* AKP Faşizmi, Halk Cephelileri Demokratik Mevzilerden Söküp Atmak İçin Saldırıyor
* Kontra Yöntemlerle Kaçırıyor, Hukuksuzca Gözaltına Alıyor, Gizli Tanık İfadeleriyle Tutuklatıyor…
* AKP Faşizminin Gözaltı ve Tutuklama Terörüne Teslim Olmayacağız!
* Yeni Mevziler Yaratarak, Mücadeleyi Yaygınlaştırarak Bu Saldırıları Boşa Çıkaracağız!
* Keyfi Tutuklama Zulmüne Son!
* Halk Cephelilerin Üzerinden, Mahallelerimizden ve Demokratik Kurumlarımızdan Elinizi Çekin!
* Halkımız! Cizre’de Kürt Halkını Katleden, Her Yerde Kanlı Provokasyonları Tezgahlayan AKP Faşizmidir
* Bu Kanlı Oyuna Alet Olmayın, Provokasyona Gelmeyin!
* Türk ve Kürt Halklarının Ortak Düşmanı, Emperyalizm ve AKP Faşizmidir!
* Ortak Düşmana Karşı Birleşelim, Savaşalım, Kazanalım!
yuruyus.biz@gmail.com
(Derginin PDF’sini okumak için linke tıklayınız: http://yuruyus.biz/pdf/pdf/487.pdf
Yürüyüş Susturulamaz!
Katilleri, Hırsızları, Halkın Ekmeğine Göz Koyanları, Çocuklarımızı Katledenleri Yazan Yürüyüş Dergisi Susturulamaz!
Biz Halkız! Ne bizi tüketebilir, ne de sesimizi kısabilirsiniz! Susmayacağız!
Yürüyüşe sahip çıkıyorum, Yürüyüş okuyorum diyelim, Yürüyüş okutalım.
Yürüyüş Dergisine ve kitaplarımıza ulaşmak için Ozan Yayıncılıkla iletişim kurabilirsiniz.
Ozan Yayıncılık Telefonu: (0-212) 536 93 44
Haftalık Dergi / Sayı: 487
20 Eylül 2015
Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)
İÇİNDEKİLER:
* AKP, Halk Cephelileri demokratik mevzilerden söküp atmak için saldırıyor, kaçırıyor, gizli tanık ifadeleriyle tutuklatıyor!
AKP Faşizminin Gözaltı ve Tutuklama Terörüne Teslim Olmayacağız!
46 yıldır faşizme ve emperyalizme karşı direnmenin, savaşmanın onurunu yaşıyoruz. AKP faşizminin gözaltı ve tutuklama terörüne teslim olmayacağız!
Yeni mevziler yaratarak, mücadeleyi büyüterek bu saldırıları boşa çıkaracağız! Bu gözaltı, tutuklama terörü umuda saldırıdır. Cevabımız umudu, devrimi büyütmek olacaktır.
* Biz Diyoruz ki: Halk düşmanı AKP, neden Halk Cephesine saldırıyor?
* AKP faşizminin Halk Cephelilere uyguladığı keyfi gözaltı ve tutuklama terörüyle; 40 gün içinde 116 Halk Cepheli gözaltına alındı, 26’sı tutuklandı!
* İşkence bir devlet politikasıdır!
AKP demokrat, hukuk maskesine ihtiyaç duyduğu zamanlarda “işkenceye sıfır tolerans” yalanını söylemekteydi. O gün de işkence yapıyordu, bugün de işkence yapıyor. Bugün demokratlık maskesini çıkarmıştır. Çünkü bugün işkence ve katliamlara daha fazla ihtiyacı vardır.
Yaşanan bu süreç, oligarşinin krizinin büyüdüğünü göstermektedir. Bizlerin görevi işkence ve katliamlara karşı adalet mücadelesini büyütüp oligarşinin krizini derinleştirerek devrim yapmaktır.
Halkların mücadelesini hiçbir işkence ve katliam durduramaz. AKP, kendinden önceki 12 Eylül’cülerin işkence ve katliamlarının aynısını yapmaya karar vermiştir. Bu savaş kabulümüzdür.
* Halkın Hukuk Bürosu: Faşizmin saldırılarına karşı direnmek meşrudur!
Faşizmin kendisi de, halka yönelik her türlü saldırısı da, gayrimeşrudur. Demokratik haklara yönelik saldırılar; devrimci, demokrat, yurtseverlere yönelik keyfi gözaltı ve tutuklamalar da ne gerekçeyle olursa olsun gayrimeşrudur. Bu saldırılara karşı direnmek, demokratik hak ve özgürlükleri kan ve can pahasına savunmak ise meşru ve gereklidir.
