13 Ekim sabahı Avusturya polis baskınlarına uyandı. Sabaha karşı, Anadolu Federasyonu yöneticilerinin evleri, silahlı polisler ve köpeklerle basıldı.
Sabah Emniyet’e izin başvurusu için gitmiştim, kapıda önümü kesen Anayasayı Koruma Örgütü (İstihbarat) polisleri tarafından gözaltına alındım. Avukatım ve SPÖ’den çağırdığım milletvekili gelmeden hiçbir soruya cevap vermeyeceğimi söyledim.
Avukatım ve milletvekili geldikten sonra, kimlik bilgilerim dışında konuşmadım. Ancak onlar hukuk dışı ve ahlaksız sorular sordular. Bu arada kaldığım ailenin evini ve federasyon binamızda, savcılık talimatıyla delil aradıklarını söylediler.
Gözaltında kaldığım 4,5 saat boyunca yaptıkları yasadışılığı yüzlerine vurduk. Tüzüğü bu ülkenin mercileri tarafından onaylanan bir kurumu basmanın suç olduğunu, derneğimizi talan etmenin hesabını soracağımızı söyledik. Israrla, ‘Talan da ne demek biz sadece İçişleri Bakanlığının izniyle arama yaptık. Burası Ankara değil, biz Türk polisi değiliz.’ dediler. Bir de bomba patlatsaydınız tam olsaydı, işte böyle katil bir devletle işbirliği yapıyor devletiniz dedim.
Bu arada gözaltında 6 kişi olduğumuzu söylediler, arkadaşlarım başka karakollara götürülmüşler. Yöneticilerimizden biri İnnsbruck, diğeri de Neunkirchen şehrinde polis baskınlarıyla alınmışlar. Federasyonumuz başkanına yöneltilen suçlama ‘Derneğin iç işlerini yönetmek’, benim içinse ‘Almanya’da bir savcının hakkımda soruşturma yürütüyor olması’ imiş.
Bu kadar ciddi (!) iddialar yüzüme söylenince gülmekten kendimi alamadım. Ama komedi bununla bitmedi. Diğer bir suçlama ise ‘Avusturya halkının adalet duygularını rahatsız edici nitelikte davranışta bulunmak’. ‘Suç uydurup bizi yasadışı göstermeye çalışıyorsunuz. Bizi kriminalize edemeyeceksiniz, 54 gündür süren direnişimizi engelleyemeceksiniz. Bahsettiğiniz Avusturya halkından 2000’in üzerinde insan, pasaportumu geri almam için imza verdi. Her gün bunları İçişleri Bakanlığına fakslıyoruz. Bunu bildiğiniz için suç ve suçlu arıyorsunuz. Ama bizi kriminalize etmeyi başaramayacaksınız’ dedik.
Gerçekten bunun için terör estirmişler, bunun için sabaha karşı silahlarla çocukların bulunduğu evleri basmışlar. Köpeklerle klozetin sifonuna, tavanlara, bodrumlara, mektup sayfalarına bakmış daha doğrusu talan etmişler. Federasyonumuza itfaiye ile gelip, kapıyı kırmış, pankartları, bayrakları, tutsaklarımızın fotoğraflarını, Yürüyüş dergilerini, 14 Kasım’da yapılacak olan Grup Yorum konser biletleri ve el ilanlarını, bilgisayarımızı çalmışlar. Kapıya kamyonet dayayıp götürmüşler. Bunun için işkenceyle gözaltı yapmış, saatlerce sorgulamışlar.
Gözaltından çıktıktan sonra arkadaşlarımın eylem yaptığını öğrendim; ancak yetişemedim. Sonrasında ailelerimiz geçmiş olsun ziyareti için derneğimize geldiler. Baskınlara ve yarın yapacağımız eyleme ilişkin sohbet ettik. Yarın İçişleri Bakanlığı önünde olacağız, akşam 19.00’da eylem olacak.
- günümüzde gözaltılardan kaynaklı eylem yerimizde olamadık; ama direnişteydik. Kazanılmış haklarımızı gasp ettirmeme kararlılığımızı yüzlerine haykırdık bu kez…
Yaşanan hukuksuz baskın ve haydutluğa karşı sürekli yanımızda olan ailelerimize ve dostlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Direniş kazanacak, kararlılığımız kazanacak, biz kazanacağız!…