ANKARA’DA GENEL-İŞ’İN SALDIRILARINI PROTESTO ETTİ.
326 Gündür işi ve onuru için direnen Oya Baydak direnişini 23.05.2016 tarihinde Ankara’da GENEL-İŞ GENEL MERKEZ önüne de taşıdı. Oya Baydak direnişini İstanbul ve Ankara’da sürdürmektedir.
Ankara’da Oya Baydak’a direnişinde destek olan DİH’LİLERİ 2 gündür başta Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan olmak üzere sendika yöneticileri, sokak kabadayısı gibi saldırıp darp etmişler ve sonra da polisle işbirliği içinde gözaltına aldırarak işkence görmelerini sağlamışlardır. Gözaltındaki DİH’lilere polis ’’ Genel-İş Sendikasının şikâyeti üzerine gözaltına aldıklarını’’ söylemiştir.
Qya Baydak işe iade davasını kazanmış, işini geri isteyen bir işçidir.
Genel-İş Sendikası bu saldırıları ile patronları da geçmiştir. Sendika mafyası gibi hareket edip her türlü değeri ve ilkeyi bir kenara iterek devrimcilere ve işçilere saldırmaktadır. İhbarcılık ve muhbirlik yaparak polis ile işbirliği içindedirler.
Bu saldırılardan GENEL-İŞ GENEL BAŞKANI REMZİ ÇALIŞKAN BAŞTA OLMAK ÜZERE GENEL-İŞ VE DİSK YÖNETİMİ sorumludur.
Bu saldırıları protesto eden Oya Baydak ve DİH’liler İstanbul’da DİSK önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Açıklama esnasında DİSK kepenklerini kapatarak çalışanlarını içeri hapsetmişti.
BU DURUM BİR İŞÇİ KONFEDERASYONU AÇISINDAN ACİZLİKTİR. SENDİKACILAR, İŞÇİ DÜŞMANLIĞI YAPMAK YERİNE; OYA BAYDAK’IN EMEĞİNDEN VE İŞİNDEN ELİNİ ÇEKMELİDİR.
Açıklamada sık sık ‘’OYA BAYDAK YALNIZ DEĞİLDİR, DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ, KAHROLSUN PATRON SENDİKACILARI, İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ ’’ sloganları atıldı.
Oya Baydak’ın okuduğu basın açıklaması ile açıklama bitirildi.
Oya Baydak’ın okuduğu basın açıklaması aşağıdadır.
https://youtu.be/xdFK5LzkHFohttps://youtu.be/LNrds8mZxd0
‘’ BEN DİSK GENEL-İŞ İŞÇİSİ OYA BAYDAK
İŞİMİ, EMEĞİMİ GASP EDEN PATRON SENDİKACILARI,
LİNÇ SALDIRILARIYLA, POLİS İŞBİRLİKÇİLİKLERİYLE KENDİLERİNİ YOK EDİYORLAR,
EMEĞİME SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIM,
EMEĞİM BENİM ONURUMDUR.
326 gündür, yani 11 aydır işim için direniyorum.
30 haziran 2015 tarihinde Disk Başkanı Kani Beko ve Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan imzası ile 29 yıllık emeğim hiçe sayılarak, hiç bir gerekçe gösterilmeden Genel-İş Sendikasındaki işimden atıldım.
İşten atılana kadar çalıştığım Genel-İş İstanbul Avrupa Bölge Şubeleri Merkezinde Remzi Çalışkan’ın yandaşı olan Kapıcılar Sendikası Şube Başkanı Nebile Çetin tarafından baskı ve yıldırma tarzı yaklaşımlara maruz kaldım.
29 yıl başta Genel-İş olmak üzere sendika üyesi oldum ve bu uzun zaman içinde 23 yılım belediye işçisi olarak geçmiş ve sendikalı bir işçi olarak ta işçi sınıfı mücadelesine kendi olanaklarım dahilinde katkılarım olmuştur.
Ancak 30 Haziranda hiç bir gerekçe gösterilmeden işten atıldım. Bunu yapanlar sendikacılardı.
Bu durumu kabul etmedim. Eğer kabul etseydim 29 yıl sendikalı olan bir işçi olarak önce kendimi inkâr etmiş olurdum.
Direnme kararı aldım ve direniş politikalarına güvendiğim, her türlü bedeli göze alarak hiç bir çıkar gözetmeden işçilerin haklarına sahip çıktığını bildiğim, devrimci işçi hareketindeki arkadaşlardan destek istedim.
8 Temmuzda Kani Bekonun Başkanlığını yaptığı, Genel-İş”İn bağlı bulunduğu Disk önünde direnişe başladım.
Disk Sekreteri Arzu Çerkezoğlu o saatlerde Disk te olmasına rağmen bir sendikacı gibi değil bir patron gibi davranmış ve arkadaşlarıma “ burası muhatabı değil gitsin Genel-İş önünde dirensin” demiştir.
Ve ardından da Diskte geceleri konaklamama izin vermeyip Disk personelini göndererek Disk’i kilitlemiştir ve yalan söyleyerek provokasyona zemin sunmuş kışkırtıcı davranmıştır. Ardından da başta Kani Beko,Remzi Çalışkan, Arzu Çerkezoğlu, Nebile Çetin olmak üzere 300 delege toplayarak linç saldırısında bulunmuşlardır. 300 kişi Ankara, İzmir, Diyarbakır, Mersin ve İstanbuldan otobüsler tutularak getirtilmiştir.