* Liseliyiz Biz: Bizden alınan harçları ödemiyor, boykot ediyoruz!
6 Kasım 2015’te Faşist YÖK’ü Tarihe Gömmek İçin Boykottayız!
12 Eylül’ün faşist, gerici kurumu YÖK, 36 yıldır öğrenci gençlik üzerinde terör estiriyor. 36 yıldır faşist iktidarlar YÖK ile öğrenci gençliği teslim almaya çalıştı. Emperyalizmin ve işbirlikçi oligarşinin hizmetinde gerici bir gençlik yaratmaya çalıştılar.
Ancak onca baskıya, onca gerici, yoz, faşist eğitim sistemine rağmen gençliği teslim alamadılar. Çünkü, Anadolu topraklarında gençliğin onurlu tarihini yazan DEV-GENÇ’liler var.
Kahraman Altunlarla, Faruk Bayraktarlarla, Sezgin Enginlerle, İrfan Ağdaşlarla, Cananlarla, Zehralarla, Özlemlerle emperyalizme ve oligarşiye karşı bedenlerimizle direniyoruz.
DEV-GENÇ olarak, 36 yıldır faşist YÖK’e karşı büyük bedeller ödeyerek mücadele ediyoruz. Bu sene 6 Kasım 2015’te 12 Eylül’ün faşist YÖK’üne karşı BOYKOTTAYIZ!
* Gençlik Federasyonundan: Tek bir Dev-Gençli bir liseyi, bir üniversiteyi örgütleyebilir!
Kitlelere sabırla emek veren, kendi yetersizliklerine teslim olmayıp onları mücadele etmenin önüne engel olarak koymayan her Dev-Gençli bulunduğu her yerde kısa süre içinde bir birim örgütlülüğü yaratabilir. Orasını sıfırdan başlayıp örgütleyebilir, yeni insanlar yetiştiren bir birime dönüştürebilir, organize edebilir.
Bunu yapabilmek için illaki bir kadro olmasına gerek yok. Bir taraftar ya da sempatizan olarak görüyor olabiliriz kendimizi. Kimse bize örgütlenme noktasında özel bir görev vermemiş olabilir. Bunun yanında kendimizi örgütlenme noktasında yetersiz buluyor, deney ve tecrübelerimiz kısıtlı hatta hiç de olmayabilir.
Yine de orasını kısa sürede örgütlü hale getirebiliriz. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
* 46. Yıl Dev-Genç Şenliği Kitle Çalışması
Kitle çalışmamızın ilerleyen günlerinde yaptığımız çalışmanın sonucu olarak kurduğumuz komite sayılarını en az iki katına çıkarmayı hedeflemeliyiz. Çevremizdeki her insanı 46. yıl şenlik hazırlıkları için çalıştırmalıyız. Bu hem onların sahiplenişini arttırır hem de bizim işlerimizi hızlandırır. Her faaliyetimizde yeni öğrencilerle tanışmıyorsak ve onları örgütlemiyorsak yaptığımız çalışmanın bir anlamı yoktur.
Önümüzde 1 aydan az bir zamanımız var. Dev-Genç’in şanlı tarihine yaraşır bir şekilde kutlamalıyız Dev-Genç’imizin 46. yılını.
* Bu Halk Bu Vatan Bizim: Ulusal onura sahip çıkmak demek bağımsızlığı istemektir!
Emperyalizme Karşı Savaşılmadan Bağımsızlık Kazanılamaz
Emperyalizmi bütün izleriyle bu topraklardan sileceksek eğer, bunu düşmanla uzlaşarak değil, halk kurtuluş savaşıyla sağlayabiliriz. Emperyalizmle aynı masaya oturulmaz, onunla savaşılır.
-Anti-emperyalist mücadeleyi büyüterek ulusal onurumuza sahip çıkalım!
-Onurumuzu, namusumuzu emperyalistlerin ayaklar altına almasına izin vermeyelim!
-Tüm dünyada teslim bayrakları çekilse de biz doğru bildiğimiz yoldan dönmeyelim!
-Emperyalizme karşı birleşelim, direnelim ve kazanalım. Özgür, demokratik, sosyalist bir ülkeyi kuralım!
* Kamu Emekçileri Cephesi: Sınavsız, kurasız, atamasız çalışma hakkımızı istiyoruz!
