11 Ekim’de Viyana Eyalet Seçimleri dolayısıyla, seçimler öncesi gösteriler nedeniyle bugün çadırımızı açamayacağımızı söylediler. Seçimlere kadar birkaç gün bu gösteriler nedeniyle çadırımızı meclis önünde açamayacağız. Bugün de eylem saatine kısa bir süre kala polis arayıp bina önünü kapatmak zorunda kaldıkları için özür dileyerek bugün de açmamamızı rica etti! Bu kibarlık karşısında ne desek boş!!! Gören de eylem yapmamızı değil sağın yükselişini engelliyorlar sanır, öyle kutsal bir görev için arıyorlar bizi…
Çadır açamasak da imza toplarız diye gidiyoruz; ancak neredeyse yoldan geçen kimse yok… Anadolu Federasyonu’nda arkadaşlarla eylemimizi daha güçlü kılabilmek için hazırlıklarımızı yapmak üzere Federasyon binamıza geliyoruz. İnternette Liseli Dev-Genç’liler’in İstanbul’da Avusturya Konsolosluğu önüne ziyarete geldiklerini gördük. Telefonla aradım, Gençlik oradaymış hala, kısa bir görüşme yapıyoruz. Dev gibi gençliğimiz coşkularını taşıyorlar bize, açtıkları pankartla onurlandırıyorlar direnişimizi… Bu arada polisin saldırı hazırlığı yaptığını söylediklerinde kapattım telefonu. Bir yandan hazırlıklarımızı yapıyor, bir yandan haberleri takip ediyoruz.
Polisin saldırıp ablamı ve Dev-Gençliler’İ gözaltına aldığını öğrendik. Kısa bir çağrı yapıp hemen Parlamento önünde oturma eylemine başladık. Anadolu Federasyonu olarak da çağrımızı yaptık. Gözaltılar serbest bırakılana kadar eyleme devam edeceğimizi ilan ettik. Saat 17.00’da bina önüne geldiğimizde polisler bugün eylem yapamayacağımızı söyledi. İzin istemediğimizi, şu anda avukatımın ve liseli gençlerin kendi konsolosluk binaları önünde saldırıya uğradıklarını söyleyip oturmaya başladık. Bir yandan da elimizdeki malzemelerle döviz hazırladık aceleyle. Yoldan geçenlere saldırıyı anlatıp, Avusturya Devleti’nin tutumunu teşhir ettik.
İstanbul’daki saldırı haberini duyanlar birer ikişer geliyorlar. Pasaportumu ve seyahat özgürlüğümü istediğimi anlatan pankartımı da bina girişindeki merdivenlere serdim. Elimizde avukatım Ebru Timtik’in ve Liseli Dev-Gençliler’in bugün çekilen fotoğraflarıyla sabaha kadar oturma eylemi yaptık.
Bu arada telefonlarımız hiç susmadı, buraya gelemeyecek olanlar geçmiş olsun dileklerini iletip bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını soruyorlar. Gece bize sıcak çay getiren ailemizle sohbet ediyor, gelişmeleri takip etmeye çalışıyoruz. Savcı, avukatı gözaltına almak için özel talimat çıkarıyor, ‘Diren Evin Abla Liseli Dev-Genç Yanında’ pankartı örgüt propagandası sayılıyor. Bu yönetim şekline evrensel ifadeyle Faşizm deniyor…
Saat 01.00 de polisler gelip gece eylem yapamayacağımızı, parlamento önünde oturamayacağımızı söylüyor. Biz de İstanbul’daki saldırıyı anlatıp oturma eylemini, gözaltılar serbest bırakılana kadar sürdüreceğimizi söylüyoruz. ‘Gidip TC Konsolosluğu önünde oturun o zaman’ diyor. Her şeyin en doğrusunu sadece Avrupalılar bilir, yanlış yerdesiniz, eylem yerinizi de mi bilmiyorsunuz der gibi bir edayla battaniyelerimizi çekiştirmeye çalışıyor. Durduruyoruz… Pankartlarınızı toplarsanız oturabilirsiniz diye buyuruyor. Tipik Avrupalı tavrıyla sorumluluğu üzerinizden atıyorsunuz öyle mi? 2 gün önce Dışişleri ve Uyum Bakanı Sebastian Kurz’un Türkiye’de Sinirlioğlu ve Davutoğlu ile görüşmesinin hiçbir alakası yok öyle mi? İşte bu görüşmelerden nasibimizi almaya başladık bile…
Biz sarhoş ya da evsiz değiliz, eylem için buradayız ve eşyalarımızı toplamayacağız diyoruz. Parlamentonun güvenlik görevlileri ile devriye atan polisler de gelip kimlik soruyor. Her gelene kalkmayacağımızı söylüyoruz, sonunda pes edip gidiyorlar. Olmamız gerektiği yerdeyiz, oturacağız elbette… Sabaha karşı taksici bir abi bizi farkedip yanımıza geliyor. Günlerdir avukatlarımın randevu talebine cevap dahi vermeyen konsolosluk, polisin vahşiliğine zımni destek verdiğini konuşuyoruz. Sarhoşlar geçiyor sık sık, alkol bağımlılığının geldiği boyut bir kez daha gözlerimizin önünde. Biri bize para vermeye kalkıyor, dilenci değil eylemci olduğumuzu anlatıyoruz, şaşırıyor iyi dileklerini sunuyorlar. Bisikletliler, temizlik işçileri, birçok insana eylemin nedenini anlatıyoruz, dinledikten sonra sizin için ne yapabilirim deyip imza atıyor, başarılar diliyolar.
