
“Bize karşı koyanlar,
karşı koymuş demektir:
Maddede hareketin,
yürüyen cemiyetin
ezelî kanunlarına. Sükun yok, hareket var
bugün yarına çıkar
yarın bugünü yıkar
ve durmadan akar
akar
akar.” *
25.03.2021 Perşembe akşam saatlerinde Küçükarmutlu’ da arkadaşımız Ferdi İŞCİ, “Gbt Kontrolü” bahanesiyle işkenceci polisler tarafından gözaltına alınmıştır. Gözaltı işlemi tamamen keyfidir çünkü arkadaşımıza “aranman var” demekten başka bir açıklama yapılmamış ve arkadaşımız gözaltına alınmasının tam olarak gerekçesini sorduğunda bir cevap verilmeyip bunun üzerine de arkadaşımız böyle bir keyfiyeti tanımadığını ve bunun düpedüz bir kaçırma girişimi olduğunu söyledikten sonra araca zorla bindirilmiştir. Küçükarmutlu karakoluna götürüldüğünde arkadaşımız bu gözaltının keyfi olduğunu, karakola girmek istemediğini ve aracın içinden derhal bırakılması gerektiğini söylediğinde de işkence ile yerlerde sürükleyerek karakolun içine götürülmüştür. Karakolda da işkence devam etmiş ve bileklerine ters kelepçe takılarak zorla üst araması yapılmıştır. Ardından ters kelepçeli bir vaziyette nezarethaneye atılmış ve orada dakikalarca o halde bekletilmiştir.
Ardından doktor kontrolüne gideceği söyledikten sonra nezarethaneden çıkarılmış ancak ters kelepçeli olarak götürüleceği söylenmiştir. Arkadaşımız, burada da ters kelepçe işkencesinin devam ettirilmesini reddetmiş ve derhal ters kelepçenin çıkarılması, çıkarılmadığı takdirde işkence altında hiçbir yere gitmeyeceğini söylemiştir. Bunun üzerine de arkadaşımızın ayakkabıları dahi olmadan, salt çoraplarıyla yerlerde sürükleyerek zırhlı araca yüzükoyun bir vaziyette atılmıştır.
Doktor kontrolünün ardından Sarıyer’deki başka bir karakola parmak izi ve fotoğraf almak için götürülmüş, arkadaşımız burada da “daha önce parmak izi ve fotoğraf kaydının olduğunu, tekrar alınmasının bir gerekliliğini olmadığını ve parmak izi almayı polislerin bir işkenceye dönüştürdükleri için vermek istemediğini”
söylediğinde polisler savcıdan telefonla arkadaşımızın parmak izini almak ve fotoğrafını çekmek için
işkence izni istemişlerdir. İzin gelene kadar karakoldaki işkenceci polis, başka bir polisi arayarak “abi
bırakın bunun uygun yerine gerekeni yapayım” gibi cümlelerle işkence izni istemiştir. Telefonla talimat geldikten sonra da önce arkadaşımızı bir odaya götürüp 4-5 polisle birlikte zorla ters kelepçe takıp ardından yere yüzükoyun yatırarak işkence talimatını telefonla alan polis, dizleriyle arkadaşımızın sırtına tüm gücüyle bastırarak arkadaşımızın soluğunu kesmeye çalışmıştır. Sonuçta işkencelerle parmak izi alınmış ve fotoğrafı çekilmiştir.
Ardından Küçükarmutlu karakoluna tekrar götürülmüş ve arkadaşımız, Halkın Hukuk Bürosu’ndan avukatlarını aramalarını istemiştir. Arkadaşımız 4-5 kez farklı saatlerde aratmıştır; polisler büronun telefon numarasının meşgul çaldığını söyleyerek oyalayıp avukatlarıyla görüşme hakkını gasp etmişlerdir. Serbest bırakıldığında avukatlarından aldığı bilgiye göre büronun telefonunun karakoldan aranmadığını, telefonun hep ulaşılabilir olduğunu öğrenmiş ve bu gasbı teyit ettirmiştir.
Ertesi gün (Cuma) sabahında tekrar doktor kontrolüne götürülmüş ve buradaki doktor odasında bir kelepçesi çözülmüş, diğeri çözülmemiş, arkadaşımız çözülmesini istediğinde doktor yalnızca izlemekle yetinmiş, müdahil olmazsa doktorun kendisini TTB’ye şikayet edeceğini söyleyince doktor
çözmelerini söylemiştir. Doktorun yaptığı muayene ise kabaca bakmaktan öteye geçmemiş, arkadaşımız şişliklerini söylediğinde ise “görünmüyor ki, bunları yazamam” diyerek işkencenin
raporlanmasının önüne geçmiştir.
Ertesi gün (Cuma) çıkarıldığı adliyede ifade eksikliği olan dosyalarından ifadesi alındıktan sonra siyasi savcılığa çıkarılmış ve Siyasi Savcı Orhan TÜRÜDİ tarafından, arkadaşımızın çantasından Tavır Dergisi Helin BÖLEK Özel Sayısı çıktığı için “Terör Örgütü Propagandası” yaptığı gerekçesiyle “Yurt Dışına Çıkış Yasağı” ve “Haftada 3 Gün Karakola İmza Atma Zorunluluğu” denetimiyle mahkemeye sevk edilmiştir. Mahkeme de dosya üzerinden noter gibi siyasi savcılığın kararını onamıştır. Bu kararla; Tavır dergisi Helin BÖLEK Özel Sayısı özelinde Helin BÖLEK ve İbrahim GÖKÇEK’ in Ölüm Orucu Direnişi’ne, Direnme Hakkına, Grup Yorum’a, Halk için müzik yapan devrimci müzisyenlere;
Tavır dergisine, devrimci basına, basın yayın özgürlüğüne faşizmin düşmanlığını bir kez daha
göstermiştir.
Biz diyoruz ki; baskılar, gözaltılar, işkenceler, işkenceleri görmezden gelmeler, hukuki zorbalıklar “vız gelir bize vız!”* Bize vız gelecek olan; işkencecilere, onların amirlerine, mengele artıklarına, düşman hukuku uygulayanlara, o hukuku noter gibi onayanlara mislince halkın adaleti olarak geri dönecektir. Belki yarına ama yanlarına kalmayacaktır.
Baskılar, Gözaltılar, Bizleri Yıldıramaz!
Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!
Grup Yorum Halktır Susturulamaz!
Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!
Yaşasın Liseli Dev-Genç Yaşasın Liseli Dev-Gençliler!
(*: Nazım Hikmet Ran: Cevap)
Liseli Dev-Genç