Memur, devletin kölesi değildir. At deyince atılan, sat deyince satılan malı hiç değildir. Biz emeğimizle varız. Hakkımız olanı istiyoruz. Bu hakkı vermeyen, gasp eden; bizi kaygılar, endişeler, yoksulluk, borçlar içinde bırakan düzenden hakkımızı alacağız. Lütuf değil, hakkımızı istiyoruz.
Bunu da ancak örgütlenerek yapabiliriz. Tek tek olunca hiçbir gücümüz yok. İntihar eden arkadaşlarımız bu yüzden intihar etti. Dayanışmanın, örgütlenmenin gücünü göstermeliyiz. Ancak birlik olursak emeğimize sahip çıkabiliriz. Atanması yapılmayan tüm öğretmenleri, Atanması Yapılmayan Öğretmenler Meclisine davet ediyoruz.
* Cizre’de katleden devlet, direnen halktır!
Gördüklerimizi tüm halkımıza anlatmak boynumuzun borcudur. Ama sadece anlatmayacağız. Sağduyuya çağırmayacağız.
AKP’nin halka karşı yürüttüğü savaşa, halkın savaşıyla cevap vereceğiz. Evine top mermisi atılan ve bir duvarı paramparça olan bir kadın şöyle diyor: “Bize işkence yapabilirler. Bizi öldürebilirler ama düşüncelerimize dokunamazlar. “Kürt halkı katilleriyle barışmıyor. 8 gün boyunca Cizre’ye damgasını vuran tek şey katliam değil, direnişin büyüklüğü de saldırının büyüklüğü kadar. Bugün hala sokaklarda hendek kazıp, çuvallara kum doldurup hazırlık yapıyor Cizre halkı.
Elektriksizliğe, susuzluğa, top mermilerine, roketlere, panzerlere direnen Cizre halkını selamlıyoruz.
* Savunmada kalmayacağız, demokratik hakların gaspına göz yummayacağız!
* Kürdistan’da Tek Yol Devrim: Tonlarca patlayıcının kullanıldığı eylemleri neden yapıyorsunuz?
Kürt milliyetçi hareket; 1978 yılında Türkiye’deki sosyalist mücadeleden etkilenerek, Bağımsız Kürdistan hedefiyle, silahlı mücadeleyi başlatmıştır. Mücadeleye başlarken Bağımsız Kürdistan diye politik bir hedefi vardı.
Ancak 1990’lardaki karşı devrimlerle birlikte bağımsız Kürdistan hedefinden vazgeçip federasyon, otonomi, özerklik derken, “çözüm süreci”nin “anayasal vatandaşlık” talebine kadar gerilemiştir.
Bugün silahlı eylemlerin yeniden başlatılmasıyla birlikte; Kürdistan’ın bazı il ve ilçelerinde, “öz yönetimler” ilan ettiklerini açıkladılar. Ancak bu öz yönetim ilanlarının maddi hiçbir temeli yoktur. Bu da oligarşiyi uzlaşma masasına oturtmak için, tehdit amaçlı yapılan bir açıklamadır.
* Kürt, Türk tüm halklarımızın kurtuluşu, ortak örgütlenme ve savaşmaktan geçiyor!
Cizre’de yaşanan katliam ve saldırıların ortaya çıkardığı bir gerçeği burada bir kez daha ele almak gerekir: Milliyetçilik halkları kurtuluşa götürmez. Kürt ve Türk halklarının kaderi bir ve aynı düşmana karşı ortak örgütlenme ve savaştan geçmektedir.
Cizre’de yaşanan ablukanın ve ardından yaşanan katliamın ardından HDP’liler de bölgeye hareket ederek halkı sahipleneceklerini söylemişlerdi. Ancak burada ortaya çıkan gerçek milliyetçi bakış açısıyla ve düzenle uzlaşarak sorunları çözmeye çalışanlar asla halkı sahiplenemezler ve bir halkın kurtuluşuna ön ayak olamazlar.
* Sistematik ve doğru düşünce tarzımız devrim ve iktidar iddiamızın da temelidir!
Koşullarımız neler?
Sorunlarımız neler?
İhtiyaçlarımız neler?
Ne yapmalıyız?
Bir faaliyete başlarken, bir işi örgütlerken soracağımız ve cevaplayacağımız en temel sorulardır bunlar. İktidara giden düşünce tarzı böyle şekillenmelidir.