Linç saldırısına katılanlar Genel-İş Sendikası ve Arzu Çerkezoğlu’nun Başkanı olduğu Dev Sağlık-İş Sendikasıdır.
Bu saldırıda ben ve benim haklı talebime sahip çıkan DİH’li arkadaşlar 8 saat boyunca linç edildik, darp edildik. En fazla 30 kişiydik. Saldırıyı duyup bana sahip çıkmak ve saldırıyı durdurmak amacı ile gelen ÇHD üyesi avukatlarda bu sendikacılar tarafından darp edildi yerlerde sürüklendi. Bir DİHlinin yüz ve kafa kemikleri aldığı yumruk nedeniyle kırıldı ve ameliyata alındı. Bir DİHli gencin burun kemiği kırıldı ve kanama geçirdi. Ben dahil bir çok arkadaş darp edildi.
Ne içindi tüm bu saldırılar!
Tek bir sebebi vardı. Benim onların haksızlığına karşı direnmem ve boyun eğmememdi.
DİSK önünden ben ve DİH’LİLER değil onlar kaçtı. Tam 1o ay DİSK ‘te direndim. Taki DİSK yöneticileri DİSK’İ boşaltıp kaçırana kadar!!!
Direndiğim bu 10 ay içinde onlarca kez direnişimi değişik eylem ve çalışmalarla yükselttim, sesimi duyurmaya çalıştım.
Demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, konfederasyonları, CHP, HDP parti ve milletvekillerini dolaştım ve haklı talebimi ilettim, işimi geri istediğimi söyledim.
Ancak görüştüğüm her kurum, parti, vekil benim emeğimi hiçe saydı. Duymazdan, görmezden geldi. Bir işçinin emeği ile oynayan ve Türkiye İşçi Sınıfı tarihine ve DİSK tarihine faşizmin saldırı yöntemi olan linç saldırısını yazan bu sendikacılara destek verdi.
DİSK’i itibarsızlaştıran sendikalı bir işçinin haksız gerekçesiz, keyfi işten atılmasının karşısında direnmesi miydi?
Yoksa işçisini işten atıp, bir de direndiği için linç saldırısında bulunmak, polisle işbirliği yaparak polise saldırtmak, gözaltına aldırmak ve işe iade davasını kazandığım halde mahkeme kararını hiçe saymak mıydı DİSK’İ İtibarsızlaştırmak.
25 Şubat 2016 tarihinde işe iade talebiyle açtığım davada haklı bulunarak mahkeme tarafından işe iade kararı verildi.
Bu karar sendikacılar tarafından hiçe sayıldı. İşe iadem yapılmadı.
11 aydır sendikacıların her türlü fiili ve ahlaki saldırısına ben ve direnişimi birlikte sürdürdüğüm arkadaşlar maruz kaldık. Yanımda birlikte direnen eşim yaşadığı stres ve üzüntü sonucunda ağır bir kalp ameliyatı geçirdi. Bunu bile fırsat bildiler direnmeyeceğimi sandılar.
Ama hiç bir saldırı ve olumsuzluk benim emek ve onur mücadeleme dönüşen haklı direnişimi bitiremedi.
23 mayıs 2016 tarihinde Ankara Genel-İş önüne direnişimi taşıdım. Direnişimi bu kez hem Ankara’da hem de istanbul’da sürdüreceğim.
Bu durumu hazmedemeyen Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın işçi ve devrimci düşmanlığı gözünü döndürmüştür. 25 MAYIS GÜNÜ DİHLİ BİR ARKADAŞA bizzat kendisi ve koruması, şoförü ile saldırmış kadınlara ağza alınmayacak küfürler savurmuştur.Ardındanda polis çağırarak işkence ile gözaltına aldırmıştır.
Bu da yetmemiş gözaltından serbest bırakılan İlhan Kaya’ya çete gibi pusu atıp önünü keserek saldırmış ve darp etmişllerdir.Bu nasıl bir düşmanlıktır ki; saldırıya ve linçe doymuyorsunuz. LİNÇ FAŞİSTLERİN HALKA UYGULADIĞI BİR SALDIRI YÖNTEMİDİR. SİZ DE FAŞİST MİSİNİZ? BU DERECE İŞÇİ VE DEVRİMCİ DÜŞMANLIĞINI BAŞKA TÜRLÜ AÇIKLAMAK MÜMKÜN DEĞİL.
Bu saldırılarınız beni haklı talebimden döndüremeyecek. Remzi Çalışkan ve bu saldırılardan sorumlu her kez ve her kurum işçiler karşısında suç işliyor.
Bu durumun bu hale gelmesine sebep benim direnişim değil yapılan haksızlıklar, provokasyonlar ve saldırılardır. Bu saldırılara destek olanlar, maddi ve kurumsal çıkar ilişkisi sürdüren ve işçi sınıfı sırtından beslenen asalaklara hakkımı yedirmeyeceğim. HAKKIM OLANI İSTİYORUM.
EMEĞİM VE ONURUM İÇİN DİRENİYORUM.
MAHKEME KARARIM UYGULANSIN, İŞÇİYİM HAKLIYIM KAZANACAĞIM! ‘’