HALKIN HUKUK BÜROSU
Açıklama No: 434 / Tarih: 24.07.2015
DEVLET İÇİN GÜVENLİK, HALK İÇİN KATLİAM DEMEKTİR
AKP, YÖNETEMEME KRİZİNİ HAKSIZ SAVAŞLAR VE KATLİAMLARLA AŞMAYA ÇALIŞIYOR.
ASIL TERÖRİST EMPERYALİSTLER VE FAŞİST DEVLETLERDİR
20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırıyla 32 insanımızın katledilmesi sonrası, katliamdan sorumlu olanlar, katliamın hesabını vermek yerine, “terörle mücadele” adı altında “güvenlik” toplantıları düzenleyip, halk için adalet isteyenlere, devrimcilere karşı savaş başlattı. Bu kez halka karşı savaşın perdesi IŞİD’ la mücadele oldu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında 23 Temmuz 2015 tarihinde Çankaya Köşkü’nde yapılan “Güvenlik Toplantısı’ndan bir gün sonra halka karşı terör estirilmeye başlandı. Halka ve devrimcilere yönelik Türkiye’nin 13 ilinde yapılan baskınlarda üç yüze yakın kişi gözaltına alındı. İstanbul’da polisin yaptığı “terör estirme operasyonları” na ise 5000 polis katıldı.
MÜVEKKİLİMİZ GÜNAY ÖZARSLAN, POLİSİN İNFAZI SONUCU KATLEDİLDİ.
Müvekkilimiz halk için ekmek adalet ve özgürlük mücadelesi veren bir devrimcidir. “Canlı bomba” olacağı yönünde yapılan açıklamalar, katliamın üstünü örtmeye yöneliktir ve tamamıyla yalandır.
Günay ÖZARSLAN’ın katledilmesi suçu avukatların bütün basın yayın organları önündeki taleplerine karşılık olay yerine alınmaması ile büyütüldü. Savcının katıldığı bu keşif işlemine mutlaka avukatların da katılması gerekirdi. Zira failin polis olduğu böyle bir olayda delilerin bir güvenliği yoktur. Polis teşkilatının katlettiği bir kişi ile ilgili soruşturmayı yine polisin kendisi yürütemez. Çünkü bu durumda teşkilatlarını ve arkadaşlarını korumak için delil karartılması şüphesi çok güçlüdür. Nitekim birçok olayda bu yaşanmıştır. Festus Okey ile Ali İsmail Korkmaz ‘ın katledilmesinde yaşananlar ayrı davalara konu olmuş delil karatma olaylarına örnek olabilecek en yakın tarihli olaylardır. Avukat arkadaşlarımız, katledilen kişinin müvekkilimiz olduğunu öğrenir öğrenmez, ailesinin de talebi üzerine infazın gerçekleştirdiği eve gitmek üzere yola çıktılar.
Avukat arkadaşlarımızın anlatımı şu şekildedir;
“Sokak başlarını polis kapatmıştı, bizi içeri almadılar. Savcıyı ya da amirlerden birini çağırmalarını istedik “haber verdik, bekleyin” dediler. Ne savcı ne de polis amiri yanımıza gelmedi. Bize ve Günay’ın ablasına bir tek açıklama yapmadılar. Sınırları delik deşik edilmiş bir ülkenin polisi, avukatları ülkenin sokaklarına sokmuyordu. Güçleri buna yetiyordu işte. Biz de oturma eylemine başladık. Bu arada bir ambulans çıktı olay yerinden. Ajitasyon çektik. İnsanlar toplanmaya başladılar. Sonra çoğaldık ve sloganlar attık. 3 saat sonra polis gitti. Biz hemen ardından eve girdik. Bu arada aile de evlerine geri geldi. Polis ifadelerini alıp bırakmış. İnfazın gerçekleştirildiği evin sahibini ailenin anlatımına göre; aile kapıyı açmak istemiş ama polisler koç başı ile kırmaya başlamışlar hemen. Müvekkilimiz Günay Özarslan aileye “size zarar gelmesin ben teslim olmayacağım” demiş. Polis kapıyı kırarak içeri girmiş. Günay teslim olmayacağını söyleyerek oturma odasına çekilmiş. Evin sahibi polislere “ben onu size teslim edeceğim, bırakın” diye yalvarmış. Annenin Günay’a telkinleri olmuş ancak Günay, “ben teslim olmayacağım” demiş. “size zarar gelmesin” diye uyarmış, camın kenarına gitmiş. “Teslim alamayacaksınız!” diye slogan atmış. Polisler doğrudan ateş ederek müvekkilimiz Günay Özarslan’ı katletmişler..”