Bir haberi, bir gelişmeyi, hayata geçirdiğimiz bir eylemi, faaliyeti değerlendirirken, doğru analiz ve çözümleme yapmak için üç temel ölçümüz olmalıdır;
Bir, düşman açısından sonuçları.
İki, reformizm, oportünizm ve Kürt milliyetçileri açısından sonuçları.
Üç, devrimciler açısından sonuçları ne olacak diye düşünmeliyiz.
Bu düşünüş tarzı bizi, yaptığımız faaliyetleri; basit, günlük, sıradan “işler” olarak görmekten çıkaracaktır.
* AKP faşizminin muhbirlik ve ödül yasası, emperyalizmin ve oligarşinin çaresizliğidir!
Muhbirlik, İtirafçılık Şerefsizliktir!
Halkımız, adaletsizliği ve sömürüyü topraklarımızdan söküp atmak için mücadele eden yiğit evlatlarımızın kanıyla beslenmeyi kabul etmeyecektir. Kabul edenleri kendi içinde yaşatmayacaktır.
Oligarşi halkımızı kirletemeyecek. Geçmişte başaramadı, bugün de yarın da başaramayacak! Katiller, çırpınışlarınız boşunadır. Halklarına ihanet edenler, halka karşı savaşanlar, halkın öfkesi karşısında bu düzenle birlikte yok olacaklar.
* Anadolu Cephesi: Yoksulları örgütlemeliyiz!
Savaşımızı halklaştırmak, halkı savaştırmak istiyoruz. Bunun ilk adımı halka gitmektir, kitle çalışması yapmaktır. Peki ama nereden, nasıl başlayacağız? Bulunduğumuz yerde en yoksulların yaşadığı mahalleyi tespit etmeliyiz öncelikle. En yoksullardan başlamalıyız. Neden?
* 10 Soruda: Ulus nedir?
Ulus Nedi̇r?
Türkiye 2 uluslu, çokça azınlık milliyetlerden halkların kardeşlik bahçesidir. Türkler ve Kürtler ulus olma özelliklerine sahip topluluklardır. Anadolu’muzda bulunan fakat ulus özelliği taşımayan topluluklar da vardır. Laz, Çerkezler, Gürcü, Arap, Boşnak, Arnavut, Azeri, Pomak, Roman azınlık milliyetlerden halklar; ülkemiz toprakları üzerinde, ulus özelliğini göstermeyen halk topluluklarıdır.
Peki ulus nedir?
Ulus: “tarihsel olarak oluşmuş, kararlı bir dil, toprak, iktisadi yaşam ve kendini kültür ortaklığında dile getiren ruhsal biçimlenme birliğidir.
* Bir yoldaşı Günay’ı anlatıyor…
Gözler, tüm duyguların dışavurumudur. Her halimiz, içinde bulunduğumuz ruhsal durum, gözlerde kendini gösterir. Tüm duygularımızın birleştiği en yüksek aşama ise yoldaşlıktır. Değil midir ki “yoldaşlık bir çift göz olabilmektir.” İşte bu sözü en iyi O’nda anladım.
* Devrimci İşçi Hareketi: İşçilerin sorunlarını çözecek tek örgütlenme aracı, meclislerdir!
Meclisler hangi partiye oy vermiş ya da üye olursa olsun herkese açıktır. Meclislerde işçilerin dinine, inancına, milliyetine bakılmaz. Emek, sömürü çatışmasında kimin safında olduğuna bakılır. Emeğin safında olan herkes meclislerde çalışabilir.
Meclisler işçilerin gündelik sıradan sorunlarının tartışılıp çözüldüğü yerler olduğu gibi aynı zamanda ülkemizin ve dünyanın demokrasi mücadelesine de katkı sunmaya çalışan örgütlenmelerdir. İşçilerin özgürleştiği, öğrendiği ve öğrettiği örgütlenmedir. Meclisler emeğin hakkını savunur.
Bu nedenle işçiler meclislerde örgütlenmelidir. Meclisler okuldur. Öğretmen ve öğrencidir. Meclisler bizimdir, işçilerindir.
* DİSK Başkanlar Kurulu, Oya Baydak direnişi ile ilgili komisyonunun Oya Baydak’ın işe dönüşü kararını tanımadı!
* Faşist saldırılara ve provokasyonlara karşı halk sofrasında halkların birlikteliğini büyütüyoruz!
