızdan ayrılmayan güvenlik müdürüne ‘demek ki isteyince yapacak şeyiniz varmış. Çözmek isteyince, çözüm de buldunuz, yapacak personel de buldunuz. İşte bunun için geldik. Kimsenin suçuna ortak olmayın’ dedik ve oradan ayrıldık.
Bu ülkede faşizm var! Bu ülkeyi halk düşmanları yönetiyor. Ve biliyoruz ki, sansür bu ülkede katliamın, zulmün üstünü örtmek için kullanılır! Basın emekçileri sansüre ortak olmasınlar, bu halka karşı işlenen suçlara ortaklıktır!
Israr ve emeği ortaya koyarsak yapabileceğimiz bir şey mutlaka var! Yeter ki sessiz, duyarsız kalmayalım! Halk düşmanları da yaşadıklarımızı sineye çekmeyeceğimizi, bir dava güdeceğimizi, hesap soracağımızı bilsin ve hiç akıllarından çıkarmasınlar!