Genel İş yöneticileri, Ankara’daki Genel Merkez binası önünde işçi Oya BAYDAK’ın işe geri alınmasını isteyen İlhan KAYA’ya linç saldırısı örgütlediler. İlhan KAYA, kendisine “yurtsever, demokrat, ilerici” gibi sıfatlar yakıştıran sendika yöneticilerinin talimatıyla Çankırı caddesi üzerinde 10 kişinin saldırısına uğradı. Bu, DİSK/Genel İş sendikasının işçi sınıfına, işçi sınıfının mücadelesine nasıl bir düşmanlıkla baktığını göstermektedir. Bu saldırı DİSK/Genel İş’in yöneticilerinin sarı sendikacılıklarını ele vermektedir.
Sarı sendika adını, ilk olarak 1900’lerin başında Fransa’da ortaya çıkan ve kendilerine “sarılar” denen bir hareketten alıyor. Sarılar hareketinin en önemli özelliği, işçi haklarının patronlara karşı mücadele ederek savunulmasına karşı çıkması ve sendikal mücadelenin en önemli ayağı grev hakkını kullanmayı reddetmesidir. Yani işçi sınıfıyla burjuvaziyi uzlaştırmak istemesidir.
Fransa’dan adını alan, işçi sınıfının mücadelesini ortadan kaldırmayı hedefleyen sendikacılık tarzı, dünyanın birçok ülkesinde hayata geçirilmiştir. Bulundukları ülkenin burjuvazisiyle anlaşan bu sendikacılar, egemenlerle birlikte işçilerin mücadelesine engel olmaya çalışmışlardır. Sarı sendikacılık bir başka deyişle patron sendikacılığı, ABD’de o kadar üst boyuttadır ki, ABD’nin gerici dergilerinden National Review, ABD’li sendikacı Jay Lovestone’un ölümünün ardından bir mesaj yayınlamıştır: “Şimdi ölmüş üç Amerika’lı vardır ki, bugün komünizmin yıkılması için yaptıklarından dolayı onurlandırılmaktadır. Bu üçlü George Meany, Jay Lovestone ve Irving Brown’dur”.
Emperyalist basının bir parçası olan National Review’un ağıt yaktığı bu üç “sendikacı” aynı zamanda kendilerini komünist olarak nitelendiriyordu. Yıllar sonra üçünün de CIA ile birlikte çalıştıkları ve anti-komünist bir sendikacılığı ABD’de yerleştirmeye çalıştıkları, belge ve tanıklarla ortaya çıktı. Bu üç işçi sınıfı haini, Türkiye’nin yeni sömürgeleştirildiği dönemde Menderes iktidarı sırasında Türkiye’ye de gelmişler, yazılar yollamışlar ve Türk-İş’in kurulmasında ciddi rol oynamışlardır.
O kadar ki Jay Lovestone DİSK’in kurulması sürecinde Türk-İş yöneticilerine mektuplarıyla sürekli perspektif vermiştir. DİSK’in kurulması karşısında paniğe kapılan bürokrat sendika yöneticilerini, mektuplarıyla yüreklendirmeye çalışmıştır. Türk-İş’e karşı İşçi sınıfı açısından kısmen de olsa umut oluşturabilecek ve devrimcilerle arası iyi olan DİSK’e karşı, Jay Lovestone ve diğer sarı sendikacılar aktif mücadele etmişlerdir.
Bugün DİSK’te ve Genel İş’te Jay Lovestone’ların ruhu yaşamaktadır. Lovestone’un devrimci düşmanlığı ve direnişlere olan tahammülsüzlüğü Kani Beko, Arzu Çerkezoğlu ve Remzi Çalışkan’da hayat bulmaktadır.
DİSK ya da Genel İş’in önderliğini yaptığı ve işçilerin haklarını kazandığı bir tek işçi direnişi yoktur. Direniş olmadığı gibi DİSK/Genel İş yönetimi, var olan direnişleri de sonlandırmaya çalışmaktadır. DİSK ve Genel İş yöneticileri; İzmir İZELMAN işçilerinin emeklerini İzmir Büyükşehir Belediyesine sattığı örnekte olduğu gibi belediyelerle anlaşıp işçilerin emeklerini, belediyelere satmaktadır. Emek sömürüsü bu şekilde sendika yöneticileri eliyle sürdürülmektedir.
Son dönemde yayınlanan bazı fotoğraflar her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. DİSK/Genel İş yönetimi, Beşiktaş’ta direnen belediye işçilerinin yanında değil, Mehmet Ağar’ı belediyeye davet edip plaket veren, hakkını isteyen işçileri zabıtalara dövdürten Belediye Başkanı Murat Haznedar’ın yanında fotoğraf çekilmektedir.