Cahillik yapmayın. Tarihe bakın. Eğer linçlerle, faşist saldırılarla sonuç alınabilseydi devlet sonuç alırdı. Patronlar sonuç alırdı. İşçilerin direnişlerine saldıranlar, patronlar ve onların işbirlikçileridir. Siz de patronlaştınız. Linç örgütleyenler kaybetti, yenildiler. Çünkü tarihsel olarak yeniklerdir. Siz de öyle. Siz de tarihsel olarak bir ölüsünüz. İşçi sınıfının, sizi sırtından atması uzun sürmeyecektir.
Suçlarınızın yarattığı direnişin çözümü basittir. İstifa edeceksiniz. İşçi sınıfına ve devrimcilere karşı işlediğiniz suçların hesabını vereceksiniz.
* Röportaj: Halk için sanat, Grup Yorum ve Anadolu halk korolarıyla yok edilemeyecek bir güç haline gelecek!
Anadolu’nun kadim tarihinde ne varsa, Yorum’un müziğinde görebilirsiniz. Bu tarihi bağlar geçmişle sınırlı değildir. Yani dünü anlatırken, bugünü aydınlatmayı hedefler bizim müziğimiz. Bu bağları güçlü tutmak da Anadolu gibi olmak, Anadolu gibi yaşamaktan geçer. Yani “halk olmaktan, halk gibi yaşamaktan” geçer. Yaşadığımız topraklar tarihiyle olduğu kadar kültürel yanlarıyla da çok zengin. Bu zenginliği ortaya çıkarmak, onu geliştirmek ise başlı başına bir iş. Fakat bu işi birileri yapmak zorunda. Geçmişe dönüp baktığımızda ustalarımızı görüyoruz, bu işi layıkıyla yerine getirmek için emek harcayan ustalarımızı…
* Halk Meclisleri Birliğimiz Gücümüzdür: Halk meclisleri, halkın meclisleri mahallelerde halkı savaştırabilir!
Halk meclislerinin faaliyetlerini yaygınlaştırmak ise bitmek bilmez, tükenmez bir kitle çalışması demektir. Peşpeşe halk toplantıları demektir. Kitlenin, halkın bilgilendirilmesi için çağrılar yapmak, bildiriler basmak ve dağıtmak, halkı bilgilendirme anonsları yapmak, duvar gazeteleri çıkartmak, afişlemeler yapmaktır. Yani ajitasyon ve propagandayı yaygın bir şekilde kullanmaktır. Kitle çalışmasında en etkili şey ise kapı kapı yapılan çalışmadır. Birebir yüzyüze halkla girilen ilişkidir, sohbettir.
* Ülke genelinde umudun sesini halka ulaştıracağız, bizi teslim alamayacaksınız!
* Her yerde emperyalizme karşı savaşmanın gerekliliğini anlatmaya devam edeceğiz!
* Avrupa’daki Biz: Almanya 1 milyon mülteci değil, 1 milyon köle istiyor!
Almanya’nın Devlet Başkanı Angela Merkel açıklama yaptı ve 1 milyon mülteci alacaklarını belirtti. Buna daha doğrusu “mülteci” değil köle demeliyiz. Almanya devletinin bu mültecileri almanın asıl nedeni, ucuz işçiye ihtiyacı olmasıdır. Bunun için de onlara yardım ediyormuş gibi göstermektedir.
Ne yardım, ne yardım… Bu mültecilerin göç etmesinin nedeni emperyalizmin Ortadoğu’da çıkardığı savaşlardır. Evet, mültecilik sorununun asıl kaynağı emperyalizmdir! Mülteciliğin ortaya çıkması, emperyalizmin var oluşundan kaynaklıdır.
Emperyalizm daha azgınca kar edebilmek için, Ortadoğu ülkelerine hakim olabilmek için halkları katlediyor. Emperyalizme boşuna “vahşi canavar” demiyoruz.
* Kulağımıza Küpe Olsun…
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, ama saray ahır olur”
Çerkez Atasözü
* Yitirdiklerimiz…
“Bizler kazanmak için yola çıktık. Hiç kimse tereddüt etmesin, kazanacağımız günler çok yakında. Şimdiden halkımızın ve dünya halklarının zaferini kutluyorum.”
Ayşe Baştimur
* Öğretmenimiz
Emperyalizme karşı olmakla, işbirlikçilerine karşı olmak birbirinden ayrılamaz. Sözde anti-emperyalist söylemi sürdürerek işbirlikçileriyle ittifaklar içerisine girmek ve bu işbirlikçilerle birlikte devrimci harekete karşı tavır almak doğrudan emperyalizmin bir faaliyetidir.