İnfaz ve delil karartma yetmiyormuş gibi hukuksuzluk şimdi de keyfi olarak cenazesinin aile ve avukatlarına teslim edilmemesiyle devam ettiriliyor. Hukuksuzluk ahlaksızlığa dönüşmüş durumda. Savcılığın cenazenin aileye teslim edilmesine yönelik talimatı olmasına rağmen, polis emir talimat da dinlemeyen bir saldırganlık içindedir.
Devletin Bir kişinin sağlığı ve bedeni üzerinde tasarruf etme hakkı yoktur. Burjuva hukukunda bile bir insanın bedeni yalnızca kendine aittir. Ve kişi yaşamını yitirdikten sonra bedeninin ne olacağına ailesi karar verir. Kişi sağ iken bedeni üzerinde bazı kararlar verip bunu vasiyetine yazabilir. Ancak bugün yaşadığımız öyle pervasız bir uygulamadır ki Günay Özaslan’ın cansız bedeninden bile öç almaya çalışarak onun ailesine verilmemesine ya da istenen yere gömülmemesine karar vermeye kalkmaktadır. Hiçbir dinde inançta kültürde yeri olmayan bu yamyamlık örneğini vermek AKP’ nin polisine ve yargısına nasip olmuştur.
Peki hukuk düzeninde açıklaması bulunmayan bütün bu olanların siyasi anlamı nedir?
Devlet zirvesinde ne zaman güvenlikten bahsedilse halk ve devrimciler için ölüm fermanlarının yazıldığını biliriz. Yine biliriz ki devlet için güvenlik, halk için ölüm ve katliam; halk için özgürlükse faşist devlet için ölüm demektir. Bu sınıfsal gerçek içinde “ara yol, uzlaşma, barış, ama fakat ancak yoktur” bu bizim isteğimiz, tespitimiz değil, nesnel gerçektir. AKP iktidarı, faşist iktidarının gereği ve bekası için halka karşı yeni bir saldırı dalgası başlatmış, halka karşı savaşı bir üst boyuta taşımaktadır. Faşizme karşı tarihsel mücadele deneyimlerinin öğrettiği gibi “faşizmle ulaşılmaz, faşizmle barışılmaz; faşizm insanlık düşmanıdır ve yok edilmelidir ”
Nazi artıklarından Goebbels’in ‘Öylesine büyük bir yalan söyle ki kimse karşı çıkmasın’ sözünü esas alarak, komplo teorileri kurmaya çalışsalar da yalanlarını gizleyemeyecekler. İstanbul polisi göz göre göre bir devrimciyi daha “terör yalanıyla” katletmiştir ve burjuva medyaya sunduğu bu yalanla halkın bilincini çarpıtmak istemektedir. Çarpıtamayacaklar
Başta müvekkilimiz Günay ÖZARSLAN olmak üzere, halk için yaşayan ve ölen tüm devrimcileri saygıyla anıyor, bıraktıkları direnme hakkı ve adalet mücadelesini biz de bulunduğumuz yerden yükselteceğimize söz veriyoruz.
HALKIN HUKUK BÜROSU
Gürsel Mah. Kumlu Sk. No:13/10 Kağıthane/ İstanbul
Tel/Faks: 0212 296 31 59