DİSK/Genel İş yönetimi, direnen işçilerin yanında değil, sömürenlerin, egemenlerin yanındadır. Bu durum adında “devrimci” sıfatı taşıyan sendikanın genel kurulunda bile görülmektedir. DİSK’in genel kurulu her işçinin katılabileceği bir kültür merkezinde ya da konferans salonunda yapılmamış, 5 yıldızlı bir otelde gerçekleştirilmiştir. İşçiler bu genel kurula davet edilmezken, emek düşmanı AKP’nin Çalışma Bakanı bu genel kurula davet edilmiştir. İşçiyi davet etmeyip, halk düşmanlarını genel kurullarda ağırlayan Kani Beko, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’nun protesto edilmesi karşısında şöyle demiştir: “böyle bir protestoyu ben de beklemiyordum”.
Onlar işçilerin mücadelesini, moralini ve değerlerini değerlendirme konusu yapmazlar, AKP’yle arayı iyi tutmayı düşünürler. Bu yüzden işçi sınıfı için tarihsel önem taşıyan Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamak yerine, AKP’yle anlaşarak Bakırköy’ e giderler. Taksim Meydanı’na çıkmanın meşru ve hatta yasal olduğu düzenin mahkemeleri tarafından bile tasdiklenmişken, sendika yöneticileri bunun gerisine düşerler. Çünkü önemli olan işçi mücadelesi ve halkın çıkarı değil, önemli olan uzlaşarak var olan mevkileri kaybetmemektir.
DİSK/Genel İş yöneticileri Kani Beko, Arzu Çerkezoğlu ve Remzi Çalışkan’ın pratikleri sayısız örnekle doludur. Ancak son yapılanlar işçi sınıfına düşman olan yozlaşmış yöneticilerin maskesini yine düşürmüştür. Oya BAYDAK aylardır İstanbul’da DİSK binasında işine geri dönmek için direniyor. Sendika yöneticileri tarafından linç ettirildi, çeşitli baskılara maruz kaldı, muhattap alınmadı. Ancak işini geri almak için mücadele etmekten vazgeçmedi. Mücadelesini sürdürürken bir yandan da açmış olduğu İşe İade davasını takip etti. Bu dava sonuçlandı ve mahkeme Oya BAYDAK’ı haklı buldu ve işe iade edilmesine karar verdi. Düzenin mahkemelerin vermiş oldukları kararlara anlamlar yüklemiyoruz ancak İş Kanunları ve işçi hakları direnişler sonucunda işçi sınıfının kazandığı haklardır ve mahkemeler bu kriterlerle işe iade davalarını değerlendirmek zorundadırlar. Mahkeme bu değerlendirmeyi yapmış ve Oya BAYDAK’ın işe iade edilmesine karar vermiştir.
Ancak DİSK/Genel İş yöneticileri, Oya BAYDAK’ı bu mahkeme kararına rağmen işe almıyor. DİSK daha önce de düzenin mahkemelerinden geri olan pratikler sergiledi, bu pratiğini devam ettiriyor.
Sendika patronları Oya BAYDAK’ı işe almamakla da yetinmediler, daha önce linç ettirdikleri Oya BAYDAK’ın direnişine bir kez daha saldırdılar. Oya BAYDAK’ın işe geri alınması için Genel İş binası önünde oturma eylemi yapan İlhan KAYA’ya yönelik bir linç saldırısı örgütlediler. Müvekkilimiz olan İlhan KAYA Ankara Ulus’ta Çankırı Caddesi üzerindeyken Genel İş yöneticileri tarafından örgütlenen 10 kişilik bir grubun saldırısına uğramıştır.
Bu yöneticiler o kadar yozlaşmıştır ki, bir işçinin hakkını geri alabilmesi için oturma eylemi yapan tek başına bir devrimciye saldırı örgütleyecek duruma gelmişlerdir. Bu saldırıdan sadece Genel İş Başkanı Remzi Çalışkan değil, Oya BAYDAK’ın direnişine daha önce saldırı örgütleyen DİSK yöneticileri Kani Beko ve Arzu Çerkezoğlu da sorumludur. Tarih hiçbir işçi sınıfı düşmanını unutmadığı gibi tek başına bir devrimciyi linç ederek saldıranları da unutmayacaktır. İşçiden ve emekten yana olan Baroları, avukatları, aydınları ve halkımızı bu saldırıya karşı tavır almaya çağırıyoruz.
HALKIN HUKUK BÜROSU
HALKIN HUKUK BÜROSU
Gürsel Mah. Kumlu Sok. No:13/10
Kâğıthane/İSTANBUL
Tel/Faks 0212 296 31 59
AÇIKLAMA NO: 470
27.05.2016