Avukatım ve ablam Ebru Timtik, ‘silahlı örgüt propagandası yapmak’tan tutuklamaya sevk edilmiş, gençlerin pankartı da terörist olduklarının kanıtıymış… Diren Evin abla demek mi terör, Dev-Genç’li olmak mı teröristlik? Gücünüz yetiyorsa, dünya halklarının başdüşmanı ABD’ye ve Avrupa emperyalizmine terörist desenize! Diyemezsiniz; beyninizi, ruhunuzu sattığınız yetmezmiş gibi 1945’lerden bu yana vatanımızı parsel parsel sattığınız, emperyalist üsler kurdurduğunuz, kardeş halklarımızı katlettiğiniz yetmedi, sınıf kininizle halka saldırılarınız yetmeyecek biliyoruz. O yüzden bir DEV-GENÇ’imiz var… Ezilen tüm dünya halklarının yanında, Türkiye halklarının bağımsızlık mücadelesinin en önünde… Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesinin bayraktarı, yüzakımız Dev gibi gençliğimiz…
Sabah tekrar geliyor polisler, gözaltıları soruyorlar bilmiyorlarmış gibi. Savcılıkta ifadeleri alınmadan hakimliğe sevk edildiklerini hatırlatıyoruz. Sabah işe gidenlere, turistlere, meclis personeline bildirilerimizi veriyoruz, Türkiye’deki saldırıları anlatıyoruz. Bir çok insan ‘ Biliyoruz Erdoğan faşist, Türk polisi faşist’ diyorlar. Evet ama bu saldırı mesai saatlerinde konsolosluğun önünde olduğunda Avusturya’nın da kılı kıpırdamadı diyoruz.
Her günkü eylemimiz saat 10.00 da başlamış oldu, 22 Eylül itibariyle direnişimizin 33. günü. gün boyunca ailelerimiz, dostlarımız gerek ziyarete gelerek gerekse telefonlarıyla dayanışmalarını ifade ediyorlar.
Hindistanlı bir aile geliyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Tercüman aracılığıyla anlatıyoruz, Türkiye’de insanların işi çok zor diyorlar. Evet ama çaresiz değil umutluyuz, bu koşum saltanatı bitecek diyoruz. Bizim ülkemizin de Mangal Pandeyler’i, Bhagath Singhler’i olduğunu anlatıyoruz… Avusturyalı bir adam geliyor, avukatları Türkiye’de gözaltına alınan siz misiniz diye soruyor, evet diyoruz. Fotoğraflara bakıyor, Avusturyalı bir arkadaşımızın yönlendirmesiyle imza atmak için geldiğini söylüyor. Sohbet ediyoruz, Avusturya’da anti-emperyalist damarı güçlendirmek gerektiğini anlatıyor….
Bu arada, haberleri takip ediyoruz. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıklarını, açıklama yapmak için Adliye önünde toplanan avukatlara polis saldırısı olduğunu öğreniyoruz. Sahiplenmeyi hazmedemediler herhalde, hırslarını gözaltındakilerden çıkaramamış olacaklar ki yeniden saldırdı burjuvazinin bekçileri…
Saat 18.00 olunca toplandık arkadaşlarımla, 25 saat süren eylemimiz sona erdi. Başta Avusturya Anadolu Federasyounu olmak üzere, ziyarete gelen, eyleme destek veren, telefon eden, dayanışmasını gösteren herkese teşekkürler… Değerli avukatlarım, Dev-Gençliler, iyi ki varsınız… Sizinle birlikte, halkın ve haklının safında olmaktan hep gurur duydum, binlerce kez teşekkürler… Biz Kazanacağız!
DEVRİMCİ AVUKATLAR ONURUMUZDUR!
YAŞASIN DEV-GENÇ YAŞASIN DEV-GENÇLİLER!